Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce şu ifadeleri kullandı;

"3 gün süren uzun bir kurultay yaptık. Cumhuriyet Halk Partisi'nin 39. Olağan Kurultayını gerçekleştirdik. Dün gece geç saatlerde döndük. Bugün de birkaç gazeteci arkadaşımızla telefonda sohbet edince sizlerle bir araya gelip genel bir basın toplantısı yapalım, hem 3 günlük bu tarihi kurultayın, bu büyük maratonu sizlerle paylaşalım, hem de sizlerin soracağı konular varsa, onlar üzerinden bugün sohbet edelim diye, tekrar hoş geldiniz diyorum.

Tabii. Buyurun. İsterseniz sorularla devam edebiliriz. Genel bir değerlendirme yapmamı isterseniz, yapabiliriz. İsterseniz yapalım. Biliyorsunuz 28, 29, 30 Kasım'da tam 3 gün sürdü. Normalde kurultaylar bazen program kurultayı olur, bazen tüzük kurultayı olur, bazen seçimli olağan kurultaylar olur, bazen olağanüstü kurultaylar yapılır. Bu kurultay biraz hem programın, hem tüzük değişikliğinin, hem de seçimlerin yapıldığı bir kurultay olması nedeniyle çok önemliydi bizim için. En son 2 sene önce yapılan kurultayda, bildiğiniz üzere Ekrem İmamoğlu divan başkanlığı yapmıştı. Ondan bir dönem önce değerli hocamız Yılmaz Büyükerşen divan başkanlığı yapmıştı. Ve ben de bu onurlu görevi 3 gün boyunca layığıyla, Eskişehir'e yakışır şekilde, Eskişehir'i temsil ederek yapmaktan dolayı büyük bir onur ve gurur duydum. Başta genel başkanımız olmak üzere bütün kurultay delegelerine beni bu göreve layık gördükleri için bir kere de sizlerin huzurunda teşekkür etmek istiyorum. Kurultayımız gerçekten tam bir demokrasi şöleni havasında geçti. Söz almayan, konuşmayan, kürsüyü paylaşmayan hiç kimse kalmadı. Halbuki biliyorsunuz, özellikle konuşma talepleri çok olunca yeterlik önergesiyle belli bir yerde kesmek mümkün. Ama biz yeterlik önergesinden sonra bile diğer gündem maddelerinde, o söz veremediğimiz herkese devamında da söz vererek devam ettik. Bu nedenle ben kurultay delegelerimizi anlayışından dolayı kutluyorum. Herkes sürelere uydu, süreleri aşmadan, bir sonraki arkadaşının konuşma hakkına girmeden herkesin görüşlerini özgürce ifade edebileceği bir ortam yaratıldı. Bu da bence tam da iktidar iddiasında olan bir partiye ve demokrasiyi savunma konusunda güçlü bir irade koyan bir partiye çok yakıştı. Güzel bir kurultay geçti. Umarım sizlerin de izlenimleri bu şekildedir.

