Eskişehir’de Alaaddin Park’ta Odunpazarı Kent Konseyi tarafından organize edilen ‘Kent Buluşması’ programında konuşan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan şu ifadeleri kullandı;
“Topyekûn ayağa kalkacağız. Topyekûn itiraz edeceğiz. İtirazımızı artıracağız. Ve inşallah, inşallah ilk seçimlerde dürüst ve ehil bir kadro iş başına geldiğinde, sorular sorulacak, hesap sorulacak. Bakın çok açık söyleyeyim, çok açık: Bugün… Bugün olacak inşallah. Olacak inşallah. Çok açık söylüyorum: Bugün ben bu ülkenin cumhurbaşkanı olsam, 10 tane ehil ve dürüst insanı ekonominin başına koyarım. Haftada sadece iki kere, ikişer saatlik koordinasyon toplantılarıyla ekonomi hemen ayağa kalkar. O iş kolay. O, bildiğimiz bir yer. Mesele değil.
Ama vakti neye harcadın? Yargı sistemine ne harcadık? Eğitim sistemine ne harcadık? Yazık oluyor gençlerimize. Çocuklarımıza yazık oluyor. En büyük potansiyelimiz olan genç nüfusumuzu bu kötü yönetim yüzünden hayata hazırlayamıyoruz. Dünyanın yoğun rekabetine hazırlayamıyoruz bu gençleri, bu çocukları. Çağımızın gerektirdiği bilgi, tecrübe ve donanımla hayata atılamıyorlar. Rekabette geri kalacaklar, dünyanın gerisinde kalacaklar. Biz buna üzülüyoruz. Terapisi mümkün mü? Mümkün. Üniversiteleri herkese açık kurumlar hâline getireceğiz. Her yaşta insanın gidip yeni bir meslek edinebileceği kurumlar olacak. Başka yolu yok. Dünya hızlı değişiyor.
18 yaşında bir gencimizin, küçücük bir kareyi kurşun kalemle yuvarlayarak seçtiği bir meslek, 10 yıl sonra, 20 yıl sonra geçerliliğini kaybedebilir. O noktada meslek değiştirmesi gerekecek gençlerimizin… Ya da yaş almış insanların. O noktada üniversitelere gidip yeni mesleklere, yeni alanlara kendilerini adapte edebilmeleri gerekecek. Biz buna “hayat boyu öğrenim” diyoruz. Hayat boyu öğrenim… Bunu yapmak gerekecek.
Okulların 3 yaşından itibaren başlaması gerekiyor. 3 yaşındaki bir çocuğun kapacağı çok şey var. 14 yaşından itibaren ise eğitim sistemine mutlaka iş hayatıyla tanışmayı entegre edeceğiz.
Ağaç yaşken eğilir. 14 yaşına gelmiş bir gencimizin küçük küçük, ufak ufak iş hayatıyla tanışması lazım. Bazen bir bakkalın yanında çıraklık olur, bazen bir yaz stajı, bazen de derse entegre edilmiş, ekonomiye ve iş hayatına dair deneyimler olur. Ama bunu yapmak zorundayız. Çünkü yaş 18 oluyor, 22 oluyor, diploma alıyor. “Hadi bir de yüksek lisans yapayım” derken 25 yaşına geliyor ama hayatı tanımıyor. İşverenin onu kabul etmesi zor oluyor. Kendisi de hayal ettiği işi bulmakta zorlanıyor. Hâlbuki hayatı tanıyarak yetişmek, gençlerimizin daha doğru meslek tercihleri yapmasına da yardımcı olur. Üniversite seçerken, mezuniyet sonrası çalışacağı sektörü ya da şirketi seçerken daha içine sinen kararlar alabilir.
Bütün bunları yapacağız inşallah. Evet, zaman kaybediyoruz. Doğru. Ama çözülemeyecek hiçbir sorun yok. İnanın, hiçbir sorun yok. Sekiz yıl Milli Güvenlik Kurulu üyeliği yapmış, on üç yıl boyunca dış politika alanından algı bilimine, ekonomiye kadar pek çok alanda devlet tecrübesine sahip biri olarak söylüyorum: Doğru ve isabetli kararlar alındığında bu ülkenin sorunları çözülür. Ama durursanız, bir şey yapmazsanız ya da yanlış kararlar alırsanız çözülmez. Biz yapacağız inşallah. Ülkemizi hak ettiği noktaya hep beraber getireceğiz. Açık söylüyorum bakın: Bugün Türkiye’nin hak ettiği refah seviyesi kişi başına 30 bin dolar gelir seviyesidir. Türkiye’nin hakkı budur. Bu, rahatlıkla ulaşılabilecek bir rakamdır. 3 bin 500 dolardan alıp 12 bin 500 dolara çıkarmamız yani neredeyse 4 katına çıkarmamız 10 yıl sürdü. Dedik ki, 2013’ten 2023’e kadar olan ikinci 10 yılda da en az 2 katına çıkar. 25 bin dolar olur dedik. Olmadı. Niye olmadı? Çünkü hukukta ve eğitimde gerekenler yapılmadı. Zamanında çok uyardık: “Bakın bu alanlarda kötüye gidiyoruz” dedik. Yüksek devlet seviyesini taşımamız gerekiyordu. Olmadı. Orta gelir tuzağına takıldık. Bir şey söyleyeyim mi? Vazgeçmeyin. Yine olur. Evet, zaman kaybettik. Ama bu büyük ve güzel ülkenin kıymetini bilelim. Yeter ki gençlerimizin bu ülkeden umudunu kaybetmemesi için onların yanında olalım. Ve onlara hep şunu söyleyelim: “Sanmayın ki bu içinde bulunduğumuz durum, bu ülkenin kaderidir. Türkiye bu kadar… demeyin. Hayır! Türkiye bundan ibaret değildir.”
Buna bizim itirazımız var. Türkiye, Amerika ve Çin’den sonra en çok büyükelçiliğe ve başkonsolosluğa sahip ülke. Biliyor musunuz? Amerika, Çin… Sonra Türkiye geliyor. Bugün Türk Hava Yolları, dünyanın en çok ülkesine uçuş yapan hava yolu. 128 ülkeye uçuyor. Nasıl oldu bunlar? Bizim Dışişleri Bakanlığımız döneminde, Türk Hava Yolları ile birlikte yürüttüğümüz stratejik çalışmalar sayesinde oldu. 12 büyükelçimiz vardı Afrika’da. Hedefimizi 44 olarak koyduk. Bugün 44 ülkede büyükelçimiz var. Afrika’da büyük bir potansiyel var. Türkiye’nin Afrika’yla da, Güney Amerika’yla da bağını güçlendirmesi gerekiyor. Ticaretin kuvvetlenmesi gerekiyor. Bunlar mümkün mü? Mümkün. Çünkü bu ülke, üç kıtanın ve üç denizin buluştuğu noktada. Medeniyetlerin kesiştiği bir yerde. Ve tüm dünyayla dost olan, iyi geçinen, sözünün gücü olan, itibarı olan bir Türkiye mümkün. Biz bunu başarırız. Zamanında, doğru yönetimle Türkiye geçmişte nasıl başarı hikâyeleri yazdıysa, yine yazabilir. Yine inşallah başarılı olacak. Bunu hep birlikte gerçekleştireceğiz.”