ES TV'de konuşan Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce şu ifadeleri kullandı;
"Halkın en önemli sorunlarını konuşuyoruz dedik ya, bir tanesi de kent yoksulluğu. Benim seçim döneminde yaşadığım bir olay var, onu bir anlatmak isterim. Seçim döneminde mahalleleri gezerken Esentepe Sütlüce taraflarında bir kahveye girdik. Kahvenin içinde işte vatandaşla selamlaşıp böyle hatır sorup, şehrin sorunları, seçimle ilgili konuları konuşurken koşa koşa 2-3 tane çocuk girdi. Ortaokul yaşlarındaydılar. Kız ve bir tanesi de erkekti. Girdiler ve hani o kahvehanenin arka tarafında o çay yapılan bir bölüm vardır ya, o tarafta ellerinde bu kağıtların içinde hazır bardak makarna diyorlar sanıyorum ona, böyle makarnanın sıcak suyla ıslatılmış hâli gibi, onları alarak çıktılar.
Şimdi kahvehane ortamını düşünün, son derece hani sigaranın olduğu bir ortam ve erkeklerin olduğu bir ortam. Orada 13-14 yaşlarında kız çocukları geliyor, kahveye giriyor ve oradan öğle yemeğinde, okulda yemek çıkmadığı için ya da yemeğe erişemediği için oradan böyle sağlıksız bir yemek alıp çıkıyorlar.
Kahveciye sorduğumuzda dedi ki: "Ne yapayım, bu çocuklar o gün için 10 liraydı o fiyat. Bugün için daha yüksektir eminim, neredeyse bir buçuk yıl öncesinden, iki yıl öncesinden bahsediyorum." "Çocuklar tost okullarda 25 liralık tostu yiyemedikleri için" dedi, "buraya gelip ben de ne yapayım, hayrına yapıyorum." dedi. "Bundan bir kazancım da yok." gibi bir şey söyledi. Şimdi siz buradaki kahvecinin kötü niyetli olduğunu düşünün. Yani çocuğunuz emanet, okula diye gönderiyorsunuz. Çıkıyor, oralarda 10 liraya yemek yemeye çalışan... Sıcak yemeğe erişim o kadar önemli bir konu ki... Bakın, en basit insani ihtiyacımızdan bahsediyorum. O görüntü benim gözümün önünden hiç gitmedi. Yani o sıcak yemeğe erişemeyen, sağlıklı yemeğe erişemeyen çocukların yediği gıdalara bakın. Bazıları aç kalıyor, belki onu bile alamıyor.
Duymuşsunuzdur, bunu özellikle sendikalar dile getiriyor: Okulların kapısına baygınlıktan, açlıktan bayılan çocuklarla ilgili gelen ambulanslardan mı bahsedelim? İşte evden getirdiği yemekten utanıp okulda açamayan, gizli gizli yemeye çalışan çocuklardan mı bahsedelim? Ya da parası varsa ulaşabileceği tost gibi, hani bir gün, iki gün yenir belki ama günlerce tost yemek gibi, simit yemek gibi bu tür bir şey var. Yani sıcak yemeğe erişimle ilgili ciddi bir yoksulluk var şehirde. Bunu ben hiç unutmadım gerçekten. Bu beni çok etkiledi o zaman.
Kent Lokantaları bunun bir parçası. Aslında Kent Lokantaları hep söylüyorum, benim seçim vaatlerimden değil. Yani mesela Halkın Mutfağı dediğiniz, evet onu konuşmuştuk ama mesela Kent Lokantaları değildi aslında. Benim seçimde oluşan gözlemlerime dayanan bir şeydi bu. Kent Lokantaları zaten biliyorsunuz İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin çok başarılı bir uygulamasıydı. Ben göreve gelir gelmez hemen bunu yapmak istedim. İlk yaptığım işlerden bir tanesi bu oldu.
