Demokrat Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Metin Günar şu ifadeleri kullandı;

“Yerel basınımızda geçtiğimiz günlerde “Eskişehir’e şu kadar milyar TL yatırım yapıldı” başlıklı bir haber okudum. Çok güzel rakamlar okuyunca hoşunuza gidiyor. Peki o kadar yatırım yapıldıysa, sanayide Eskişehir neden 20 yıl önceki yeriyle aynı sıralarda?

Jeopolitik konumu ve eğitimli nüfusu ile müthiş bir potansiyeli olan şehrimiz neden hâlâ sanayide yerinde sayıyor? Neden bizim işletmelerimiz KOBİ olarak kalıyor ve büyüyemiyor? Teşvik alamamalarından veya yerel belediyeler ile anlaşılıp projelerin aksatılmasından olabilir mi? Çevreyolu hâlâ yapılmadı. Şehir merkezinden geçen ağır tonajlı araçlar insan hayatını tehdit ediyor. Hızlı tren projelerinde yeni hatlar, yeni yatırımlar bizi pas geçti. Türkiye’de son 20 yılda milyoner sayısı 27 kat arttı, peki bu milyonerlerin kaç tanesi Eskişehirli. Biz niye bu zenginleşme hikâyesinin dışında kaldık?

Yatırım dedikleri şey kâğıt üstünde tabela değişimidir. Gerçek yatırım milletin cebinde, esnafın dükkanında, işçinin mutfağında hissedilir. Biz hâlâ hissetmiyoruz!
Ekonomiye gelelim. Sokakta, pazarda, markette hayat dayanılmaz hâle geldi. Maaşlar tükeniyor ama etiketler durmuyor. Geçen hafta da konuştuğumuz gibi Demokrat Parti olarak vatandaşın iktidara açıkça seslendiğini görüyoruz: Temmuz ayında asgari ücrete ara zam şarttır çünkü geçinmek değil, bir zorunluluktur!
Bu maaşla kira mı ödenecek, mutfak mı dönecek, çocuk mu okutulacak? Milyonlarca emekçinin gözü kulağı bu kararın çıkmasındadır. Demokrat Parti olarak biz, geçim derdiyle ezilen vatandaşın yanında duruyor, hayat pahalılığı karşısında çalışanların ezdirilmemesini savunuyoruz.

Coğrafyamızda savaş sesleri yeniden yükseliyor. Bu durum elbette ülkemizi de etkileyecek. Böyle bir dönemde içeride izlenecek politikaların akılcı, adil ve liyakatli olması çok önemlidir. Devletin kadrolarında işi bilen, tecrübeli insanların olması, hem ekonomide hem toplumda güveni artırır.

Dış politikada da tutarsız, günü kurtaran adımlar yerine, önceliği Türkiye’nin çıkarı olan, dengeli ve kararlı bir duruşa ihtiyaç vardır. Bugün dost dediğiniz yarın rakip olabilir, bu nedenle duygusal değil akılcı bir dış politika gerekir.

Fakat bugün Türkiye’de çok açık bir “yönetememe” durumu yaşanmaktadır. Devletin kurumları zayıflatılmış, karar alma mekanizmaları daralmış, keyfi uygulamalar sıradanlaşmıştır. Böyle bir ortamda, içerde hamasete dayalı siyaset anlayışıyla günü kurtarmaya çalışmak, ülkeye daha büyük maliyetler getirmektedir.
Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Haftalık toplantımızda hem ülkemizde hem Eskişehir’imizde yaşanan gelişmeleri birlikte değerlendirmek üzere bugün bir aradayız.

Öncelikle geçtiğimiz hafta bizim için çok önemli, çok anlamlı bir yıl dönümü vardı. 9. Cumhurbaşkanımız, Demokrat geleneğin çınarı, büyük devlet adamı Süleyman Demirel’in vefatının yıl dönümüydü. Demirel bu ülkeye sadece barajlar, yollar, köprüler yapmadı. O, her şeyden önce bu millete devleti öğretti, demokrasiyi öğretti. Seçimle gelenin ancak seçimle gideceğini, sandığın namus olduğunu hatırlattı. İyi günde de, kötü günde de milletin iradesine siper oldu.

