TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi Başkanı Orkun Kılıç şu ifadeleri kullandı;

"Dünkü depremde hayatını kaybeden bir vatandaşımız olduğunu biliyoruz. İnşallah bu sayı artmaz. Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyoruz.

Maalesef, depremler ülkemizde hep ölümlerle anılan bir facia hâline geliyor. Hatta “asrın felaketi” gibi isimler vererek anmak zorunda kalıyoruz. Oysa her zaman söylediğimiz gibi, deprem aslında doğal bir olaydır. Onu felakete ve ölüme çeviren maalesef biz insanlarız. Deprem sırasında binalarımız yıkılmasaydı, depremin bize zararı olmazdı. Depreme dayanıklı binalar yapmayı bildiğimiz hâlde yapmadığımız ve yıkılacak binaların olduğunu bildiğimiz hâlde bu konuda çalışma göstermediğimiz için bu ölümlerin sorumlusu yine biziz.

Yine çok üzücü bir olay yaşadık. Aslında bu hafta, 17 Ağustos Depremi’nin yıl dönümünde bir anma açıklaması yapmayı planlarken, birden gelen haberle bugün basının karşısına çıkmak zorunda kaldık. Üzgünüz ve artık bunun değişmesini, bir şeyler yapılmasını istiyoruz. Deprem, siyasete alet edilmemesi gereken bir konudur. Ancak ülkemizde maalesef siyasetçiler kendilerine gereğinden fazla önem atfedebiliyor. Deprem, beş yıllık bir siyasi dönemde çözülebilecek bir mesele değil.

1509 İstanbul Depremi “Küçük Kıyamet” olarak anılır. 2023 Hatay Depremi, 1999 Gölcük Depremi, 1956 Eskişehir Depremi… Gördüğünüz gibi bu, 5 yıllık siyasi ajandaya sığmayacak kadar geniş ve kapsamlı bir problemdir. Ancak bazı siyasiler, buradan günlük siyasi malzeme üretmeyi tercih ediyor. Bu da konunun özünü sulandırıyor.

Deprem sonrası failleri konuşmak ya da hangi yer bilimcisinin haklı olduğunu tartışmak da konuyu sulandırır. Artık tek bir şey konuşmamız gerekiyor: Yeni yaptığımız binaları depremde yıkılmayacak şekilde nasıl inşa edebiliriz? Mevcut binaları nasıl yenileyebiliriz ki yıkılmasınlar? Bu iki konu başlığı dışında konuşan kimseyi dikkate almamak lazım. Çünkü bu tarz tartışmalarla bir çözüm üretmemiz mümkün değil.

Dün 6,1 büyüklüğündeki depremin ardından GSM hatları yine çöktü. Olası bir depremden sonra Türkiye nasıl iletişim kuracak? Bizim gözlemimiz, GSM şirketlerinin her türlü olumsuzlukta sınıfta kaldığı yönünde. Bu konuda ciddi çalışmalar yapılması gerekiyor. Çünkü dünkü deprem, çok geniş bir bölgeyi etkileyen bir deprem değildi. 2023’te çok daha büyük sorunlar yaşadık. Ama bu depremde bile GSM altyapısının çökmesi, Türkiye’nin bu konuda acilen önlem alması gerektiğini gösteriyor. Özel şirketler yapmıyorsa bile, devlet politikası hâline getirilerek düzeltilmeli.

Eskişehir özelinde konuşursak olası bir depreme karşı yapılan kentsel dönüşüm çalışmalarını yeterli bulmuyoruz. Hatta ciddi anlamda bir kentsel dönüşüm çalışması yapıldığını da düşünmüyoruz. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın açıkladığı “Eskişehir’de şu kadar kentsel dönüşüm yaptık” sayıları, aslında bakanlığın vatandaşa verdiği destekleri ifade ediyor. Evinizi yenilerseniz, eski evinizi bazı desteklerle dönüştürebiliyorsunuz. Ancak bu verilerin içinde, destek olmasa da zaten müteahhide verip yenilenecek evler de var. Bu sayılar, toplam istatistiklerde büyük rakamlar gibi görünüyor.

Gerçek anlamda kentsel dönüşüm, depremde yıkılma ihtimali olan binaların deprem olmadan yıkılıp yeniden yapılmasıdır. Eskişehir’de bu tanıma uyan projeler çok sınırlı. Özellikle ana caddelerdeki 7-8 katlı, altında dükkân bulunan, 99 öncesi yapılmış binalar yenilenmiş değil.

Öncelik verilmesi gereken bölgeler, şehrin ana arterlerinde ve alüvyon zemin üzerinde bulunan yüksek katlı riskli binalardır. Eskişehir şehir merkezi, alüvyon zemin üzerine kuruludur ve bu zemin deprem açısından çok risklidir. Yunus Emre Caddesi, Sakarya Caddesi, Sivrihisar Caddesi, Kızılcıklı Mahmut Pehlivan Caddesi (eski adıyla Doktorlar Caddesi), İsmet İnönü Caddesi, Atatürk Caddesi gibi bölgelerde ciddi risk taşıyan binalar vardır. Bu caddelerde olası bir yıkım, ana ulaşım yollarının kapanmasına ve yangın ile enkaz kurtarma çalışmalarına erişimin engellenmesine yol açacaktır. Bu nedenle Eskişehir’in şehir merkezi ve ana arterleri büyük risk altında."