Program, tüzük değişikliği ve seçim hakkında da böyle kısa kısa size bilgiler vermek istiyorum. Kurultayın ilk günü programla geçti. Program bizim yaklaşık 14 aydır üzerinde çalıştığımız bir konuydu. Biliyorsunuz, önce program taleplerine, programın nasıl olması gerektiğine ilişkin ilçelerde ilçe danışma kurulu toplantıları yapıldı, ilde il danışma kurulu toplantıları yapıldı. Sadece partililerin görüşleri değil, aynı zamanda odalarla, sendikalarla, emeklilerle, emekçilerle, üniversite öğrencileriyle çok geniş bir kapsamda bütün halkımızın talepleri alındı programla ilgili. Ve en son tekrar il danışma kurulunda bir toplantı yapılarak nihai raporlar oluşturuldu ve genel merkeze gönderildi. Genel merkezde Ankara'da, illerin yürüttüğü çalışmalara paralel, onlar da Ankara'da bakanlıklarla, sivil toplum kuruluşlarıyla, bakanlıkların yaptığı çalışmaların nelerini eleştiriyorsak, özellikle gölge bir kabine kuruldu biliyorsunuz, gölge kabine üyeleri bakanlıkların yürüttüğü çalışmaların hangi noktalarını eleştiriyoruz, neleri değiştirmek istiyoruz, programda tam olarak bu bakanlıkları nasıl oluşturmak istiyoruz, bunlarla ilgili ayrıntılı çalışmalar yapıldı. Ve illerden gelen, genel merkezin de yaptığı çalışmalar bir arada toplanarak bir program oluştu. Programda sunumda da partimizin genel sekreteri Sayın Selin Sayek Böke, ayrıntılı gölge kabine ile beraber gerçekten tam anlaşılır dilde, özet şeklinde bu programı anlattılar bizlere. Program zaten önceden bizlere ulaştırılmıştı ve gördüğünüz üzere oy birliğiyle geçti. Hatta orada da herkesin vurguladığı, bütün konuşmacıların vurguladığı konu, artık programımız da oluştu. Bizim bundan sonra bu ülkede dolaşmadık, gezmedik hiçbir yer bırakmadan bütün halkımızla programı ayrıntılarıyla anlatmak, ülkenin sorunlarına nasıl merhem olabiliriz, nasıl çare olabiliriz, nasıl derman olabiliriz, bunları anlatmak diye bir görev de üstlendi herkes orada, programın coşkusuyla ve enerjisiyle. İlk gün çok coşkuluydu. Bir bölümü zaten seyircisiz yapılmıştı biliyorsunuz. Asıl kurultay ikinci gün. Tüzük değişikliğini, birinci gün bir de onu da atlamayayım, tüzük değişikliğini de yapmış olduk. Orada da gördüğünüz gibi oy birliğiyle geçti. Genellikle bu tür konularda oy çokluğu da olabiliyor. Ama orada herkes gerçekten kenetlenmişti.

İkinci güne geçtiğimizde çalışma raporları görüşüldü. Hesap raporları çok şeffaf bir şekilde paylaşıldı gördüğünüz üzere. İbra konusunda oy birliğiyle geçmesi konusunda da hiçbir problem olmadı ve genel başkan seçimine geçildi. Orada da çok ilginç bir şey oldu. Biliyorsunuz genel başkan ve parti meclisi, yüksek disiplin kurulu adaylıklarında bir harf çekiyoruz ve harften itibaren sıralanmaya başlıyor. Çünkü orada alfabetik bir sıralanma oluyor ama hep A'dakilere herhalde ayrıcalık olmasın diye harf çekiyoruz. Ve çok ilginç, Ö'yü çektim ben. Görmüşsünüzdür belki divanda. Hakikaten Özgür Özel tek adaydı ama başka adaylar da olsaymış ilk sırada yer alacakmış zaten. O da güzel bir tesadüf oldu. O gün genel başkanımız seçildi. Kendisi de gelerek bir teşekkür konuşması yaptı. Sizler de takip ettiniz. Ertesi güne geçtiğimizde parti meclisi ve yüksek disiplin kurulu için adaylıklar tamamlandı, adaylık süreci. Onu da tüzüğe uygun şekilde takip ettik. Ve ardından da yapılan seçimler sonucunda parti meclisi, anahtar listeye hiçbir fire vermeden seçti. Biz de burada şunu görüyoruz. Gerçekten partilerde, özellikle bizimki gibi 102 yıllık bir partide mutlaka geçmişte kırgınlıklar olmuştur. Kişilerin partileriyle ilgili ya da birbirleriyle ilgili yaşadığı sorunlar olmuştur. Ama bu kurultayda şunu gördük.

Ülke çok zorlu bir dönemden geçiyor. Birçok sorunla boğuşuyor. Bunlar yaşanırken hiç kimse artık kendi iç meselesiyle ya da kendi kırgınlıklarıyla uğraşmak istemiyor. Tam tersine o hani sanki parti içinde birtakım ayrışmalar varmış gibi gösterilenlerin ötesinde bütün partililerimiz kenetlenmiş bir şekilde orada çok güzel bir birlik, beraberlik havası esti. Bana da böyle bir kurultayı yönetmek nasip oldu. Gerçekten kendimi o konuda çok şanslı kabul ediyorum. Hiçbir tartışmanın, elbette ki eleştiriler oldu ama hepsi ne kadar yapıcıydı gördüğünüz. Programla ilgili konuşulurken herkesin iyi niyetle, daha iyisi olsun diye uğraştığı yapıcı eleştirilerdi. Son derece güzel geçti. Ben bu kurultaydan dolayı büyük bir mutluluk duyuyorum hem geleceğe yönelik hem de güçlü bir örgüt iradesi ortaya konduğu için. Bu duygularımı da sizlerle paylaşmak istedim.

