CHP Eskişehir İl Başkanı Talat Yalaz şu ifadeleri kullandı;

"Bir hukukçu olarak iddianameye bakınca böyle bir iddianame olmaz diyorsunuz. Tabii iddianame henüz kabul aşamasında. 3741 sayfalık bir iddianame olmaz. Şöyle; dün açıklanması sebebiyle hızlıca göz gezdirdiğim zaman, aynı ibarelerin yer yer sürekli, iddianamenin sayfa sayısını arttırmak adına kasıtlı olarak defalarca aynı ifadelerin kullanıldığı gözüme çarptı. Burada, bildiğiniz halk bu iddianameyi okumasın diye 3741 sayfa iddianame düzenlenmiş. Yani halkın okumamasını istiyorlar. Çünkü uygun ölçülerde, uygun sayılarda, insanların okuyabileceği düzeyde, normal biz hukukçular olarak alıştığımız ölçüde bir iddianame düzenlendiğinde, bu iddianameyi okuyan insanların iddiaların ne kadar gerçeklikten uzak olduğunu anlamalarından çekiniyorlar.

Yine yandaş medyaya baktığınız zaman, "3741 sayfa iddianame düzenlenmiş, 3741 sayfalık iddianamenin nasıl asılsız iddialarla yapılabileceği, böyle bir şeyin mümkün olmayacağı, 3741 sayfalık bir iddianamenin gerçek vakalara dayanmaksızın yapılamayacağı" yönünde yorumlarla karşılaşıyoruz. Onlara da 2455 sayfadan oluşan Ergenekon iddianamesini hatırlatmak isterim. Hatırlarsınız, uzun süre hem yandaş medyayı kullanarak algı operasyonlarında, elinde bulunan iktidarın bütün imkanlarını kullanarak ve kamuoyunda bu anlamda bir inandırıcılık oluşturarak, uzun süre Ergenekon gündemiyle ülke gündeminin meşgul edildiğini ifade etmek isterim. Bugün o 2455 sayfalık iddianame, bizzat iktidar tarafından ve yargı tarafından çöpe atılmıştır.

Bir iddianamenin fazla sayıda sayfadan teşekkül etmesi, o iddiaların gerçek olduğu yönünde bir iddiaya delalet etmez. Örnek Ergenekon soruşturmasıdır. Ergenekon'da o bir sürü usulsüz delil, bir sürü hukuka aykırı delil, bir sürü somut olduğu iddia edilmekle birlikte aslında içi boş olan delil, bugün de bütün Türkiye kamuoyu tarafından kabul edilmekle, bu iddianame ve dosya çöpe atılmıştır.

Bu itibarla, burada iddia edilen delillerin gerçekten maddi delil vasfında olup olmadığı, somut delil vasfında olup olmadığı, iddianamenin kabul edilmesi durumunda mahkeme tarafından değerlendirilecek ve tartışılacaktır. Bu anlamda olaya ilişkin somut iddialara cevap vermek adına süreç henüz çok yenidir.

Ancak şu aşamada şunu ifade etmek isterim: Daha öncesinde fezleke aşamasında da takip ettiğim bir dosyydı. İddianameyi görmemizle iddiaları da bugün gördük diye bir şey yok. Fezlekeler de bizlere iletilmişti, inceleme fırsatı bulmuştuk. Fezlekelerdeki iddiaların üzerine, iddianamede inandırıcı, kamuoyunu aydınlatıcı bir ibarenin olmadığını ifade etmek isterim.

İddianamede 681 kez "duyduğum" kelimesi geçmektedir, 546 kez "duydum" şeklinde ibareler geçmektedir, 495 kez "bildiğim kadarıyla", 247 kez "düşünüyorum", 145 kez "tahmin ediyorum", 101 kez "duyum", 56 kez "düşünmekteyim", 40 kez "tahminimce", 38 kez "duymuştum", 5 kez "emin olmamakla", 4 kez "ahtapot" kelimeleri geçmektedir.

Bu itibarla, duyuma dayalı, bazı vaatlerle, tutuklamama yönündeki tehditlerle ifadelerini aldıkları gizli tanıkların, ikna ettikleri bazı gizli tanıkların ifadeleriyle, hatta onların ifadelerinde bile az önce ifade ettiğim gibi "duyduğum", "duydum" gibi görgüye, bilgiye dayalı olmayan ibareler üzerine kurulu, soyut iddialardan, delil vasfı olmayan iddialardan oluşmuş bir iddianameden bahsediyoruz.

Kamuoyunu sürecin başından itibaren ikna edemediler. Bugün tüm Türkiye, Ekrem İmamoğlu'nun, Recep Tayyip Erdoğan'ın karşısındaki en güçlü aday olması sebebiyle, 15,5 milyon insanın oy vermesi suretiyle Cumhurbaşkanı adayı olması, dört kez Türkiye'yi "İstanbul'u alan, Türkiye'yi alır" şeklindeki Sayın Cumhurbaşkanı'nın sözlerine rağmen yine İstanbul'u aldığı için, yani bir türlü bileğini bükemedikleri, bir türlü yenemedikleri Ekrem İmamoğlu'nu bertaraf etmek için bu iddianamenin düzenlendiğini bütün kamuoyu düşünmekte ve bilmektedir.

Bu iddianame de bu konuyu değiştirme vasfından son derece uzaktır. Bu itibarla sürecin takipçisi olacağımızı, hem bir hukukçu gözüyle hem bir İl Başkanı ve örgütümüz gözüyle sürecin sonuna kadar takipçisi olacağımızı, hiçbir soyut iddiaya, hiçbir delil vasfı olmayan iddiaya bu değerli insanları, Cumhurbaşkanı adayımızı ve onun yol arkadaşlarını kurban ettirmeyeceğimizi buradan açıkça ifade etmek istiyorum.

Yargılamanın TRT'den canlı yayınlanması yönünde hem Ekrem İmamoğlu'nun hem de Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel'in talebi açıktır. Bu, kendimize duyduğumuz güveni, iddialara yönelik her şeye cevabımızın olduğunu, alnımızın açık, başımızın dik olduğunun en önemli göstergesidir. Sayın Devlet Bahçeli de bu hususta bir açıklama yapmıştı. Bunun olmasında herhangi bir beisin olmayacağını ifade etmişti. Bu husustaki talebimizi bizler de yineliyoruz.

Şunu da açıkça ifade etmek isteriz: Burada sadece Ekrem Başkan ve İstanbul'la ilgili süreç değil, aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi'nin kurumsal kimliği de tartışılmakta ve ona yönelik de ciddi bir tehdit oluşturulmaktadır. İddianame kullanılarak Cumhuriyet Halk Partisi'nin kapatılmasına varıncaya kadar bazı girişimlerin olduğu yönünde iddialar söz konusudur. Bunu kesinlikle kabul edebilmemiz mümkün değildir. Burada saldırıya uğrayan Cumhuriyet Halk Partisi değil, Türkiye'nin çok partili demokratik geçmişi ve varlığıdır.

Bunun da farkındayız. Hem partimizi hem de partimizin neferi olarak çeşitli görevlerde görev alan değerli yoldaşlarımızın yanında olacağımızı, süreci itinayla takip edeceğimizi, partimize yönelik bu saldırılarda geçmişte olduğu gibi bugün de, yarın da sonuna kadar mücadeleye hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum."