Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu adına konuşan Bahtışen Demir şu ifadeleri kullandı;

"Doğasına, havasına, suyuna, toprağına sahip çıkanlarla tek ses olmak için bir aradayız. Siyanürlü Altın Madeni tehdidinden en çok etkilenecek ilçelerimizden olan, doğal güzellikleriyle ve tarımıyla ünlü olan ilçemiz Mihalgazi’deyiz. Bulunduğumuz yerin anlamı büyük, Sakarya Nehri’nin kıyısındayız. Milyonlarca ton suyu maden için kullanılacak, hem kuruma hem de maden atık tehdidiyle kirlenme tehlikesi yaşayan su kaynaklarımızı korumak için buradayız.

Alpagut ve Atalan bölgesinde yapılması planlanan Alpagut-Atalan Altın Gümüş Madeni projesine 18 Ekim tarihinde; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararı verildi. Biz de bu projeye neden karşı olduğumuzu haykırmak ve birlikte mücadele edeceğimizi anlatmak üzere maden bölgesi olan Mihalgazi ilçemizde bu açıklamayı yapıyoruz.

Biliyorsunuz, 15 Ağustos’ta projenin Halkın Katılımı Toplantısı gerçekleştirildi. Fakat toplantının tutanakları bizlerle paylaşılmadan kaçırıldı. Birçok sivil toplum kuruluşu, meslek odası, alanında uzman kişiler ve yurttaşlar o toplantıdaydı ve bu projenin ÇED sürecinin durdurulması gerektiğini ifade ettiler. Fakat toplantı sırasında mikrofonlarımızın sesi kısıldı, toplantı adil olmayan bir şekilde yönetildi. Bizlerle sonradan defalarca tutanaklar için nöbetler gerçekleştirsekte paylaşılmayan tutanaklar ÇED raporuna eklendiğini gördük. Bu tutanaklar nerede derken bizim ifade ettiğimiz hususlar hangi şekilde kayıt altına alındı bilmiyoruz diye söylerken haklılığımızı tutanaklara eriştikten sonra gördük. Gördük ki tutanaklar gerçeğe aykırı tutulmuş. Gördük ki kamu tarafından düzenlenen tutanaklar usulüne uygun hazırlanmamış, gerçeklikle bir ilgisi bulunmamakta. Tüm bu sebepler ve dahası göstermektedir ki aslında Halkın Katılımı Toplantısı usule aykırı olarak yürütülmüş ve bir gerçekleştirilmemiştir.

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Hikmet Çelik’in suç vasfı barındıran hiç bir fiilini eklemeyerek hazırlanan tutanaklarla bu toplantının yapıldığı kabul edilemez. Şirket ise bu süre zarfında Eskişehir’in doğasına duyarlı halkında oluşan tepkiye karşı “Altın Madenciliği Milli Mücadelemiz” başlıklı altına imza atmaya bile cesaret edemediği yalanlarla dolu bir broşürü Eskişehir’in her yerinde dağıtmaya koyuldu. Sebebi ise gerçeğe aykırı beyanlarla toplumda sakatlanmış bir rıza üretme arayışından başka bir şey değil. Kullanılan verilerin bilimsel hiçbir dayanağı olmamasıyla beraber hali hazırda kaynak göstermediği de broşürü okuyan herkesin malumu. Tabi şirket bu yöntemi ilk defa kullanmadığını da belirtmek isteriz. Halkı bilgilendirmek için yaptığımız kahvehane toplantıları öncesi yine aynı imzasız yöntemlerle dağıtılan broşürlerden biliyoruz. Siyanürün herhangi bir hastalığa sebep olmayacağıyla birlikte erkek doğum oranlarını arttırdığı iddialarına varan broşürler dağıtıldığına şahit olduk. Toplumun karnı sizin yalanlarınıza tok, fakat biz her yerde gerçekleri haykırmaya devam edeceğiz.