Divan başkanı olacağımı 1 gün kala öğrendim. Başka isimler konuşulduğu hakkında hiçbir bilgim yok çünkü benim için de sürpriz oldu. Biz sabah biliyorsunuz Sanayi Odası'nda, Ticaret Odası'nda daha doğrusu, bir toplantıdaydık. O sırada genel başkanımız aradı. Ben de seve seve kabul ettim tabii ki, çok da gurur duydum, onur duydum. Sonra da bizim Seçim ve Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız var, sevgili Gül Başkanımız, onunla telefonda konuşarak süreci hukuki olarak nasıl yönetebileceğimizi konuştuk.

Tabii onlar da beni özellikle tercih etmelerinde şunu anlıyorum: Hani bir hukukçuyu, bir kadını seçmek, hem o kapsayıcılık, o belki birlik beraberlikle götürme isteği hem de bir taraftan hukuki prosedüre uygun olsun. Tüzüğün, işte yönetmeliğimiz bu konuda. Biliyorsunuz zaten parti tüzüğümüz var. Bir de kurultayla ilgili bir yönetmeliğimiz var. Bir de seçim kanunlarına ilişkin mevzuatlar var. Bunlarla ilgili sürecin de düzgün işletilmesi konusunda orada güçlü bir irade ortaya çıktı. Ben de tabii çok mutlu kabul ettim ve gerçekten de bu görevi yürütürken de, özellikle divanın oluşumunda, divanın geri kalan üyeleri il başkanlarımızdan oluştu. Orada da hem yerel yönetim hem örgüt birlikteliği gibi güzel bir mesaj verilmek istendi diye düşünüyorum. Arkadaşlarım da bana çok yardımcı oldu. Kurultayın bu kadar sorunsuz geçmesinde onlara da teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.

Bunun yanı sıra geride çalışan da müthiş bir ekip var. Hukukçu bir ekip var, o sırada basını yönlendiren bir ekip var. İşte listeler gelince basına... Yani biz önde görünen ekibiz ama geride de müthiş çalışan ve sürecin bu kadar kusursuz işlemesi için inanılmaz gayret eden bir ekip var. Hepsine orada da teşekkür ettim ama burada sizin aracılığınızla tekrar teşekkür etmek istiyorum. Önergelerin toplanması, her şeyin hukuka uygun şekilde işletilmesi konusunda gördüğünüz gibi çok seri bir ortam vardı. Bu şekilde gitti. Dediğim gibi bir gün önce öğrendim ben de.

Ben geçmişte sivil toplumda da çok çalışmıştım; işte barolarda, meslek odalarında. Hakikaten Divan Başkanlığının verildiği kişi, oranın büyüğü olarak kabul edilir, onur konuğu olarak kabul edilir. Bu tür kişilere teklif edilir. Tabii ben çok büyük bir mutluluk duydum. Özellikle Yılmaz Büyükerşen hocamızın daha önce yaptığı bir görevi onun yaptığı görevi 4 yıl sonra benim yapıyor olmam da benim için ayrıca güzel bir halef-selef ilişkisi oluşturdu. Tabii bu kadar önemli bir kurultay gerçekten herkese teslim etmek kolay bir şey değil, büyük bir sorumluluk. Çünkü biraz önce söylediğim gibi hem program görüşüyorsunuz, hem tüzük değişikliklerini görüşüyorsunuz, hem de seçimli bir kurultay yapıyorsunuz. Yani normalde ayrı ayrı olan üç konu toplanmış gibi tek bir kurultayda. 3 günlük yorucu da bir maraton tabii ki. Ama tek adaylı olması, dediğim gibi, parti içinde o barışın sağlanması, bunlar işimizi çok kolaylaştırdı diyebilirim. Eskişehir'e ne mutlu! Bu 102 yıllık Cumhuriyet Halk Partisi'nin tarihinde yapılmış 39. olağan kurultay. Tabii olağanüstüler de mutlaka var. Ve burada iki Eskişehirli'nin görev alması bizim için büyük bir onur. Biz de Eskişehir'i en iyi şekilde temsil etmeye çalışacağız.

