TBMM’de İçişleri Bakanlığı’nın bütçesi görüşülürken Genel Kurul, uzun süren ve zaman zaman gerilimin yükseldiği konuşmalara tanık oldu. Tartışmaların odağında, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması sonrası başlayan protestolar, gençlere yapılan müdahaleler, gazetecilere yönelik sabah baskınları ve farklı şehirlerde yaşanan gözaltı süreçleri yer aldı. Milletvekilleri, olaylara ilişkin ayrıntıları tek tek aktararak bütçe görüşmelerini yoğun bir tartışma ortamına taşıdı.
Mecliste en dikkat çeken konuşmalardan biri CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’den geldi. Çakırözer, İmamoğlu’na destek veren gençlerin Türkiye’nin birçok kentinde sokağa çıktığını, ancak bu süreçte bazı müdahalelerin ağır sonuçlara yol açtığını belirtti. Özellikle Eskişehir’de protestolara katılan gençlere yönelik görüntüleri kürsüde paylaşarak Meclis’in dikkatini bu konuya çekti.
Çakırözer, “19 Mart sivil darbesi sonrası iradesine sahip çıkmak için sokağa çıkan evlatlarımıza yapılanlar, hakkını aradı diye evlatlarımızı polise copla dövdürmek mi sizin proaktif politikanız” ifadeleriyle başladığı konuşmasında, Eskişehir’de gözaltına alınan Ali Efe’nin yaşadıklarını ayrıntılarıyla anlattı. Ali Efe’nin gözaltı sürecinde yaşadığı müdahalelerin hastane kayıtlarına yansıdığını aktaran milletvekili, bu konudaki soruşturmanın ilerlememesine tepki gösterdi. Ona göre, gençlerin kendi düşüncelerini açıklamak istemesi, süreci bu kadar sertleştirecek bir nedeni ortaya koymuyor.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın “Asayiş toplumun vicdanında güvenin daim kılınmasıdır” sözlerini hatırlatan Çakırözer, sahadaki uygulamalarla bu sözlerin birbiriyle örtüşmediğini ifade ederek, “Kötü muamelenin ve yaşanan ağır sorunların baş sorumluluğu sizlere ait” diyerek eleştirilerini sürdürdü.
Gerginliğin bir diğer nedeni ise İstanbul’da CHP İl Başkanlığı’nın çevresinin binlerce polisle kapatılmasıydı. Çakırözer, bu durumu örnek göstererek, milletvekillerinin ve vatandaşların bölgeye girmesinin engellendiğini, bunun hem hukuki tartışmaları hem de Meclis’in saygınlığını etkileyen bir tabloyu ortaya çıkardığını söyledi.
Konuşmasının devamında, farklı şehirlerdeki gençlere yönelik müdahaleleri hatırlatan Çakırözer, “Bu çocuklar ne yaptılar? Çete mi kurdular? Bu kadar ağır müdahaleyi hak edecek ne yaptılar?” diyerek gençlerin karşılaştığı durumun boyutunu anlattı. Ona göre, protestolara katılan birçok gencin başından, yüzünden ve vücudunun çeşitli yerlerinden aldığı darbeler fotoğraflara da yansıdı.
Mecliste tartışılan bir diğer konu siyasetçilere, gazetecilere ve sanatçılara yönelik sabah baskınlarıydı. Çakırözer, özellikle gazeteci Ercüment Akdeniz’in yaşadıklarını dile getirerek, sabah işe gitmek için kapıdan çıktığı anda sivil polislerle karşılaştığını, ardından özel harekât ekiplerinin kapıya levye ile vurduğu bir baskın düzenlendiğini anlattı. Ona göre bu uygulamalar, gözaltı işlemlerini olduğundan daha sert göstererek kamuoyu üzerinde farklı bir algı oluşmasına yol açıyor.
Çakırözer, “Sokak ortasında dövülerek öldürülen aktivist belgeselci Hakan Tosun için ne yaptınız?” diyerek başka bir olayı da gündeme taşıdı. Bu konuda da ailenin ve gazetecilerin uzun süredir cevap beklediğini, buna rağmen sürecin ilerlemediğini söyledi.
Ayrıca gazetecilere yönelik “mevcutlu ifade” uygulamasının da fiilen gözaltı gibi işlediğini söyledi. Timur Soykan, Murat Ağırel, Ruşen Çakır, Yavuz Oğhan, Şaban Sevinç, Soner Yalçın ve Batuhan Çolak’ın örneklerini vererek, bu kişilerin ifadeleri alınmadan önce bile sürecin sonucunun belli olduğunu aktardı.
Meclis’teki bütçe görüşmeleri, tüm bu tartışmaların ardından devam ederken, protestolarda yaşanan müdahaleler, gazetecilerin sabah saatlerinde evlerinden alınması ve gençlere yönelik uygulamalar gündemin ilk sıralarında yer almaya devam etti. Görüşmelerin sonunda tablo, Türkiye’de yaşanan bu tartışmaların Meclis’te daha uzun süre konuşulacağı bir sürece işaret etti.




