ES TV'de konuşan Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt şu ifadeleri kullandı;
"Biz yokken arkamızdan da pek çok yazan, çizen olmuş. Şunu herkesin bilmesinde yarar var: Belediye başkanları öncelikle partilidir. Bir partinin başarısı için çalışmak, belediye başkanının görevidir.
Partimizin genel merkezi Brüksel'de miting yapacağı zaman, Brüksel'de etkili olabilecek, Brüksel'de çevresi olan ve gittiği zaman Brüksel'i hareketlendirebilecek bir kadroyu görevlendirdi. Bundan daha garip karşılanacak bir şey olamaz.
Şimdi, Eskişehir'in üç belediye başkanının gitmesi, Eskişehirli hemşehrilerimizin Brüksel'de çok yüksek sayıda yaşıyor olması, onlarla bizim iyi ilişkiler içerisinde olmamız ve onların daha kolay hareketlendirilmesine sebep olacağımız düşünüldüğü içindir. Uşak Belediye Başkanımız görevlendirildi. Yıllarca Brüksel'de yaşamış, Belçika'da yaşamış, orada ticaret yapmış. Dolayısıyla onun da orada ciddi bir çevresi var. Afyon Belediye Başkanımız görevlendirilmişti, o annesinin rahatsızlığı nedeniyle katılamadı, ameliyatı varmış. Bir de milletvekili grubundan Brüksel'de eşi dostu olan, çevresi olan milletvekillerimizi görevlendirdiler.
Biz perşembe günü gittik. Cuma ve cumartesi olmak üzere iki gün boyunca hem Brüksel'de hem değişik şehirlerde Türk vatandaşlarıyla mitingimizi anlatarak, onları mitingimize davet eden görüşmeler yaptık. Bunun sonucunda da miting alanında oldukça yüksek sayıda bir kalabalık oldu. Dört beş bin kişi olursa başarıdır diyorlardı ve miting sonunda beş bin kişinin orada olduğunu söylediler. Ben, tabii oradaki geçmişte yapılanları bilmediğim için sayı konusunda bir şey diyemiyorum ama bize söylenen, arzu edilen hedefin üstünde bir izleyici ile karşılaşıldı.
Biz Brüksel'de, Gent'te, Anvers'te, değişik beldelerde, köylerde Türk yurttaşlarımızın olduğu kahvelerde konuşmalar yaptık, görüşmeler yaptık. Onları davet ettik. Onların sorunlarıyla ilgili bilgiler aldık ve Genel Başkana ilettik. Genel Başkan da miting alanında bunları dillendirdi. Hem Ayşe Ünlüce Hanım hem Ahmet Ataç'la ben ayrı ayrı radyo programına katıldık. Canlı radyoda onlar soru sordu, biz cevap verdik. Yani oldukça yoğun bir çalışma temposu içinde Brüksel görevimizi yapmış olduk.
Ben şunu vurgulamak isterim. Adalet ve Kalkınma Partisi, kendi içindeki karışıklığı örtmek için bizi karıştırıyormuş gibi göstermeye çalışıyor. Oysa oradaki kargaşa daha da büyük.
Biz Eskişehir'deki trafikle Brüksel'deki trafiği karşılaştırdığımız zaman şu sonuca varabiliriz: Brüksel'de herkes kurallara uyuyor, trafik kurallarına. Ve trafik denetlemesi çok ciddi. Kurala uymayana ciddi yaptırım var, ciddi ceza var. Bizim buradaki gibi 10 tane, 15 tane trafik denetleme polisiyle bu işler düzelmiyor, bu işler yapılmıyor. Her yere koymuşlar radarlarını, her yere koymuşlar görüntülü kameralarını ve hatayı yapana acımadan cezayı uyguluyorlar. İki kez, üç kez cezayı yiyen bir daha o hatayı yapmamak üzere kendini şartlandırıyor. Caydırıcı bir disiplin var. E bizde o yok. Sanki trafik polisleri, belediyeler bu işten kabahatliymiş dedirtmek amacıyla karışmıyor hiçbir şeye.