Şimdi de Halkın Mutfağı üzerinde çalışıyoruz. 6 tane büfemizi hazırlıyoruz. Mahalleleri ve koyacağımız yerleri de arkadaşlarımız belirlediler. Aslında biz bunu bu aylarda yapabilirdik fakat bizim Afet Koordinasyon Merkezi'miz var, Halk Ekmek'in olduğu yerde inşaatına başladığımız. Onun bir bölümü de bizim mutfağımız olacak. Yani büyük bir mutfak. Aşevini belki daha ileride taşırız. Aşevi şimdi mevcut yerinde duracak ama özellikle Kent Lokantaları'nın, belediyenin yemeği ve bu Halkın Mutfağı orada olsun istiyoruz. Yani büyük bir fabrika gibi, yemek fabrikası gibi olacak aslında, öyle bir yer düşünün. Onun bitmesini bekliyoruz. Çünkü mevcut olanaklarla verirsek, mevcut mutfaklarımızda zorlanacağız bu konuda. Yine çıkarırız belki yemeği ama kısıtlı sayıda ve az olacak. Sonuçta biz hijyen, sağlıklı gıda göndermek istiyoruz, yiyecek göndermek istiyoruz. O da Aralık ayı gibi bitecek. Ondan sonraki süreçte de yılın ilk ayında başlamış olacağız.
Burada da fiyatı çok düşük. Yani Kent Lokantaları'nın ayrı bir hizmeti var, tabii orada bir lokanta hizmeti de var, personel çalışıyor. Burada büfelerden 3 kap yemek satılacak. 65 liradan daha uygun fiyat. Çok daha, tabii, yarı fiyatına neredeyse olacak. Bu şekilde bir uygulamaya geçeceğiz. Neden bunu düşündük? Çünkü şimdi zaten bizim hiç ücretsiz yemek alan bir grubumuz var. Aşevleri biliyorsunuz, bizim tamamen ücretsiz yemek dağıttığımız bir alan. Hem engelli okullarına gönderiyoruz hem de bu şehrin en yoksullarının yemek aldığı yerdir aşevi.
Ama bunun dışında aslında parası olan ama 3 kap yemeği evinde sağlıklı bir şekilde ve ekonomik bir şekilde üretemeyen bir kesim de var. Yani düşünün, asgari ücretle çalışan, emekli maaşıyla geçinmeye çalışan bir insanın, özellikle yalnız yaşıyorsa, evinde yemek yapmasının külfetini düşünün: Ocağı, elektriği, aldığı gıdalar şunlar bunlar... Ve bu, özellikle artık biliyorsunuz emekli maaşı ve asgari ücret artık yoksulluk sınırını geçti, açlık sınırının altında kaldı. Bu durumda parası olan, biraz buna para verebilecek ama tamamen de bedava hizmet almak istemeyen, yani aşevi durumunda değilim, o kadar da yokçu yoksul değilim, biraz gelirim var ama yine de sağlıklı yemeğe ulaşamıyorum diyen bir kesime hizmet edecek burası da. Ve bu kesim buradan üç kap yemeğini alarak, işte ailedeki kişi sayısına göre, 2 kişiyse 2 tane, 3 kişiyse 3 tane, alarak buna erişmiş olacak.
Sıcak yemeğe erişimde zorlanan mahallelerde olacak. Yeşiltepe, Fevzi Çakmak, Emek Mahallesi gibi bir de büyük mahallelerimizde. Bu mahallelerimizle başlayacağız. 6 noktada. Ama bir tane daha artırdık. Biliyorsunuz bizim mobil mutfağımız var. Hatta bazı yerlere seyyar şekilde onunla da ulaştırabiliriz. Seyyar mutfağı da burada kullanmak istiyoruz. Bir tane de seyyar halk ekmeğimiz var biliyorsunuz. Halk ekmeği aslında biz seyyar halk ekmeği kurarken tam afet zamanlarıydı bu araçları edindiğimiz zamanlar. Şu anda da afet durumu olmadığına göre bu halk ekmekte kullanacağımız fırını da bu amaçla kullanabiliriz. Mümkün mertebe bu 6 noktada kalıcı başlayıp seyyarlarla da desteklemeyi düşünüyoruz."