Siyasi kariyerimde şöyle bir, çünkü biliyorsunuz benim siyasi kariyerim aslında yaklaşık 2 yıllık bir kariyer. Ben Aralık ayında, 2 yıl önce partiye üye olmuştum. Ama onun öncesinde de yaptığım görevler, tabii genel sekreterlik de biraz ister istemez siyasi bir görev oluyor ve daha önce sivil toplumda yaptığım bütün çalışmalarla sonuçta siyasi bir kimliğim vardı. Ama resmen bir partiye üye olarak siyaset yapmam neredeyse 2 yıllık bir süreç.

Ben bundan şunu anlamak istiyorum: Hem geçmişte yaptığım görevler hem de 2 yıldır siyasete girdikten sonra yaptığım görevler partimde bir güven oluşturmuş diye düşünüyorum. Hem belediyecilik anlamında hem de siyaseti yapış şekliyle.

Eskişehirliler bunu nasıl anlamalı? Eskişehirliler de bu şehri ne kadar sevdiğimi biliyorlar, gece gündüz bu şehir için ne kadar çalıştığımı biliyorlar, ne kadar gayret ettiğimi. Mutlaka her sorunu çözebilecek, keşke öyle bir sihirli değnek olsa elimizde. Ama en azından mevcut imkanlarla mevcut sorunları ne kadar zorlayarak çözmek istediğimi biliyorlar.

Ve bu çalışmanın, bu gayretin de hem belediyecilik anlamında, başarılı belediyecilik yapmak anlamında, hem de Eskişehir siyasetinde daha barışçıl, daha birlik beraberlik içinde yeni bir nefes getirme anlamında Genel Merkez'de de takdir edildiğini, zaten Eskişehir'de takdir edildiğini biliyorum. Bunun Genel Merkez'de de takdir edildiğini görmek Eskişehirliler için de güzel olmuştur diye düşünüyorum. Eskişehir'e yansıması da böyle olur diye bekliyorum.

divanda olan biri olarak söyleyeyim, gelen hiçbir resmî başvuru olmadı. Biliyorsunuz, çok isim dolaştı. İşte belki bazılarının gönlünden geçti, bazıları düşündü ya da düşünmedi, hatta belki kendisine yakıştırıldı. Tabii bunlar bizim bilebileceğimiz bir konu değil ama Eskişehir'den gelen resmî bir başvuru olmadı.

Biliyorsunuz, bizim tüzüğümüze göre bir başvuru yolu var ve bir de Genel Başkanın teklif etmesi var. Genel Başkan teklif ettiğinde o zaman sizin başvurmanıza ve on delegenin imzasını toplamanıza gerek kalmıyor.

Eskişehir burada değerlendirilebilir miydi? Zaten biliyorsunuz, Eskişehir Cumhuriyet Halk Partisinin çok güçlü kale şehirlerinden bir tanesi. Burada her zaman yüksek sayıda milletvekili çıkardık. Belediyeleri kazandık ve özellikle merkez nüfusunun %90'ından fazlasının yaşadığı bir şehirde hem iki büyük ilçe partisi olarak çıkmış ve benim hep söylediğim bir şey var: Hani Eskişehir'in etrafındaki illerin de yavaş yavaş hep renginin kırmızıya dönerek Cumhuriyet Halk Partisine gelmesi. Bir Konya kaldı diye biliyorum, sınır komşularımızı söyleyerek söylüyorum, yoksa pek çok yakın komşu şehirlerimiz de var. Bunların hep Eskişehir'in çok önemli bir etkisi olduğunu düşünüyorum. O nedenle sorduğunuz soruya öyle bakıyorum biraz.

