Eskişehir Bilecik Veteriner Hekimler Odası Başkanı Erdinç Yuva şu ifadeleri kullandı;

“Ulusal Süt Konseyi tarafından çiğ süt fiyatıyla ilgili bir karar verildi. Bu karara baktığımızda, geçen ocak ayında 17 lira 15 kuruş olarak belirlenen çiğ süt fiyatı, 1 Ağustos itibariyle 18 lira 35 kuruş olarak güncellendi.

Buradaki en büyük problem ise, enflasyonun üreticiyi her geçen gün daha fazla zorlamasıdır. Ulusal Süt Konseyi, hepimizin bildiği üzere üç aylık dönemlerde toplantılar yapmaktadır. 1 Ocak’ta belirlenen fiyat sonrasında, mart ayında ikinci bir toplantı gerçekleştirdiler. Bu toplantıda biz, çiğ süt alım fiyatında bir artış beklerken herhangi bir karar alınmadı. Haziran ayında yapılması gereken toplantı ise temmuz ayında gerçekleştirildi. Bu toplantıda da 1 Ağustos’tan geçerli olmak üzere 18 lira 35 kuruşluk bir fiyat açıklandı.

Şimdi, bu fiyatı 1 Ocak’ta belirlenen rakamla karşılaştırdığımızda, yaklaşık %7’lik bir artış söz konusu. Ancak sahadaki gerçek durumu ve üreticimizin enflasyon karşısında ne kadar geri kaldığını anlamak için bazı rakamları paylaşmak istiyorum.

TÜİK’in enflasyon verilerine göre geçen yıla kıyasla %16,7 oranında bir artış yaşandı. Tarımsal girdi enflasyonu ise, yani üreticilerin doğrudan maruz kaldığı enflasyon, %12,5 olarak gerçekleşti. Şimdi, bu oranları dikkate aldığımızda %7’lik bir artışın, üreticilerin enflasyon karşısında ne kadar zorlandığını net bir şekilde ortaya koyduğunu görebiliyoruz.

Peki, perakende tarafında neler oluyor? Yine TÜİK verilerine baktığımızda, süt fiyatlarında yılın ilk 6 ayında %9’luk bir artış görülmüş. Yoğurt, ayran, tereyağı gibi süt türevi ürünlerde ise perakende tarafında %15’lik bir artış yaşanmış. Ancak üreticinin aldığı fiyat artışı sadece %7. Bu tablo bize açıkça gösteriyor ki üretici, satış zincirinde en az payı alan taraf durumunda.

Dünya genelinde kabul gören bilimsel bir süt-yem paritesi var. Bu parite 1,3 ile 1,5 arasında olmalıdır. Yani ben 1 litre süt sattığımda, 1,5 kilogram yem alabilmeliyim. Sahadaki verilere göre şu anda 1 çuval yemin fiyatı ortalama 700 lira civarındadır. Bu durumda, 1,5 kilogram yem için ödenmesi gereken rakam 21 liraya denk geliyor. Ancak üreticinin şu an aldığı çiğ süt fiyatı 18 lira civarında. Bu durumda, üretici litre başına yaklaşık 3 lira zarar etmektedir.

Bu hesaptan yola çıktığımızda, üreticinin hayvancılığı sürdürülebilir şekilde yapabilmesi gerçekten zorlaşmaktadır. Bu durumun sonucunda neyle karşılaşacağız? Eğer süt hayvanlarımızı ve damızlık hayvanlarımızı koruyamazsak, kesime gönderilmeleri hızlanacaktır. Bu da et fiyatlarında ve süt fiyatlarında yeni artışlara yol açacaktır. Klasik bir kısır döngüye girmiş olacağız.

Bu yüzden yetkililere gerçekten gönülden sesleniyorum: Ulusal Süt Konseyi’nin bu rakamı acilen yeniden değerlendirmesi gerekmektedir. Süt-yem paritesi dikkate alındığında, çiğ süt fiyatının en az 21 lira olması gerektiği ortadadır. Ancak şu anda belirlenen 18 lira, üreticilerimizi ciddi anlamda zor durumda bırakmaktadır. Peki acil olarak ne yapmalıyız.

Süt fiyatlarının 3’er aylık periyotlarla otomatik olarak güncellenmesi gerekmektedir. Üretici şunu bilmeli. Eğer enflasyon kaynaklı bir artış gerekiyorsa, bu otomatik olarak yansıtılmalıdır. Süt-yem paritesi 1,5 seviyesini mutlaka karşılamalıdır. Üreticilerin alacağı ücretler, onları tatmin edecek düzeyde olmalıdır.

Mazot ve birçok girdi kalemi dolar ve euro endeksli olduğu için üreticilerimiz dövizdeki artış karşısında da büyük zararlar yaşamaktadır. Yem bitkilerinin üretimi yüksek oranda desteklenmelidir. Tarım Bakanlığı’nın bu konuda mevcut destekleri vardır. Ancak süt üreticileri için bu desteklerin özel olarak artırılması gerekmektedir. Çünkü anaç sığırlarımızı koruyamazsak, şehirde yaşayan vatandaşlarımızın süt ihtiyacını da karşılayamayız.

Bu zincirin içinde veteriner hekimlerden bizlere, yetiştiricilerden sanayicilere, market çalışanlarına kadar birçok kişi var. Bu sektör çok büyük ve sistemin en temel konusu “protein kaynağı”dır. Vatandaşımıza bu protein kaynağını güvenli ve sürdürülebilir şekilde sunmalıyız.

%50’lik bir artış beklentisi vardı ancak bu gerçekleşmedi. Şu anda market fiyatlarında ciddi bir artış da beklenmiyor. Çünkü alınan karar, beklentinin altında kaldı. Bu nedenle Ulusal Süt Konseyi’ndeki kıymetli yöneticilere, Tarım Bakanlığı’ndaki değerli bürokratlara sesleniyoruz: Anaç hayvanları korumak adına bu rakam yeniden değerlendirilmeli ve süt üreticisinin yaşadığı sıkıntılar bir an önce giderilmelidir.

Anaç hayvanların kesime gitmesi demek, o hayvanın bir daha yavru verememesi demektir. Bu da elimizdeki üretim materyalinin hızla azalması anlamına gelir. Peki, bu azalma ne getirir? Süt ve protein ihtiyacımızı karşılamakta zorlanırız. Bu durumda ithalat devreye girmeye başlar. Önce süt, sonra et ithalatı artar. Çünkü 1 yıl sonra doğacak erkek buzağı, et ihtiyacımızı karşılayacak potansiyele sahiptir. Ancak bu buzağı doğmayacağı için, et ithalatı artar. Damızlık hayvan olmadığında da süt üretimi düşer. Üretim olmayınca marketlerde süt ve süt ürünlerinin arzı azalır, fiyatlar artar. Bu zincir, herkesi etkileyen bir krize dönüşür.”