Büyük Birlik Partisi MKYK Üyesi Ahmet Ulupınar şu ifadeleri kullandı;
“Büyük Birlik Partisi, kurulduğu günden itibaren rahmetli Şehit Liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nun önderliğinde; devamında da Sayın Genel Başkanımızın liderliğinde çevreye, ülkeye, millete karşı duruşunu çok açık ve net ortaya koymuştur.
Cumhurbaşkanımız geçtiğimiz günlerde tarihi bir konuşma yaptı. Orada terör örgütünün kendini feshetmesi ve silah bırakmasıyla ilgili bazı cümleler kurdu. Biz bu konuya temkinli yaklaştık. Neden temkinli yaklaştık? Çünkü daha önce Türkiye “çözüm süreci” adı altında bir süreç yaşadı. Biz o dönemde de Büyük Birlik Partisi olarak 21 ayrı şehirde paneller düzenledik. Bu süreci “çözüm değil, çözülme süreci” olarak nitelendirdik. Maalesef o süreç çok acı bedellere sebep oldu. Yüzlerce askerimiz, polisimiz, vatandaşımız şehit oldu. Şehir içlerinde Cizre, Şırnak gibi yerlerde terör örgütü hazırlık yaptı, tüneller kazdı, eylemler gerçekleştirdi. O sürecin nasıl bittiğini hepimiz hatırlıyoruz.
Şimdi tekrar önümüze “Terörsüz Türkiye” diye bir süreç konuldu. Öncelikle şunu belirtelim: Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyız. Elbette ülkemizde terör olmasını istemiyoruz. Terörün sona ermesini istiyoruz. Ama bunun mutlaka şartsız, koşulsuz, pazarlıksız bir şekilde olması gerekir. Terör örgütü tamamen feshedilmeli, tüm silahlarını, mühimmatını, elemanlarını teslim etmelidir.
Cumhurbaşkanımızın konuşmasından sonra birkaç gelişme oldu. 2 saat geçmeden Pervin Buldan çıktı ve “Bu bir ittifak süreci değil, sadece terör örgütünün feshedilmesiyle ilgili bir birliktelik” dedi. Sayın Cumhurbaşkanı da “AK Parti ve MHP olarak yola devam edeceğiz” dedi. Ancak bu açıklamalar karıştırıldı. Çok kısa süre sonra, Suriye’deki terör örgütü elebaşlarından biri “Biz silah bırakma sürecinde değiliz, hiçbir şeyi kabul etmiyoruz” dedi. Ardından terör örgütünün siyasi uzantısının yöneticileri “20 maddelik teklif verdik, gerçekleşmesini istiyoruz” diye açıklama yaptı. Daha sonra Cemil Bayık, “Kurucu öndere özgürlük” adı altında manifesto yayınladı. Burada dağ kadrolarının Türkiye’ye entegre edileceğini, halkın içine karışacaklarını, siyaset yapacaklarını, işçi, memur olacaklarını söyledi. Biz vatanını, milletini seven insanlar olarak bunları reddettik. Çünkü bunlar eli kanlı teröristlerdir.
15 Ağustos’ta terör örgütü yandaşları büyük bir şenlik düzenledi. Adına da “İlk Kurşun Kutlaması” dediler. 15 Ağustos 1984’te Eruh ve Şemdinli’de ilk saldırılarını yapmışlardı. Devletimiz ilk şehitlerini o tarihte verdi. Bu sözde kutlamalar bile teröristlerin niyetini ortaya koymaktadır.
Biz diyoruz ki. 40 yıldır vatanı kan gölüne çeviren bu hainlerden vatanseverlik beklemek mümkün değildir. Bunlar emperyalizmin maşasıdır. Rahmetli Muhsin Başkanımızın dediği gibi, “Abdullah Öcalan ne Türktür ne Kürttür; gayri meşru bir varlıktır.” Biz de hâlâ aynı noktadayız.
Bugün bakıyoruz, eli kanlı teröristler birkaç sembolik törenle silah bıraktıklarını söylüyor ama gerçek bu değil. 30 kişi tüfek bırakıyor ama Amerika Birleşik Devletleri eliyle bölgeye 11.000 tır dolusu silah gönderildi. Eğer gerçekten samimilerse, o silahların hepsini teslim etsinler.
Öte yandan, terör örgütünün siyasi uzantılarının yöneticileri hâlâ İstiklal Marşı’na saygı göstermiyor. Ellerini kollarını bağlayarak okumuyorlar. Bu anlayış değişmiyor.
Bizim kadim Türk devlet anlayışımıza göre egemenlik bölünmez, paylaşılamaz, devredilemez. Bu gerçeği herkes bilmelidir.
“Türkiyelilik” gibi yeni kavramlar ortaya atılıyor. Biz bu kavramı kabul etmiyoruz. Bu ülkede yaşayan herkes Türk vatandaşıdır. Elbette etnik kökenlerimiz farklı olabilir. Benim annem Çerkez, aramızda Kürt, Laz, Gürcü, Arap, Boşnak kardeşlerimiz var. Biz 1000 yıldır birlikte yaşıyoruz. Bu devletin adı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir, bu milletin adı Türk milletidir, bayrağımız ay yıldızlı Türk bayrağıdır, resmi dilimiz Türkçedir.
Geçmişte yaşanan tahliyelere de değinmek lazım. Ağırlaştırılmış müebbet alan eli kanlı teröristler bir şekilde tahliye edildiler. Örneğin Diyarbakır’da 3 polisimizi şehit eden Yakup Akkan tahliye edildi. Mavi Çarşı Katliamı’nda vatandaşlarımızı yakarak öldüren terörist Azime Işık serbest bırakıldı. Abdullah Öcalan’ın yakınındaki isimlerden bazıları tahliye edildi. Oysa bunların cezaevinden çıkmaması gerekiyordu.
Tüm bunlardan dolayı biz bu “Terörsüz Türkiye” sürecini samimi bulmuyoruz. Biz elbette terörün bitmesini istiyoruz ama bunun yolu pazarlık değildir. Bunun yolu Kandil’deki elebaşlarının tüm unsurlarıyla teslim olması, silah bırakması ve Türk adaletine hesap vermesidir. Biz bu süreci temkinle takip ediyoruz. Aziz Türk milletinin de bu konuda daha duyarlı ve dikkatli olmasını temenni ediyoruz.”