Şimdi, çift taraflı park yasak ama yapıyor adam. Kim kaldıracak? Belediye zabıtasının böyle bir yetkisi, böyle bir gücü var mı? Yok. Trafik plakasına ceza yazma yetkimiz yok bizim. Ancak trafik şube müdürlüğünün yetkilileri o cezayı yazabiliyor. O nedenle burada, özellikle Eskişehir'de yıllardan beri bilerek ve isteyerek sanki trafik belediyelerin suçuymuş gibi, kabahatiymiş gibi bir sunum yapılmaya çalışılıyor. Bu ezbere yapılan bir sunum, boşu boşuna yapılan bir sunum. Zaten kimsenin de umrunda değil. Yani Adalet ve Kalkınma Partililer 20 yıldır "trafik sorunu var, battık yapmadınız, köprü yapmadınız" falan falan diyor ama seçim sonuçlarını görüyoruz. Dolayısıyla bu boş, onların kendi içinde bir gündeme gelmek amacıyla yaptığı yorumlar.
Şu kurallara uymayı biz bilsek, denetlemeyi de trafik şube müdürlüğü yapsa, bu sorunların çoğu çözülür. Ama yapmadıkları için bu sorunlar varmış gibi görünüyor. Eskişehir'de oldukça yüksek sayıda bir araç var. Bu araçların büyük bölümü trafiğe katılıyor. Büyük bölümü trafiğe katılınca da kapalı otoparklar boş dururken, onun yanındaki sokaklar dolu duruyor. E bunu şimdi, orada park yasağı olmasına rağmen trafik polisi gelip kaldırmazsa, bu iş böyle devam eder.
AK Parti'nin Odunpazarı ilçe başkanı dostumuz demiş ki: "Bari oradan işte sadece lahana ile değil de bir de plan, şehircilik görseydiniz." demiş. Gördüm ve hiç beğenmedim. Gittiğimiz yerlerde biz belediyeci gözüyle dolaşıyoruz. Yani sigara izmaritinin orada olduğunu görüyorum, çöpün toplanmadığını görüyorum. Dikkatli baktığımız zaman hangi belediyecilik hizmetlerinin aksadığını görüyorum.
Şunu net olarak söyleyeyim: Otelin 25. katında terasta otururken Brüksel'i izledik, seyrettik. Ne Paris'teki düzen var, ne Roma'daki gelişmişlik var, ne Almanya'nın çeşitli kentlerindeki imar düzenlemesi var; karmakarışık. Hiç beğenmedim. Tepeden bakınca sokak görünmüyordu. Normal şartlarda düzgün bir şehirleşme, planlama, imar olursa bunlar belli olurdu. Hatta Ahmet abi ile konuştuk kendi aramızda, dedik ki: "Şu hale bak, bizimkiler görse ne derler?" filan diye de espri yaptık.
Gittiğimiz yerden ders almayı biz biliyoruz. Gittiğimiz yerde doğru gördüğümüzü hemen fotoğraflıyoruz ya da filmini alıyoruz, çekiyoruz. Uygun, Eskişehir şartlarına uyarlanabilecek modellerle ilgili hiçbir kompleksimiz yok. Alırız, beğenirsek yaparız, beğenmezsek yapmayız, kimse de kusura bakmasın. Ama bu boş laflarla, boş polemiklerle bizi yargılamak mümkün değil. Adalet ve Kalkınma Partililerin şehircilik anlayışı, Cumhuriyet Halk Partililerin, özellikle Eskişehir'deki şehircilik anlayışımızla hiç uyuşmaz, hiç yan yana gelmez. Onlar daha bu işin alfabesindeler, hiç kimse kusura bakmasın, bize de ders vermeye kalkmasın."