Eskişehir Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Kamer Ali Durur şu ifadeleri kullandı;
"Ortadoğu’da bir kez daha savaş politikaları ve kanla sınanıyor. Suriye’de, özellikle kıyı bölgelerinde (Lazkiye, Tartus ve çevresi ile Humus) yaşayan Alevi topluluklarına yönelik olarak, etnik ve mezhepsel kimlik temelinde gerçekleştirilen ölümcül saldırılar katliamlar durmaksızın devam ediyor.
Uluslararası gözlem ve insan hakları örgütlerinin raporlarına göre; silahlı gruplar — zaman zaman resmi güçlere bağlı milisler “Alevi misiniz?” diyerek insanları hedef seçiyor; kimlik kontrolü yaptıktan sonra onları sokak ortasında infaz ediyor.
Son haftalarda yaşanan saldırı ve katliam dalgasında yalnızca erkekler değil; kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve siviller de hedef alındı. Sivil yerleşimler yakıldı, evlere saldırıldı; hastaneler ve sağlık tesisleri bile hedef gösterildi.
Bulgulara göre bu katliamlar adeta sistematik bir temizlik olarak bir “misilleme” ya da “intikam” mantığıyla yürütüldü. Ancak mağdurlar arasında rejimle doğrudan bağlantısı olmayan, sivil Alevi vatandaşlar da yer alıyor. Böylece bu eylemler, toplumsal temizlik, azınlıklara yönelik baskı ve mezhep temelli nefret suçları kategorisinde değerlendirilmelidir.
Bu vesileyle şunları talep ediyoruz:
Hemen bağımsız, tarafsız ve etkin bir şekilde uluslararası insan hakları örgütlerinin katılımıyla tam kapsamlı bir soruşturma başlatılmalı. Sorumlular adalet önüne çıkarılmalı, kurbanların hakları korunmalı.
Kaçırılan, kaybolan, göç etmek zorunda bırakılan Alevi sivillerin akıbeti açığa çıkarılmalı; zorla yerinden edilenlerin hukuki, insani ve maddi hakları güvence altına alınmalı.
Mezhep temelli nefret, ayrımcılık ve etnik temizlik siyaseti asla tolere edilmemeli; uluslararası toplum ve örgütler bu zulmü görmezden gelmemeli, Suriye’nin tarafsız ve adil bir topluma dönüşü için baskı oluşturmalı.
Suriye’de her türlü silahlı grubun, milisin, paramiliter yapının derhal silah bırakması; sivillere yönelik saldırı ve tehditlerin kesin olarak sona erdirilmesi sağlanmalı.
İnsanlığın vicdanı sancı içinde. Sessiz kalmak, bu katliamları meşrulaştırmak demektir. Gerçek adalet, hesap verebilirlik ve toplumsal barış ancak bu katliamlara dur diyerek, zulme karşı ses çıkarılarak sağlanabilir."