ESKİŞEHİR HABER

Sibel Erenoğlu: "Laikliğin ve demokrasinin ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğu günlerdeyiz"

29 Ekim Kadınları Derneği Eskişehir Şube Başkanı Sibel Erenoğlu, Bahriye Üçok’un ölüm yıl dönümünde laikliğin ve demokrasinin geriye çekildiğini söyledi.

Abone Ol

29 Ekim Kadınları Derneği Eskişehir Şube Başkanı Sibel Erenoğlu, Bahriye Üçok’un ölüm yıl dönümünde laikliğin ve demokrasinin geriye çekildiğini söyledi.

*

29 Ekim Kadınları Derneği Eskişehir Şube Başkanı Sibel Erenoğlu şu ifadeleri kullandı:

“Aydınlanma mücadelemizin kadın önderlerinden, İslam tarihçisi Doç. Dr. Bahriye Üçok’un katledilişinin yıl dönümündeyiz. 31 Ocak 1990’da Muammer Aksoy’un katliyle başlayan aydın cinayetleri; 4 Eylül 1990’da Turan Dursun’u, 7 Mart 1990’da Çetin Emeç’i, 6 Ekim 1990’da da Bahriye Üçok’u aramızdan aldı. Bu cinayetler kimi kez bireyleri, kimi kez de toplulukları hedef alarak hep sürdü. Maraş, Çorum, Sivas-Madımak, Suruç, Gar, Merasim Sokak gibi yer adlarıyla anılan toplu katliamlar da yüzlerce insanımızı aramızdan aldı. Ne yazık ki bu cinayetlerin failleri ve arkasındaki örgüt ya da örgütler hâlâ tam olarak ortaya çıkarılamadı.

Gerici örgütler bu katliamları neden gerçekleştirdiler? Hedef alınan aydınların ya da toplulukların istemi neydi, sorusunun yanıtını biliyoruz: Onlar, laik ve demokratik bir toplumun inşasını savundular. Okullarında, meclis kürsülerinde, kitaplarında, gazetelerinde, yaşamlarının her anında aydınlık bir Türkiye kurma sorumluluğu ile hareket ettiler. Çünkü laiklik, demokrasinin temel taşlarından biridir. Laiklik ile demokrasi arasında kopmaz bir bağ vardır. Laiklik, ‘ümmeti’ yurttaş-halk yapan unsurdur; ortaçağ ilişkilerinden, kulluktan arınmaktır. Anti-feodal bir devrim sorunudur. Bu nedenle ortaçağdan köklü bir kopuş gerçekleşmedikçe, gericiliğin iktidara yönelişini ve hâkimiyetini engellemek olanaklı değildir.

Laiklik ve demokrasi doğru orantılıdır. Laiklik güçlendikçe demokrasi gelişir; demokrasi tahrip edildiği ölçüde ise gericilik güçlenir. Bu nedenle Kurtuluş Savaşı Meclisi’nin ilk çıkardığı yasalardan biri, 2 Şubat 1921 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan 2 Sayılı Hıyanet-i Vataniye Kanunu olmuştur. Anılan kanunda;
‘Dini ve mukaddesatı dünyevî, siyasî gayelere esas ve alet ittihazı maksadıyla cemiyetler teşkili memnudur. Bu kabil cemiyetleri teşkil edenler ve bu cemiyetlere dâhil olanlar hâin-i vatan addolunur.’
denilerek bu tür eylemler çok ağır bir yaptırıma bağlanmıştır.

Ne var ki bu kanun, 12 Nisan 1991 tarihinde Terörle Mücadele Yasası düzenlemesiyle yürürlükten kaldırıldı. Laikliğe aykırılık, ‘Anayasa’nın temel nitelikleri aleyhine işlenen suçlar’ kapsamında dolaylı bir koruma altına alınmış olsa da bunun yeterli olmadığı çok açık. Bugün özellikle kadın haklarını dinci bir bakışla geriye çeken uygulamalar, toplumsal yaşama neredeyse hâkim olan tarikatlar ve örgütlenmeler, aydınlanma şehitlerinin verdikleri mücadelenin geriye çekildiği gerçeğini gözler önüne seriyor.

Sevgili Bahriye Üçok, siz hep ‘Benim yaşamım mücadeledir.’ dediniz. Bugün üzgün ve mahcubuz. Laikliğin ve demokrasinin ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğu günlerdeyiz. Kazanımlarımız tırpanlanmak isteniyor. Ancak yılgın değiliz. Biz ve bizden sonrakiler, insanlık lehine olan her kazanımı korumak ve geliştirmek gibi bir görevimiz olduğunun bilincindeyiz. Laikliğin, bütün bir toplum için ama öncelikle kadınlar için yaşamsal bir değeri olduğunun farkındayız. Ekilen her tohumun mutlaka güneşe doğru boy vereceği inancıyla mücadeleye devam edeceğiz. Anınızın önünde saygıyla eğiliyor, savunduğunuz değerlerin yol göstericiliğine inanıyoruz.”