AHPADİ Derneği Başkanı Mehmet Ektaş şu ifadeleri kullandı;

“Her yeni adli yıl, bir önceki adli yıla göre beklemediğimiz, hukuku ayaklar altına alan yepyeni olaylara gebe kalıyor. Yepyeni olaylarla karşı karşıya bırakıyor bizi. Bu nedenle tek temennimiz, önümüzdeki adli yılın geçtiğimiz adli yılı en azından aratmaması. Elbette bir anda her şey düzelecek, Türkiye’ye adalet gelecek, hukukun üstünlüğü tesis edilecek… Bunlar mümkün değil. Ama en azından bir önceki yılı aratmazsa kendimizi daha iyi hissederiz, kazançlı hissederiz, geleceğe yönelik umutlarımızı artıran bir yıl olur diye düşünüyorum.

Dün adli yıl açılışında Eskişehir Baro Başkanı Sayın Barış Günaydın Bey’in açıklamalarını dinledim. Her yönüyle hem hukuk vurgusu hem mahkeme kararlarının uygulanmasıyla ilgili değerlendirmeleri, hem de avukatların genel sorunlarına ilişkin tespitleri son derece yerindeydi. Her bir sözün altına biz de imzamızı atıyoruz.

Dünyada adalet endeksi sıralamaları yapılıyor. Türkiye ne yazık ki 114, 117. sıralarda yer alıyor ve bu her yıl değişiyor. Türkiye, tutuklu gazeteci sayısında dünyanın en kötü performanslarından birine sahip. Yine tutuklu avukat sayısı açısından da en kötü ülkelerden biri durumunda. Barış Bey’in sözleri mutlaka bunlara dayanıyor. Özellikle son dönemde savunma avukatlarının gözaltına alınması ve tutuklanmasının artması biz avukatlarda da ciddi bir rahatsızlık yaratıyor. Elbette hiçbir meslektaşımızın suçla anılması kabul edilemez. Hakkında ciddi suçlamalar olanların aklanması ya da yapılacak yargılamalar sonucunda gerçeğin ortaya çıkması gerekir. Ancak her suçlamada gözaltı ve tutuklamanın adeta bir rutin haline gelmesi, Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri oldu. Bunu belediye başkanlarına, meclis üyelerine yapılan operasyonlarda da çok net görüyoruz. Bu açıdan Barış Günaydın'ın söylediklerine katılıyorum.

Yeni yargı paketi taslağını henüz bilmiyoruz. Cebri icra dediğimiz, mahkeme kararlarının devletin zor gücüyle yerine getirilmesi zaten mevcut uygulamada var. İcra kanununda ne gibi değişiklikler olacak, şimdilik bilmiyoruz. O nedenle yorum yapmak güç. Ancak şunu söylemek gerekir ki, bugüne kadar çıkarılan yargı paketlerinin hiçbiri sorunları çözmedi. Aksine sorunları daha da derinleştirdi. Bugünkü iktidar her paketi “devrim” olarak sundu ama sonuç değişmedi. Belki Sayın Başkan’ın da sözleri, bu güvensizlik temelinden kaynaklanıyordur. Tasarı ortaya çıktığında ve toplumda tartışılmaya başlandığında daha net değerlendirmeler yapılabilir.

Avukatların maddi koşulları da giderek zorlaşıyor. Türkiye’de pek çok kesim gibi avukatlar da mevcut ekonomik durumdan etkileniyor. Hatta belki de daha fazla etkileniyorlar. Çünkü açılan hukuk fakültelerinin sayısı ve verdikleri mezun sayısı ihtiyacın çok üzerinde. Özellikle genç meslektaşlarımız, büro masraflarını hatta sigorta giderlerini karşılamakta zorlanıyor. Avukatlık mesleği bir yandan ticarileşiyor. “Bağlı çalışan avukat” sayısı sürekli artıyor. Bu durum, mesleğin kişisel olarak yapılması gereken bir iş olmasına rağmen emeklerin sömürülmesine yol açıyor. Buna karşı Baroların ya da Barolar Birliği’nin hiçbir ciddi adım atmaması, hatta zaman zaman bağlı çalışan avukatlığı destekleyen açıklamalar yapması da ayrı bir sorun.

Hukuk fakültelerinin kontenjanları mutlaka sınırlandırılmalı. Ancak bu da tek başına yetmez. Benim yıllardır üzerinde durduğum bir önerim var: Avukatların derdest dosya sayıları sınırlandırılmalı. Örneğin, bir avukatın 500’den fazla dosyası olmamalı. 501. dosya geldiğinde o avukat vekaletname koymamalı. Böylece genç avukatların önü açılır. Bugün belediyelerde, kamu kurumlarında çok sayıda sözleşmeli avukat çalıştırılıyor. Bankalarda, SGK’da ve pek çok kurumda aynı şekilde. Bunların CMK görevlendirmesi gibi baro üzerinden genç avukatlara dağıtılması gerekir. Böylece adaletli bir iş paylaşımı sağlanabilir.

Sonuç olarak, hukukçular bir yandan adaleti savunurken kendi mesleklerinde de adaleti tesis edecek yöntemleri bulmak zorunda.“