Ama ne acıdır ki, bu ülkenin siyasi tarihinde yeri altın harflerle yazılı olan Süleyman Demirel’ine ne anma koyu hatırladı, ne de onu yıllarca rakip görüp şimdi onun değerlerini kullanmaya çalışanlar. Oysa Demirel bu ülkenin sofrasına ekmek, hanesine elektrik, köylere yol götüren adamdı.

Unutmasınlar ki bu millet, kimin gerçekten hizmet ettiğini, kimin sadece laf ettiğini çok iyi bilir. Bu milletin hafızasını sermayenin sesi olmuş ana akım medya küçümsemeye kalkmasın. Millet Süleyman Demirel’i gönlünün en güzel yerine kazımıştır. Bu hasletle Tekrar Merhum Liderimizi saygı ve sevgiyle anıyorum.
Geçtiğimiz günlerde Eskişehir’de başka bir kırgınlık daha yaşadık. Yeni stadımıza Atatürk değil, “Fethi Heper” ismi verildi. Fethi Heper bu şehrin efsanesidir, başımızın tacıdır, ama stadyuma verilecek tek bir isim varsa o da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Samimiyetle söylüyorum: Eğer Fethi Heper bugün aramızda olsaydı ve stadyuma kendi isminin verileceğini duysaydı, muhtemelen ilk o karşı çıkardı! Çünkü o, bu memleketin değerlerini bilen, Atatürk’ün çizgisinde yürüyen Zeki Çevik ve Ahlaklı bir sporcuydu. Siyasi ve ekonomik güç devşirmek adına Atatürk adını unutturmaya çalışmak acizliktir.

Bu karar, Cumhuriyetle ve Atatürk’le hesaplaşma gayreti içinde olanların sinsice attığı bir adımdır. Kabul etmiyoruz!
İktidar, içeride millî sorumlulukla hareket etmek zorundadır. Her eleştiriyi düşmanlık olarak görmekten vazgeçmeli, farklı görüşleri bastırmak yerine dinlemeyi öğrenmelidir. Bu ülkenin iç siyasetinde artık hamasetten, kutuplaştırmadan ve gerçek dışı söylemlerden uzaklaşmak, millî güvenliğimiz kadar önemlidir.
Çünkü güçlü dış politika ancak içeride güven veren, adaletli ve hesap verebilir bir yönetimle mümkündür. Türkiye’nin barış içinde, onurlu ve güçlü bir şekilde yoluna devam edebilmesi için hem içeride hem dışarıda makul, sabırlı ama kararlı bir akla ihtiyaç vardır.

İşte tam da bu noktada Demokrat Parti, geçmişinden gelen birikimiyle, devlet yönetme tecrübesiyle ve ilkeli duruşuyla bu büyük sorumluluğu üstlenmeye hazırdır. Çünkü biz, sadece eleştiren değil; çözüm sunan, devleti bilen, milleti gözeten bir siyaset anlayışının temsilcisiyiz.

Bugün Türkiye, emaneti geçici ellere vermiştir. Ama bu emanet, unutulmamalıdır ki aslında milletin öz evlatlarına aittir. Demokrat Parti, bu emaneti almak için, milletin huzuruna bir kez daha alnı açık, başı dik şekilde çıkmaktadır. Kırmadan, küsmeden, halktan kopmadan, devletten sapmayan adresi Demokrat Parti’dir. Ve biz o emaneti, AKP’den geri alacak ve Türkiye’yi yeniden demokratik, hukuk temelli bir düzleme taşıyacağız.

Çünkü bizim kavgamız koltuk için değil, millet için. Bizim davamız şahıslar için değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin yarınları içindir. Yolumuz uzun ama inancımız tam.”