Zaten genel başkan... Yani Parti Meclisi, dediğim gibi coğrafi görevlerle verilen, hani Doğu Anadolu'dan şu kadar kişiyi çağıralım, Marmara Bölgesi'nden bu kadar kişi gelsin, Akdeniz Bölgesi'nden şu kadar kişi gelsin, bölge sorunlarını tartışalım gibi bir yer değil. Orası tam da yönetimin olduğu bir yer. Yani partide siyasetin üretildiği, yönetimin yapıldığı yer. Çok önemli bir yer. Biliyorsunuz, içinden en az 10 kişi de bilim, sanat ve kültür platformundan geliyor. 70 kişi kendi parti örgütlerindeki kişilerden geliyor. Dolayısıyla burada ben, hani Eskişehir'den olmadı diye bunu Eskişehir adına bir başarısızlık olarak kabul etmiyorum. Zaten hem divanı bize vererek hem de burada belediyelerde yaptığımız görevleri görerek ve Genel Başkanın da sanıyorum Manisa'dan sonra belki en çok ziyaret ettiği şehir Eskişehir olabilir. Buraya ne kadar değer verildiğini biliyorsunuz. Güçlü de bir örgütümüz var. Ben o açıdan bakmıyorum.

Dediğim gibi, orası tam da bu zorluk koşullarda Genel Başkanımızın en iyi şekilde çalışabileceği, birlikte siyaset üretebileceği bir yer. Programın özellikle bir seçim beyannamesine dönüşmesi lazım. Önümüzde güzel bir program var ama program biliyorsunuz genel hatlarıyla bir çerçeve çizer bize. Asıl ayrıntılar, asıl somut maddeler, somut çözümler seçim beyannamesiyle gelir. Bunların yazılacağı yer. Biz zaten milletvekilleri, belediye başkanları hep genel merkezde kurullarda görevliyiz. Biliyorsunuz, milletvekillerinden oluşan kurullar var. Bir de Sosyal Demokrat Belediyecilikle ilgili bir konsey var. Ben oranın bir üyesiyim mesela, ilk başta seçildim ve daha çiçeği burnunda bir belediye başkanıydım. Toplam 14-15 belediye başkanımız var orada. İlçelerden, beldelerden, illerden, büyükşehirlerden, yani herkesi temsil eden bir yapı var orada. İşin başından beri Eskişehir hep orada zaten. Orada hep temsil ediyoruz.

Dolayısıyla ben öyle bakmadım, hani Eskişehir adına olumsuz bir konu gibi bakmıyorum asla. Ve dediğim gibi, bize de iletilmiş, bizim orada 17 kişilik bir delegasyonumuz var kurultayda. Bizim hiçbirimize de gelin iletilmiş, "Bizi destekleyin, biz başvurduk, başvurumuzu yaptık, bizi destekleyin," diyen bir çıkış olmadı. Ama gönlünde isteyen olmuş mudur, belki olmuştur. Yakıştırılanlar olmuş mudur, olmuştur. Konuşuldu ama resmî gelen hiçbir başvuru olmadı Eskişehir'den.

Cumhurbaşkanlığı adaylık ofisinde daha güçlü bir yapı düşünülüyor. Özellikle orada gölge kabine ile ilgili daha önce Merkez Karar Kurulu (MKK) içinde yapılan uygulama, biraz oraya kaydırılacak gibi görünüyor. Tabii uygulamasını yavaş yavaş göreceğiz, tüzükteki 3-5 cümleden bunu çok anlamak mümkün değil. Ancak zaman içinde ileride yaygınlaştırılması istenirse bu biraz genel merkezin belirleyeceği bir politika. Biz de onları takip edeceğiz.

Birlik beraberlik görüntüsü çok önemliydi. Partinin genel başkanından üyesine kadar, aradaki bütün kademelerde görev alan bütün partililerine, bütün cefakar, vefakar dediğim o neferlerine. Çünkü sabaha kadar da o salonda bayrak diken, afişleri asan inanılmaz bir gençlik var. Gerçekten çok vefakar, cefakar örgütümüz.

Onların hepsinin beraber yürüttüğü müthiş bir çalışma vardı orada. Ve bu çalışma bize inanılmaz olumlu yansıdı. Zaten gençleri gördüyseniz hep aralarda “İktidar, iktidar, iktidar!” diye sloganlar attılar. Gençliğin olduğu yerde gelecek var bence. Ben en çok gençliğin olduğu kurultay buydu diyebilirim. Daha önceki kurultaylara da bazen Yılmaz Hoca ile gitmiştik, bazılarını da televizyondan izlemiştik. Ben gençlerin bu kadar coşkulu olduğu, bu kadar partiyi benimsediği, özümsediği başka bir kurultay hatırlamıyorum.