Bizler, Eskişehir’in ve Sakarya Havzası’nın geri dönüşü imkansız şekilde zarar görmesini istemiyoruz. Yerin üstü altından daha kıymetlidir. Çünkü eğer bu proje hayata geçerse yüzlerce hektarlık orman varlığımız yok edilecek. Orman ekosistemimiz yok edilecek. Bölgedeki doğal yaşam olumsuz etkilenecek. Endemik türlerimizin yaşam alanları yok edilecek. Tarım açısından çok önemli değere sahip topraklarımız; teremiz, rokamız, yeşilliğimiz ve daha birçok sebzemizin ve meyvemizin üretimi olumsuz etkilenecek. Topraklarımız siyanürle, birçok ağır metal ile kirlenecek. İnsanlarımız kanser dahil, pek çok hastalıkla ile karşı karşıya kalacaklar. Madencilik faaliyeti için kullanılacak su Sakarya Nehrimizi ve yeraltı suyumuzu olumsuz etkileyecek.

Biliyor musunuz sırf bu proje için milyonlarca ton su tüketilecek. İklim krizini, su krizini, gıda krizini ve daha birçok krizi bir arada yaşadığımız bir dönemdeyiz. Su varlıklarımızı hem tüketecek hem kirletecek bir projede kamu yararı olamaz. Bölgeyi yok edecek bu projenin yapılmasına izin vermeyeceğiz.

Çok kez söyledik bir kez daha söyleyelim, yapılması planlanan bu proje bir ölüm projesidir, doğayı yok ediş projesidir. Projenin ne kadar büyük olduğunu sizlere anlatmak için bir hesap yaptık. Bakın; Emek, Büyükdere, Gökmeydan, Vişnelik, Akarbaşı, Kırmızıtoprak, Erenköy, Yıldıztepe ve Yenikent Mahallelerinin toplam yüzölçümü 17.9 km². Maden projesinin ruhsat alanı 18,4 km² yani yapılması planalanan maden, yukarıda saydığımız 9 mahalleden daha büyük alana sahip. Siyanürlü Liç alanı 1.12 km² Gökmeydan Mahallesi kadar. 500 m, yani 160 katlı apartman derinliğindeki ocak alanı 1 km² yani Vişnelik Mahallesinden daha büyük bir alan… Ve maalesef bu onlar için alana sadece giriş kısmı, proje sahasında birçok IV. Grup maden ruhsatı var. Eğer bizler şimdi dur diyemezsek Sakarya Vadisi, ölüm vadisi olacak.

Sakarya Vadisi yok olmasın diye Mihalgazi’den kamuoyuna duyuruyoruz. Bizler ÇED olumlu kararının iptali için dava açacağız. Hem de sadece bir tek dava değil; sivil toplum kuruluşları, dernekler, köylüler birçok kurum ve yurttaş bu projenin ÇED olumlu kararının iptali talepli yüzlerce dava açacak. Ama şunu da herkes bilsin biz aynı zamanda sahada olacağız, bölgedeki varlığımızı daha da güçlü bir şekilde devam ettireceğiz. Alpagut-Atalan ormanlarının bir tek dalını kestirmemek için elimizden gelen her şeyi yapacağız.

Şirketin bölge halkını mülksüzleştirmek adına yok parasına topraklarını maden için köylülerin ellerinden alma girişimlerine de sessiz kalmıyoruz. Tek argümanları olarak bölgenin kalkınacağını iddia edenler bugün kamulaştırma tehdidiyle ucuz yoldan köylülerin tarım arazilerini ellerinden alma niyetinde. Bu süreçte de hiç bir arkadaşımızı yalnız bırakmayarak gerekli hukuki destekle alanda olacağız. Bu toprakların esas sahiplerinin kim olduğunu mücadelemizle öğreteceğiz.

Bizler doğayı, emeği, halk sağlığını ve yaşam alanlarımızı savunmaya devam edeceğiz. Doğa ve Yaşam Platformu olarak bu yıkım projesine karşı, projenin yürütmesi durdurulana kadar birlikte ses çıkarmaya çağırıyoruz."