Belediye-İş Sendikası Genel Başkanı Nihat Yurdakul şu ifadeleri kullandı;
"Bugün buraya geliş sebebimiz; Büyükşehir Belediye Başkanımızı ve Odunpazarı Belediye Başkanımızı ziyaret etmektir. Gerçi bu biraz ertelenmiş bir ziyaret oldu ama önemli bir mazeret ve sağlık sebebi yüzünden ertelendiğini belirtmek isterim.
Kendileri hem Büyükşehir Belediye Başkanımız hem de Odunpazarı Belediye Başkanımız, daha önce Ankara’da bizi ziyarete gelerek onurlandırdılar. Biz de buradaki arkadaşlarımızın çalışmaları ve sorunları ile ilgili olarak Eskişehir halkına hep birlikte bir aile olarak nasıl daha iyi hizmet ederiz, nasıl görev yaparız, bunları konuşacağız.
Bu, karşılıklı bir iadeiziyarettir. Hem Eskişehir’imizin hem de ülkemizin sorunları ile ilgili görüş alışverişinde bulunacağız. Geliş sebebimiz budur. Saat 12.00’de Büyükşehir Belediye Başkanı ile görüşeceğiz. Ondan önce buradaki iş yeri temsilcisi arkadaşlarımız ve yöneticilerimizle bir görüşme yapacağız. Geliş sebebimiz hakkında şimdilik bu kısa açıklamayı yapmış olayım.
Öncelikli konumuz, Eskişehir’de, Büyükşehir’de ve Odunpazarı’nda çalışan arkadaşlarımızın sorunlarıdır. Bugüne kadar Eskişehir’de çok önemli bir sorunumuz olmadı. Nihayetinde biz Eskişehir’de büyük bir aileyiz. Küçük bir ailede bile sorunlar olabilir, bunlar mesele değildir. Belediye başkanlarımız ve biz çalışanlar, bir aile olarak daha iyi nasıl hizmet ederiz ve şehri daha iyiye nasıl götürürüz, bunları konuşacağız.
Türkiye’deki olumsuzluklar da bizi etkiliyor. Merkezi iktidarın "belediyeleri silkeleyin" sözlerinden en büyük zararı başta çalışanlar olarak biz görüyoruz. Belki Eskişehir’e bu durum henüz ulaşmadı ama Türkiye’nin birçok yerinde olumsuz anlamda bunları yaşıyoruz ve bize yaşatıyorlar. Bunların üstesinden hep birlikte nasıl geliriz, bunları konuşacağız. Nihayetinde belediyeler de Türkiye’de siyasetle şekilleniyor. Biz de bundan uzak kalamayız. Siyaset yapalım anlamında söylemiyorum ama bu siyasetin olumsuzluklarını hep birlikte nasıl ortadan kaldırırız, bunu konuşacağız. Nihayetinde hep birlikte bu ülkede yaşıyoruz. Olumlu durumlar bizi çok etkilemiyor ama olumsuzlukların büyük faturası bu ülkede işçilere ve emekçi halk kesimine kesiliyor.
Bu asgari ücret meselesi en kökünden halledilmelidir. Bu ülke her dönem, her yıl milyonlarca insanımızı ilgilendiren asgari ücreti tartışıyor. Bir dönemler ben de çalışma hayatını temsilen asgari ücret komisyonuna katıldım. Oralarda neler olduğunu biliyorum. İnanın asgari ücreti ne işçi kesimi ne de işveren kesimi belirliyor. Asgari ücreti bugünkü iktidar belirliyor.
Keşke Sayın Cumhurbaşkanımız, işveren temsilcisine "İşverenler elini taşın altına koymalı" demek yerine, "Asgari ücret 45 bin TL ya da 50 bin TL’dir" diyerek noktayı koysaydı her şey elindeydi. Yine öyle olacak ama rakam 45 bin TL ya da 50 bin TL olmayacak, bunun çok altında kalacaktır. Bu sistem değişmeli ve teknik altyapıları oluşturularak bilimsel hale getirilmelidir. Nihayetinde asgari ücret, bir geçim ücreti olacak şekilde düzenlenmelidir.
Bizim bugünkü tavsiyemiz bir ailedeki bir yetişkinin ve bir çocuğun bilimsel olarak geçim maliyetlerinin hesaplanıp asgari ücret olarak yasallaşmasıdır. Böylece bu tartışmalar ortadan kalkar. Ben yine aynı görüşteyim. "25 bin mi olacak, 28 bin mi olacak, 30 bin mi olacak?" tartışmaları bitsin. Geçmişte Hacettepe Üniversitesi Beslenme Kalıpları ile birlikte İstatistik Enstitüsü bu verileri hesaplayıp komisyona gönderirdi ancak iktidar bunu hiçbir zaman kabul etmedi. Bunun yasallaşması ve asgari ücret tartışmasının Türkiye’de kapanması lazımdır.
İktidar partisinden olmayan belediyelerde, belediye çalışanlarına yansımalar olumsuz yansıyor. Sayın Cumhurbaşkanımız siyasi rekabet uğruna belediye başkanlarını hedef alıyor. Bu belediye başkanları uzaydan gelmedi, onları halk seçti. Burası Eskişehir halkının belediyesidir şahsın belediyesi değildir. Siz "belediyeyi silkeleyin" dediğinizde, halkı silkeleyin demiş oluyorsunuz ve zararı halk ile çalışanlar görüyor. Siyaset bu anlamda Türkiye’de doğru yapılmıyor. Eğer doğru yapılsaydı zaten bu durum belli olurdu.
Türkiye’de "Ben mutluyum" diyen kesim %5’in dışına çıkmaz. Belki 17 milyon insan eder ama ülkeyi gerçekten sömüren bir kesim mutludur. Biz emekçi halkın mutlu olmasının mümkün olmadığını söylüyoruz. Türkiye’de neler yaşandığını bizden daha iyi biliyorsunuz. Bu olumsuzlukların ana kaynağı siyasettir."





