İnşaat Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası Bursa Yönetim Kurulu Üyesi Oytun Gökten şu ifadeleri kullandı;
“Asgari ücret her sene birçok kişi tarafından, birçok siyasi merci tarafından konuşuluyor, gündem yapılıyor. Gündem de olması gerekiyor. Ancak her nedense hiçbir zaman istediğimiz verilere, istediğimiz tatmine ulaşamıyoruz. Bunun sebebi şundan kaynaklanıyor: Asgari ücretle ilgili olarak yılın başında hükümetin ya da ülkemizi yönetenlerin bazı önerileri ya da tahminleri oluyor. Şimdi bu tahminler tutmadı, bunu çok net bir şekilde görüyoruz. Ortadaki 22 bin 104 TL'lik asgari ücretle de insanların geçinme şansı sıfır. Şimdi aynı şeyi yapıp farklı sonuç beklemek maalesef sıkıntılı bir yaklaşım. Bunun ne olduğunu Einstein bize açıkladı aslında.
Öncelikle şunu ortaya koymak gerekiyor: Bizler hep eleştirel yaklaştık, eleştirilerimizi defaaten her yerde söyledik. Bunu sendika kimliğimizle de yaptık, odacı kimliğimizle de yaptık. Bu eleştiriyi oturup burada sabahlara kadar onlarca dolu dolu eleştiriler yaparız ancak çözüm önerilerimizi de ortaya koymamız gerekiyor.
Şöyle yapalım. Asgari ücret komisyonu 3 kişiden oluşuyor ve oy çokluğuyla karar alıyor. Neden oy birliğiyle almıyor? Bu zamana kadar oy çokluğuyla alınan kararlarda hem işveren ve hükümet tarafı hem de sendika tarafı masada oldu. Fakat işveren ve hükümet tarafı o yaklaşık bildiğim kadarıyla 15 kararda hemen ortak karar verdiler ve oy çokluğuyla işi bitirdiler. Oy birliğiyle alalım. Hatta bunu biraz daha genişletelim. Diğer sivil toplum kuruluşlarını, demokratik kitle örgütlerini de işin içine katalım. Onların gerçekten ciddi anlamda ülkede, sonuçta demokratikleşme böyle bir şey, onları da dikkate alalım ve bunu oy birliğiyle yapalım. Bence doğru sonuca gideceğiz.
İkinci önerimiz şu. Ekonomik krizlerden tasarruflarla çıkılır. Tasarruf etmediğimiz zamanlarda bu kaçınılmaz bir son olarak karşımıza çıkıyor. Peki, tasarrufu ya da bu ülkenin bu hale gelmesinin sebebi, ya da asgari ücretin bu kadar düşük olmasının, alım gücünün zayıflamasının sebebi işveren mi, çalışanlar mı, yoksa ülkemizi yönetenler mi? Bunları da oturup altını düzgünce konuşmamız gerekiyor.
Diğer bir önerim de şu olacaktır. Bizler bunu bir konsansiyumla çözmek zorundayız. Eğer oturup konsansiyum şeklinde çözemezsek hiçbir yere varılamayacak.
Diğer bir konu, asgari ücrete verilen zamdan ziyade alım gücünü artırmaktır esas olan. Bana 1 TL zam verme ama ben şu anda 22 bin 104 TL aldığım ücretle ciddi anlamda bir önceki yıllarda edindiğimden daha fazlasını edineyim. O zaman ben zama ihtiyaç duymayacağım. Bu da ne demek oluyor? Enflasyonu düşürmekten geçiyor. Bu da ne demek oluyor? Enflasyonu düşürmek için gerekli olan o yapıları harekete geçirmekten geçiyor. Yani, bizim öncelikli sorunumuz asgari ücretin alım gücünü artırmak. Zamlar bugün %30'lar, %35'ler tartışılacaktır ama önemli olan alım gücünü artırmak.
