Anahtar Parti, Ulus Meydanı’nda uyuşturucu ve bağımlılıkla mücadeleye dikkat çekmek amacıyla basın açıklaması düzenledi.

Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu şu ifadeleri kullandı;

"Tedavi merkezlerine ihtiyaç var. Bu da 24 saat tam zamanlı takip gerektiren bir süreçtir. Çok çetin bir iştir. 6 ay, 1 sene tedavi olursunuz. Atak geçirirler.

Hafızalarında, bağımlılığı kendilerine ilk başladıkları günü hatırlatan bir şeyle karşılaşınca atak geçirince hemen ulaşmaları gerekir. Bunların hemen, o şoku atlatabilecek bir tedavi merkezine yakın olmaları gerekir. Kimi bir trafik tabelasından, kimi bir İstanbul tabelasından, kimi bir şehir tabelasından, kimi bir türküden, kimi bir parçadan, her şekilde bağımlılığını kendine hatırlatacak bir atak durumunda bu çocukların tedavisini, bir yıllık tedavisini boşa düşürecek bir denetimsizlik oluyor.

O yüzden rehabilitasyon merkezleri, tedavi merkezlerinin çok yaygın hale gelmesi sağlanmalıdır. Devletin bu seferberlik gibi yapacağı işi sadece takip, tedavi, rehabilitasyon değil; eğitimle okula, muhtarlıklarla mahallelere, Kültür Bakanlığıyla kültürün bütün şubelerine, televizyonlardaki dizilerden tutunuz da efendim tiyatroya, tiyatro faaliyetlerine, sosyal aktivitelere, Spor Bakanlığının sorumluluk merkezlerine yayması gerekir.

Devletin bütün yönetim piramidi, eğer beka diye bir derdi var ise, bu beka derdini inşa edecek, bizim beka problemimizi ortadan kaldıracak şey evlatlarımızı kurtarmaktır. Biz öldük gidiyoruz, evlatlarımız elimizden kayıp gidiyorlar. Evlatlarına yetişemeyen bir devletin geleceği olmaz. O yüzden bu annelerin feryadını duymanız lazım. Bu babaların feryadını duymanız lazım.

Sayın Cumhurbaşkanı, epey bir bağırdık biz. Şimdilerde biraz dikkat kesildiler. Cumhurbaşkanı Yardımcısı üzerinden seferberlik ilan ettiler ki uyuşturucuyla mücadelede seferberlik. Bu seferberliğe, bağımlılıkla mücadelede de seferberlik eklemeniz gerekir. Artık kendi ailesinin imkânlarıyla yönetemeyecek olan aileleri dinlemeniz, onların taleplerine göre ihtiyaçları şekillendirmeniz, sonra bu şekillendirdiklerine göre tam konsantrasyonla bu işe odaklanmanız gerekmektedir.

Aksi hâlde İstanbul'da, benim bilebildiğim, rakam belki değişebilir, 280.000 aile evlatlarını şikâyet ediyor ki evlatları tarafından öldürülmekten korktukları için. Keza evinde yatsınlar, kapılarını kilitleyip yatan anneler, babalar var. Evlatları kendilerinden bir şey isterler, eğer verecek takat kalmamışsa anne ne yapacak? Canından korkarak kapısını kilitleyip, evladının kendisini öldüreceğinden korkmak ne demektir? Böyle yaşamak ne demektir? Siyasetçiler biraz empati yapsınlar, lütfen. Bir gün böyle geçirdiklerini düşünsünler. Bir gün evlatları tarafından öldürüleceklerini düşünsünler bakalım. Kendi evlatlarını şikâyet etmek zorunda olduklarını düşünsünler. Cezaevinden evladı çıkacak diye korkan bir anneyle konuşun mesela, "Keşke çıkmasa" diyen bir anneyi. Yani hem yüreği istiyor ki evladına kavuşmak, hem korkuyor ki evladı kendisine bir kötülük yapacak diye. Dolayısıyla bu hissiyatı bilmeniz, annelerden dinlemeniz gerekiyor.

Bu, siyaset üstü bir meseledir, memleket meselesidir, geleceğimizdir konuştuğumuz. Bu meselede iktidar, muhalefet ayrılmaz ve bütün bakanlıklar odaklanmalıdır. Türk milletinin bir beka sorunundan bahsediyorsanız, beka sorunumuz madde bağımlılığıdır. Evlatlarını madde bağımlılığından kurtaramayan bir milletin geleceği olmaz.

