CHP Eskişehir İl Başkanı Talat Yalaz şu ifadeleri kullandı;
"Açlık sınırının resmî kayıtlara göre 27.000, ama reel verilerde 40.000'e yaklaştığı bir konjonktürdeyiz ki reel verilerin doğru olduğunu maalesef biliyoruz. Bu anlamda, açlık sınırının bu seviyelerde olduğu bir konjonktürde, milyonlarca emekçi yurttaşımız asgari ücrete gelecek zammı bekliyor. Ancak aldığımız duyumlar yeterli bir zammın olmayacağı yönünde. Çünkü veriler bir kere doğru ortaya konulmuyor. Asgari ücretle ilgili kıstas olarak alınması gereken kriterler ortaya konulmuyor. Açlık sınırı, normal olduğu değerin çok çok altında bir meblağ olarak belirtiliyor iktidar tarafından. Yani çok umutlu değiliz tutar konusunda.
Bu ülkede asgari ücret istisnai değil, artık olağan, doğal ücret konumuna gelmiştir. Yani diğer dünya ülkelerinde, ileri dünya ülkelerinde asgari ücret istisnai bir ücret iken, asgari ücretle çalışma oranı çalışma hayatına oranlandığında son derece düşükken, Türkiye'de maalesef asıl çalışma ücreti olarak önümüze çıkmaktadır. Bugün halkın durumu gerçekten içler acısıdır.
Bugün kışlık giysisini dahi alamayan, Cumhuriyet tarihinde belki de nadir olarak kışlık giysisini dahi alamayan bir emekçi kesimden bahsediyoruz. Bugün çocukları okula beslenme çantası boş giden emekçilerden bahsediyoruz. Bir ay can hıraş çalışıp yine de aldığı maaşla geçinemeyen milyonlardan bahsediyoruz. Bu nedenle bu sadece bir ekonomi meselesi değil. Bu aynı zamanda bir vicdan, merhamet meselesidir. Bu aynı zamanda, Anayasa'da geçen sosyal hukuk devleti olduğumuz gerçeğinin de iktidar nezdinde yok sayıldığı bir konjonktürdür.
Bu itibarla asgari ücret konusunda en minimum değer açlık sınırı olmalıdır. Açlık sınırı; yani çalışan bir insana siz yine de 'aç kalın' diyorsanız, o ülkede inanılmaz derecede büyük bir kriz de vardır, inanılmaz derecede büyük bir insanlık dramı da vardır. Bu minvalde yaklaşılması gerektiğini düşünüyoruz.
Gayri Safi Millî Hasıla'nın arttığı yönünde iktidarın sürekli demeçleri oluyor. Burada bir kere gelirin dağılımında, zenginin daha çok zengin olması, yoksulun daha da yoksullaşması gibi bir politik düstur izliyor iktidar. Bunu da bilinçli yaptığını düşünüyoruz. Yoksulluğu yönetmek adına, yoksullar yaratıp bunun üzerinden siyaset devşirmek adına, insanların açlığına, çocukların okula aç gitmesine, çocukların yatağa aç girmesine varacak kadar gözünü karartmış bir iktidardan bahsediyoruz.
Asgari ücretle ilgili süreci yakından takip ediyoruz. En minimum değeri, açlık sınırının altında olmamalıdır. Emekçilerin durumuyla birlikte emeklilerin durumunu da takip ediyoruz. Bugün ülkedeki seçmen sayısının dörtte biri emeklilerdir. 31 Mart'ta çok ciddi bir mesaj verdiler. İktidar bu mesajı almadı. Asgari ücretten bahsederken açlık sınırının üçte biri kadar bir tutarla hayatını idame ettirmeye çalışan emeklilerden de bahsetmek durumundayız. Dörtte biri emekli, diğer dörtte biri de üniversite çağındaki gençlerden oluşuyor. Bunlar da geleceğine umutsuzlukla bakıyor. Ülkede büyük bir ekonomik buhran, büyük bir ekonomik sıkıntı maalesef söz konusu. Bu anlamda iktidarın bunu çözmek gibi bir niyetinin olmadığını, elinden gelmediğini, 23 yıllık iktidarı sonunda artık bu ülkeye katabilecekleri hiçbir şeyin olmadığını halkımız da bizler de görüyoruz.
Bu ayın sonunda inşallah program kurultayını yapmak suretiyle, bütün bu konularda, halkın bütün sorunlarına çözüm üretecek, gerçekçi, ayakları yere basan ve sorunları çözmeye muktedir bir programla halkımızın karşısında olacağız ve kapı kapı onu anlatacağız.
Tekstil konusunda özellikle pazar payımızı çok önceden Mısır'a kaptırmış durumdayız. Eskişehir'de de bu anlamda tekstil alanında Türkiye'de öncü firmalarımız var. Onların da görüştüğümüz zaman, bu pazarın artık üretim anlamında Mısır'a kaydığı yönünde bir serzeniş var. Bugün artık bunun ete kemiğe bürünmüş şekilde net olarak ifade edildiğini, net olarak artık görüldüğünü etiketlerden de gözlemliyoruz. Bu, iktidarın basiretsiz, beceriksiz, ileriyi düşünmeyen, planlamadan uzak ekonomik gelgitlerinin bir sonucudur.
Bir kere şunu, ekonomiden bahsederken şunu özellikle ifade etmek gerekir: Ekonomi demek, hukuk güvenliği, sosyal, içtimai hayattaki güvenlikle ancak gelişebilir. Bugün insanlar hukuken kendini güvence altında hissetmiyor. Politik davalar, işte iş adamlarına dahi iktidara yakın değilse yapılan operasyonlar, bunların hepsi ekonomik yatırımları hukuki güvence olmadığından dolayı yok etme noktasına getiren ülke gerçekleri durumundadır.
Bu anlamda iktidarın kendine gelmesini, açlık sınırının en azından açlık sınırının üstünde bir asgari ücret tutarı belirlemesini, emeklilerin insanca, insan onuruna yakışır bir şekilde yaşayabilecekleri bir emekli maaşı tutarı belirlemeleri artık bir zorunluluktur. Türkiye bunu hak etmemektedir. Türkiye, kışlık giysi alamayacak kadar yoksullaşmayı hak etmemektedir. Türkiye, böyle bir ülke, bu zenginlikte bir ülke, beslenme çantası boş olarak çocukları okula göndermeyi hak etmemektedir. Bu ülke, bu ülkenin onurlu yurttaşları çocuklarının yatağa aç girmesini hak etmemektedir ve hak ettiği yönetimi ilk seçimde bu yurttaşlarımız, halkımız belirleyecektir."