Bizler Avrupa Birliği'nin en düşük asgari ücretle çalışan ülkelerinden bir tanesiyiz. Alım gücü anlamında da böyleyiz, şampiyonluğu bırakmıyoruz, parasal anlamda da bu seviyedeyiz. Peki diğer ülkelerde durum ne? 550 Euro ile başlıyor 2.900 Euro'lara kadar çıkıyor, ortalaması da 1.400 Euro'larda. Peki bizde durum ne? 500 Euro civarlarında, alım gücü diğer ülkelerin çok daha düşüğünde.
Bir diğer değinmek istediğim konu da şu. Orta sınıf yavaş yavaş ciddi anlamda yok edilmeye başlandı. Bugün ülkede eğer biz bu politikanın önüne geçmezsek, orta sınıf ve alt sınıf, üst sınıf arasında kalan bu kitleye sahip çıkılmazsa, ciddi anlamda sıkıntılı bir sürece, sosyal patlamanın önüne geçemeyeceğimiz bir sürece gidilecek.
Bakın, teknolojik anlamda ülkemize çok ciddi girdiler de başladı. Bugün TOGG'a, bugün Baykar'a ya da ürettiğimiz birçok ürüne, teknolojik gelişim ürününe kimsenin karşı çıktığı yok. Bunlar ciddi anlamda da ülkemize değer katan şeyler. Ancak bunun ülkemize girdilerinin demokratik bir şekilde paylaşımı, eşit bir şekilde paylaşımı demokratik hukuk devletinden geçer. Bunu kaçırdığımız anda istediğimiz kadar Baykar yapalım, istediğimiz kadar TOGG yapalım, ciddi anlamda bunun karşılığını bulamıyoruz.
Şimdi gelelim bir de asgari ücret noktasından bizim mühendisler açısından: Benim 2 görevim var. Ben bir sendikacıyım KESK'e bağlı ESM Sendikası'nın Bursa Şube Yöneticisiyim. Aynı zamanda Eskişehir İnşaat Mühendisleri Odası yöneticisiyim. Sonuçta mühendislerimizin ve bütün çalışanların haklarını konuşmak ve bunlarla ilgili bir şeyler söylemek görevimiz.
Bizler 31 Temmuz 2012 tarihinde SGK ile bir protokol imzalamıştık. Bu protokolde mühendis, mimar, şehir plancı, ücretli çalışanların istihdamının doğru şekilde, kayıtlı bir şekilde istihdamı olsun diye bir protokol yapmıştık. Bu protokol 5 yıl boyunca devam etti ve bizim mühendis çalışanlarımız ciddi anlamda asgari ücretin 3-4 katı ya da 2,5 katına yakın bir ücretle çalışma imkanları buldular. Fakat sonrasında maalesef ki 2017 yılında bu protokol SGK tarafından iptal edildi. 2023 yılında da Danıştay tarafından tam anlamıyla raftan indirildi. Bizler de TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) olarak tavsiye niteliğinde bir asgari ücret belirliyoruz. Onun ücreti de 2025 yılında brüt 70 bin TL'dir.
Bizim hem TMMOB olarak hem KESK olarak hem de bu ülkede bir şeylere karşı tepki gösteren ya da olumsuzu olumlamaya çalışan insanlar olarak üretmek istediğimiz, söylemek istediğimiz bir şeyler var. Bunlar da şunlar: Hep beraber ortak bir akılla gerçekten bu ülkeyi daha yaşanır kılabiliriz. Bunun için elimizden geleni yapacağız. Bizler erkek mühendis arkadaşlarımızın kurye olmasının önüne geçmek istiyoruz, kadın mühendis arkadaşlarımızın da kasiyer olmasının önüne geçmek istiyoruz. Gerçekten ciddi anlamda işsizlik, eğitimli işsizlik, aldı başını yürüdü. Bu konuda asgari ücret bizim başlangıcımız olsun. İnşallah bu minvalde de gerekli yerler gerekli adımı atar, bizler de siyaset dışı unsurlar olarak siyasete bir şekilde yönlendirme gayreti içerisinde olmaya da devam ederiz.”