İYİ Parti Eskişehir İl Başkanı Serdar Ulucan şu ifadeleri kullandı;
"Ülkede bugün baktığımızda, gün geçmiyor ki adaletsiz, hukuksuz bir durum yaşanmasın. Mevcut iktidarın, yani Cumhur İttifakı'nın kurduğu korku imparatorluğu ve baskı düzeninde her geçen gün adaletsizlik biraz daha artıyor. Demokrasi yerine yargı baskısıyla muhalefetin, ana muhalefetin şekillendirilmeye çalışıldığını her gün görüyoruz.
Bu sadece Cumhuriyet Halk Partisi için değil; hangi parti olursa olsun kabul etmediğimiz bir durum. Ama başa dönecek olursak, biz İYİ Parti olarak, o dönemde Evet-Hayır referandumunda “Partisiz Vatanseverler” olarak Hayır Platformu altında bir çalışma yürütmüştük.
2017’de yapılan referandum sürecinde de 2 buçuk milyona yakın mühürsüz oy sayıldı. Daha sonrasında Cumhurbaşkanı’nın, “Atı alan Üsküdar’ı geçti” ifadesiyle birlikte, Cumhuriyet Halk Partisi’nin yetersiz muhalefeti ve tek adam rejiminin getirdiği sistem ülkeyi bugünkü noktaya sürükledi.
Ama biz İYİ Parti olarak altını çizerek söylüyoruz. Genel Başkanımız Sayın Musavat Dervişoğlu’nun öncülüğünde, adaletin peşinde, her türlü yolsuzluğa ve adaletsizliğe karşı hukuk çerçevesinde tepkimizi göstermeye devam ediyoruz. Bu minvalde bölge mitinglerini de başlattık. İlkini Bursa’da düzenledik, ikinci mitingimiz ise 27 Eylül’de Mersin’de gerçekleşecek. Biz haksızlığı gördüğümüz her noktada elimizden gelen desteği her platformda vermeye devam edeceğiz.
Milli eğitimdeki başıbozukluk, mevcut iktidar döneminde yaklaşık 7-8 kez sistem değişikliğine gidilmesiyle içinden çıkılmaz bir hal aldı. Şimdi de “Maarif Eğitim Modeli” adı altında müfredatta yeni değişiklikler getirildi.
Buna kayıt paraları, okul aidatları ve destekler eklendiğinde; ekonomik olarak zor durumda olan vatandaşlarımız için çocuklarının okulda yemek ihtiyacı daha da büyük bir yük haline geldi. Vatandaş zaten ciddi manada sıkıntıda. Milli Eğitim Bakanlığı bu tür konularda destek olması gerekirken sessiz kalıyor, farklı pozisyonlarda kendine alan açmaya çalışıyor.
Hatta eğitimsiz bir nesil oluşturma yolunda ilerleniyor. Bir çocuğu besleyemeyen Milli Eğitim’in, okullarda vereceği eğitimin kalitesi sorgulanmalıdır. Yeterli besin alamayan bir çocuğun hayatta ne kadar verimli olabileceğini de sorgulamamız gerekiyor.
Tüm bunlar mevcut iktidarın yanlış politikalarının bir sonucu. Eğitimde olduğu gibi diğer bakanlıklarda da eksiklikler gün geçtikçe daha da görünür hale geliyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı’na ayrılan dev bütçe de tartışma konusu. Hangi kuruma ne kadar bütçe ayrılırsa ayrılsın, o bütçe doğru kullanılmadıktan sonra hiçbir anlam ifade etmez. Kaynakları doğru analiz etmeden, verimli ve adil dağıtmadan, sadece yandaşları düşünerek yapılan harcamalar havuzda kayboluyor.
Mevcut iktidar, yıllardır yandaşlarını kayırarak hareket ediyor. Türkiye’de hangi bakanlığa bakarsanız bakın, ehliyet ve liyakat yerine siyasi yakınlıkla atamalar yapıldığını görüyorsunuz. Bu da devletin temel kurumlarında “tuzun koktuğu” bir tabloyu ortaya koyuyor.
Vatandaşlarımızla konuştuğumuzda; okul üniformalarından kırtasiye giderlerine kadar %300’ün üzerinde artış yaşandığını görüyoruz. Son iki yılda enflasyonun ve ekonomik krizin getirdiği yükler, devlet politikalarının yetersizliği nedeniyle tamamen vatandaşın sırtına yükleniyor.
Oysa güçlü, adaletli ve düzenli bir ülke kurmanın yolu, ana temel eğitimden geçer. Ancak mevcut hükümet, sorgulayan, bilinçli bir nesil yerine biat eden, eğitimsiz bir nesil yetiştirmeye çalışıyor.
Bugün kayyum uygulamaları, ana muhalefete yönelik baskılar, çoğulcu parti rejiminden tek parti dönemine dönme hayallerinin bir yansımasıdır. Eğitimli ve bilinçli bir toplum olmadan vatandaşın sorgulaması istenmiyor.
Beslenme desteği yok, takviye yok, destek yok. Vatandaş derdine yanarken, ayrılan bütçelerle yandaşların zenginleşmeye devam ettiğini görüyoruz.