Bu çok önemli bir şey. Gençlerin çok ilgi gösterdiği bir kurultay çok önemli. Ve oradaki herkes, dediğim gibi, bakın, orada bir sürü eleştirel konuşmalar da yapılabilirdi, provokasyon da olabilirdi, bir sürü şey yaşanabilir kurultaylarda biliyorsunuz. Tam tersine, oradaki herkesin iktidara odaklandığını söyleyebilirim. Herkes, "Bir an önce kurultayımızı yapalım, programımız geçsin, tüzüğümüz geçsin ve biz artık bundan sonra iktidar yolunda genel başkanımızla omuz omuza çalışalım" gibi bir hava vardı.

Bu biraz daha belki genel siyasetin konusu. Ben daha çok kurultayda, divan başkanı olarak yaşadım ve yerel yönetimle ilgili konuşmak istiyorum. Tabii, Kemal Kılıçdaroğlu eski genel başkanımızdır. Hiçbir zaman kendisine saygısızlık etmedik. Hiçbir zaman onun geçmişteki emeklerini heba edecek bir şey söylemedik. Yine aynı tavrımıza devam ediyoruz. O da açıklamalarını yapıyor. Mutlaka genel başkanımız da bununla ilgili kurultayda cevabını verdi. Genel Başkanımız Özgür Özel’in verdiği cevap, bizim için de geçerli bir cevaptır. Onun ötesinde fazla bir konuda söyleyecek bir şeyimiz yok.

Genel Başkanımız Özgür Özel şehrimize mitinge geldiğinde biz onu Sivrihisar’a davet ettik. Çünkü Sivrihisar hakikaten hem Ankara’da yol üstünde hem de Halil Başkanımız bu konuda çok istekli. Şöyle bir program çizdi bize: Dedi ki, ‘Bir İstanbul’a mitinge giderken karayoluyla gideyim,’ yani uçakla değil, karayoluyla gideyim, ‘ve geçerken sabah erken çıkıp Sivrihisar’a uğrayalım. Orada bir program yapalım.’ Biz bunun takvimini size bildirelim dediler. Zannediyorum yeni yılın ilk aylarında olur diye bekliyorum böyle bir program.

Genel Başkanımız Özgür Özel'in Eskişehir ile ilgili çok olumlu, biliyorsunuz, izlenimleri. Hatta en son miting için geldiğinde şöyle bir şey söyledi bize: 'Şehre girdiğim andan itibaren...' yanında basın danışmanı varmış, ona şey demiş: 'Tam bir Avrupa şehrine girdiğim hissediliyor gibi.' Her zaman biliyorsunuz, mitingde de zaten sağ olsun hepimizi çok onore etti. Yılmaz Hocamızı, bizleri, işte Kazım Başkanımızı, Ahmet Başkanımızı, vekillerimizi... Herkesi çok onore etti orada da. Her zaman olumlu olduğunu biliyoruz. Eskişehir'e ayrı bir sevgisi olduğunu biliyoruz.

Genellikle sivil toplumda da olduğum derneklerde bir divan başkanlığı yapmışlığım vardır herhalde. Öyle bir rol biçiyorlar. Şöyle, gerçekten bu divan başkanlığı inanılmaz güzel, çok önemli bir görev. İnsan tabii orada o havayı yaşadıkça, yaşadıkça daha iyi anlıyor. Ve o kadar canlı yayın yapıldığı üç günlük bir süreçte güzel yönetebilmek de büyük bir başarı ama şunu söylemeliyim, ben asıl örgüte çok teşekkür ediyorum. Yani bu kadar inanmış bir örgüt, bu kadar güçlü bir irade ortaya koymak orada, bu üç günlük çok tartışılacak konuları gerçekten yapıcı bir dilde eleştirmek, dikkat ettiyseniz herkes bir katkı koymaya çalıştı. Yani programla da ilgili söz alanların hepsinin o kadar güzel talepleri oldu ki mutlaka bunlar da değerlendirilecek. Bilmiyorum, ben çok mutlu oldum. Yani o anlamda hem Cumhuriyet Halk Partisi'nin divan başkanlığını yapmak, dediğim gibi 39 tane bugüne kadar kurultay geçmiş, birini de ben yapmış oldum. Bu benim için her zaman ömür boyu böyle bir madalya gibi taşıyacağım çok büyük bir gurur.

