Singapur’daki Nanyang Teknoloji Üniversitesi’nde görev yapan malzeme bilimcisi Nam-Joon Cho ve ekibi, sıradan bir laboratuvar görüntüsünün ardında dikkat çekici bir çalışmaya imza atıyor. Laboratuvar önlüklerine sinmiş turuncu-sarı lekeler, araştırmanın merkezinde yer alan polen taneciklerinin izlerini taşıyor. Bu küçük tanecikler, doğada bitkilerin döllenmesi için görev yaparken artık bambaşka bir amaca yönlendiriliyor.
Polenin en sert kısmı dış kabuğu. Bu kabuk, sporopollenin adı verilen ve “bitki dünyasının elması” olarak bilinen bir biyopolimerden oluşuyor. Normalde mermer gibi sağlam olan bu yapı, Cho ve ekibinin geliştirdiği işlemle yumuşatılıyor. 80 derece sıcaklıktaki potasyum hidroksit çözeltisi içinde işlenen polen, kısa sürede Play-Doh kıvamında yapışkan bir mikrojele dönüşüyor.
Ortaya çıkan bu mikrojel, farklı şekillerde kullanılabiliyor. Kurutulduğunda esnek bir kâğıt ya da ince bir film haline geliyor. Bu film, nem ve pH değişimlerine tepki vererek akıllı sensörlerde veya sağlık takip cihazlarında kullanılabilecek kadar duyarlı özellikler taşıyor.
Laboratuvarda geliştirilen polen bazlı kâğıt ayrıca yazdırılabilir nitelikte. Geleneksel kâğıttan farklı olarak basit bir alkali yıkama işlemiyle temizlenip yeniden kullanılabiliyor. Bu yönüyle hem su tüketimini azaltıyor hem de sürdürülebilirlik açısından avantaj sağlıyor.
Mikrojelin farklı bir formu da dikkat çekiyor. Dondurularak kurutulduğunda gözenekli bir süngere dönüşüyor. Bu sünger, doku mühendisliği çalışmalarında, kanamayı durdurmada ya da denizlerdeki petrol sızıntılarının emilmesinde kullanılabilecek potansiyele sahip.
Arıcılık sayesinde bol miktarda elde edilebilen polen, ne ağaçların kesilmesini ne de deniz canlılarının zarar görmesini gerektiriyor. Bu durum, geleceğin çevre dostu ham maddelerinden biri olarak görülmesini sağlıyor.
Her ne kadar pazara sunulması için önünde aşılması gereken zorluklar bulunsa da araştırmalar, polenin insan yaşamını kolaylaştıracak çok sayıda teknolojik ürünün temeli olabileceğini gösteriyor. Nam-Joon Cho ve ekibi, çalışmalarını hız kesmeden sürdürüyor.
Bu sıra dışı araştırma, doğanın küçük parçalarının bile geleceğin teknolojilerinde ne kadar büyük bir rol oynayabileceğini gözler önüne seriyor.