Sentetik uyuşturucu diye bir şey çıktı. Çok rahat ulaşılabiliyor, çok rahat alınabiliyor, satılabiliyor. Kullanıcı olan satıcı da olabiliyor. Mekanizma kontrol edilemediği için yaygın hâle geliyor. En son kontrolsüz davranışlarını engelleyemediğiniz andan itibaren fark ediyorsunuz. Bir de bunlar sayılanlar. Bir de henüz bağımlılığı fark edilmeyen kullanıcılar var. Dolayısıyla Türk milleti vuruluyor, Türk milletinin istikbali kuşatılıyor, Türk milletinin istikbali karartılıyor.

Evlatlarına kavuşmak zorunda olan bir devlet, evlatlarının derdini, annelerin, babaların feryadını, figanını duymak zorunda olan siyaset, bunlara çözüm bulmak zorunda olan memleket yönetimi, bugün bunu şimdi birinci gündem hâline getirmezse bizim için de, milletimiz için de, evlatlarımız için de, ailelerimiz için de çok geç olacak. Bu dehşet verici cinayetler yaşanıyor biliyorsunuz. Annesinin, babasının başını işte kesenler. Akraba, bunlar madde bağımlılığından. Normalde bizim yurdumuzda böyle çirkin cinayetler işlenmez. Bu çirkin cinayetlerin arkasında çocukların gördüğü halüsinasyonlar var. Çocukların gördüğü hayaller var. O kâbusların arkasından ne yaptıklarını bilmez evlatlar.

Dolayısıyla bu feryadı, bu figanı duymazsanız, devlet bu işi duymazsa, devlet kendi varlığını nasıl izah edecek, onun da cevabını siyasetçiler versin. Yani "Evlatlarımız" diye bağırıyor anneler, babalar, duymuyorsunuz. "Çocuklarımızı tedavi edemiyoruz" diye bağırıyorlar, umursamıyorsunuz. Her geçen gün kimin ne aldığı, kimin ne sattığı belli değil. Anneler, babalar satacak, satacak bir şeyleri kalmamış durumdalar. Çaresiz durumdalar, umursamıyorsunuz. Ondan sonra diyorsunuz ki biz devletimizi çok iyi yönetiyoruz.

O yüzden siyaseti birazcık bu merkezde, memleket mesuliyetiyle odaklı hâle getirmeye çalışıyorum. Anahtar parti kurulduğu günden beri bunu söylüyor. Hükûmetimiz duysun istiyorum. Muhalefet partileriyle eş güdüm sağlamaya çalışıyorum. Diğer muhalefet partilerinde de benzer kıpırdanmalar, hassasiyetler var. Onlara da minnettarım. Bu iş bir parti meselesi değildir. Bu bir memleket geleceği meselesidir. Her birimiz şimdi evlatlarımız kullanmıyor diye kendimizi iyi hissedebiliriz. Ama her an biz de madde bağımlısı bir bireyin annesi, babası, kuzeni, kardeşi, bir şeyi olabiliriz. Dolayısıyla kendime, bize olmadığı rahatlığıyla vurdumduymaz davranmayı, millete nezaketsizlik, hürmetsizlik sayıyoruz.

Herkes kendi evladı madde bağımlısı olmuş gibi, herkes kendi eşi madde bağımlısı olmuş gibi, herkesin kendi canı, kendi canından biri bu işe kurban gitmiş gibi mesul davranmak zorundadır. Bu hassasiyetimizi koruyacağız. Annelerin, babaların feryadını duyurmaya çalışacağız. Konya'dan geldi arkadaşlarımız, anneler, babalar. Onların feryadını duyuralım diye bir basın toplantısı gündemliyiz. Bir heyet de bir grup Meclise gitti. Biz 24 saat telefonlarımız açık, teşkilatlarımız açık, sizin her türlü hissiyatınızı duyurmaya, devletin bu anlamda yapmasını istediğiniz her şeyin yapılmasını temin etmek için basın toplantısı dahil bir farkındalık oluşturmaya gayret edeceğiz. Elimizden geleni yapacağız. Allah kolaylık versin, çok zordur bu iş. "Bir ölse de kurtulsak" denilecek hadde varmış anneler, babalar vardır. Yani "Ölse de mezarını bilsek" denilen, diyebilen anneler, babalar vardır. Bu, bu kadar sınırlarına acıyla gittiği günün sorunu, millet adına, devletin duyması lazımdır.

Biz elimizden geleni yapacağız ama elden gelen ne kadarsa. Bizimki sadece konuşmak, duyurmaktır. Bizimki farkındalık oluşturmaktır. Bu anlamda irade hükûmetimize aittir. Hükûmetin acilen 24 saat tam zamanlı bu işi takip edecek, tedavi edecek, rehabilite edecek, bu mekanizmalar içerisinde ailelere de yardım edecek bir mekanizma kurması lazım. Yani sadece madde bağımlısını değil, onun ailesini de tedavi edecek bir mekanizma kurması lazım."