Sayın Genel Başkan'ın Eskişehir'e bakış açısı çok farklıydı. Divan başkanının Eskişehir'den çıkması önemli yani.

Bir de hani buradan da tekrar söylemiş olayım, gerçekten yaptığımız tüzük değişikliklerinde de gördünüz, gençlerin ve kadınların çok önünü açan bir partimiz var. Mesela İzmir'de bakın kaç tane belediye başkanı kadın oldu. Büyükşehirlerde, illerde. İlk defa sayı bu kadar çok arttı, yine de yeterli değil. Ben yine de bu sayının daha çok olması gerektiğine inanıyorum. Çünkü hep söylediğim bir şey var, belediyecilik gerçekten kadınlara çok yakışan bir iş. Her iş böyle olmayabilir ama belediyeciliğin böyle şey bir hali var ya, hani 24 saat yaşayan bir organizmayı yaşatmanız gerekiyor. Hani yanlış anlaşılmasın, mutlaka erkekler de çok güzel yapar ama kadınların aynı anda birçok sorunu düşünüp işte ev, çocuk, anne baba bakımı, iş gibi, hani birçok konuyu aynı anda düşünüp aynı anda organize olmak gibi bir yeteneği var. Bu da tam şehir yönetmeye, bir şehri şefkatle sarıp sarmalamaya yakışan bir görev diye. Biraz belediyecilik öyle. Partimiz de sağ olsun, her zaman genel başkanımız öyle kadınların önünü açıyor. Son seçimde kotalarla da, son tüzük değişikliğinde kotalarla bunu koydular. Son seçimde de zaten bu konuya ne kadar önem verdiğini göstermiş oldu. Yani divan başkanının bir kadın seçilmesi de tesadüf olamaz. Yani biz belediye başkanlarından birini yapalım, o olsun gibi bir şey değil. Bence burada bile bir kadının olmasını önemsediğini düşünüyorum.

Seçimli kurultayda ilkmiş kadın başkan olduğumu söylediler. Daha önce tüzük kurultaylarında olmuş sanıyorum. Yani orada verilen bilgi ama ben tek tek teyit etmedim, hani yanlışla bir bilgi vermek istemem. Ama kurultayda konuşulan şu oldu: Seçimli bir kurultayı yöneten tek kadın divan başkanıymış.

Ben partimin ne görev verirse yaparım. Partimin verdiği görevden kaçmak olmaz ama ben Eskişehir'de kalmak ve Eskişehir'e hizmet etmek istiyorum. Bu şehri seviyorum. Ben hani hâkimlik mesleğini bile Eskişehir'i çok sevdiğim için bırakmış birisiyim. Yani tayinli meslekler değil de, böyle Eskişehir'de yerleşip bir hayat yaşamayı çok istemiş birisiyim. Üniversite hayatım dışında ve kısa süreli bir hâkimlik hayatım dışında hep bu şehirde yaşadım. Bu şehre hizmet etmeyi de çok seviyorum. Benim tercihim bu yönde olur. Eskişehir'de kalmak ve Eskişehir'e hizmet etmek.

Genel başkanımız bizzat o, yani kurultaydaki yaptığı konuşmada da bu konuya değindi zaten. Gerçekten şu anda cezaevinde olan belediye başkanlarımız, bürokratlar, siyasiler, aynı zamanda gazeteciler hakkında da her zaman bir vefası var. Gördüğünüz gibi hep yakından takip ediyor süreci. Bu konuyla ilgili A, B, Z planımız hep budur diye de çok açık açık söylüyor. Ben dediğim gibi, kendimle ilgili hayalim ve isteğim Eskişehir'de kalıp buraya hizmet etmek. Umarım benden bıkmamışsınızdır, beni bir yerlere göndermeye çalışmıyorsunuzdur. Ya ben sizi Eskişehir'den çok memnun, Eskişehir de benden memnun olsun ve benim hiçbir yere gitmemi istemesin, benim en çok istediğim bu."