ES TV'de konuşan CHP Eskişehir İl Başkanı Talat Yalaz şu ifadeleri kullandı;
"Kongreye bir kere hangi şartlar altında girdiğimizi bir kere değerlendirmek lazım. Cumhuriyet Halk Partisi bugün hem parti kurumsal kimliği hem de belediye başkanlarına yönelik çok sistemli ve çok cüretkâr saldırılar bütünüyle karşı karşıya bir durumda. Cumhuriyet Halk Partisi bu hâldeyken bir kongre süreci başlıyor. Bu kongre sürecine ben mevcut il başkanı olarak tekrar aday olma iradesinde olduğumu sürecin hemen başında, hatta öncesinde ifade ediyorum. Bir seçime gireceksiniz. Seçime girerken buradaki en önemli kıstas, örgüt desteğinin sizinle olup olmadığı yönündedir. Bununla ilgili ben kendi nezdimde gerekli tetkikleri yaptığım zaman örgütün bütününe yakınının adaylığıma, tekrar bu göreve devam etmeme, görev sürem boyunca başarı kriterleri anlamında başarılı bulduğuna yönelik yoğun görüşü tespit edip bu hususta irademi açıkladım.
Örgütün görüşü benim için en önemli kıstas olarak yer almıştır. Yani ben mevcut il başkanı olarak ve aday olarak sürece başladım, aday olmak irademi ortaya koyarak başladım. Bir seçime aday olmuşsunuz, aday olmuşsanız ki sizi destekleyenlerle yol yürürsünüz. Bu seçimin doğası gereğidir. Yani Tepebaşı'nda mevcut ilçe başkanımız Tevfik Yıldırım, Odunpazarı'nda mevcut ilçe başkanımız Rahmi Çınar bana desteğini açıkladılar. Odunpazarı Belediye Başkanımız Kazım Kurt, sürecin hemen başında mahalle kongrelerini bir görelim, ondan sonra irademizi ortaya koyarız, açıklarız diyebilirdi.
Kazım Kurt hemen sürecin başında gazetelere demeç vermek suretiyle, "Talat Yalaz başarılı bir il başkanıdır, başarılı bir il başkanının yanında oluruz, başarılı olduğu için de kendisini destekliyoruz" demiştir. Ayşe Ünlüce sürecin hemen başında ve daha öncesinde her fırsatta il başkanlığı hususunda başarılı olduğumuzu ve destekleyeceğini açıkça ifade etmiştir. Ahmet Ataç sürecin en başından itibaren, bir önceki seçim dahil, her zaman yanımda olan önemli aktörlerden birisi olarak, sürecin o gününden bugüne hiç desteğini ve varlığını eksik etmeden yanımda durmuş önemli bir siyasi aktördür. Bu konjonktürde, memleketin şartlarına da baktığınızda bir pazar gezisine çıkıyorsunuz. Pazarda insanlar genel merkez düzeyinde de farklı tartışmaların, dava süreçlerinin kamuoyuna yansıması itibarıyla farklı bir sürecin de gölgesinde bir kongre süreci. "İçinizdeki tartışmaları dışarı yansıtmayın" şeklinde yoğun bir halk tepkisiyle karşılaşıyorsunuz.
Ben kongre süreci boyunca konuşmadım. Bu süreçteki bütün iddialara ve ithamlara, çok çok haksız ithamlara dahi cevap vermedim, sürece bir zarar vermemek adına. Ve sürecin bitiminden sonra da bugüne kadar bu ilk olacak bazı şeyleri yerli yerine oturtmak adına böyle bir konjonktürde kendime desteğini açıklayan önemli şehrin aktörleri ve örgütümüzle birlikte bu yola girdik.
Ben kongre salonuna girerken tek aday girmekte benim hiçbir etkim ve dahlim yoktur. 14 ilçede benim desteklediğim ilçe başkanları seçimi kazanmıştır. İl delegeleri beni destekleyen arkadaşlarımızdan, yol arkadaşlarımızdan tezahür etmiştir. Ben buna rağmen ekibime net bir talimat verdim, sadece 90 tane imza topladım. Normalde bu, bütün delegelerin imzasını alırsınız ki uygulamada böyledir. Farklı birisine imza verdiğinde divan sorar, hangisini tercih ediyorsunuz diye. Bir baskı unsuru oluşturur delegelerde. Genelde de böyle yapar, tek adaylı listelerde başkan adayları. Ben sadece 90 tane imza aldım ve net talimat verdim: "Bu 90 kişi dışında hiç kimseden tek bir imza istemeyeceksiniz." Başka birisi de aday olabilsin diye, bir tartışmaya mahal vermemek için.
Arayanlar oldu. Yani tek aday girdik ama sürecin en başından itibaren tek aday olarak bir lanse edilme durumu olmadı. Daha kongreye 1 hafta, 10 gün kala dahi imza istemek için aranan delegeleri biliyorum. Onların cevabı da çok net oldu, bana dönüş yaptılar: "Biz Talat Yalaz'ı başarılı buluyoruz, örgüt başarılı buluyor. Biz Talat Yalaz'a karşı imza verirsek vicdanımızla ters düşeriz, vermeyiz" şeklinde. Sonra da ben arayan arkadaşlar oldu, "takdir sizindir" dedim. Bir sürü örneği var, isim isim söylerim. Yani bu itibarla tek aday girmemizdeki durum tamamen delege iradesidir.
Yine blok liste konusunda bazı eleştiriler oldu. Blok listede tüzükte bir madde var, 42. madde. Burası bence çok önemli. Ben çarşaf liste, 4-5 gün kalıncaya kadar net olarak çarşaf liste yapma iradesindeydim. Bakın, liste paylaşımı yapmadım. Yani normalde seçime girecek adaylar bilirsiniz, işte mavi liste, beyaz liste diye paylaşımlar yapar. Son ana kadar da bir çıkış yolu aradım.
42. madde der ki: "Delegelerin beşte birinin", yani 600 küsur delege üzerinden hesapladığınızda 130 delegeye tekabül ediyor, "oyunu alamayan hiç kimse yönetici olamıyor." Bakın, sadece asil yönetici de değil, yedek yönetici de olamıyor. Delege, bana desteğini net olarak ifade etmiş delegeler. Bu hususta hiç kimse, bir çarşaf liste yapılması durumunda, tabii bunu bilmeden konuşmak olmaz ama, en fazla 2-3 kişi 130 oy alabilirdi. Sonuçta bir anahtar liste yapıyorsunuz, iş böyledir, yani genel merkezde de böyle olur. Bu itibarla benim asil listemi yapıp yedeksiz bir yönetimle göreve başlama ihtimalim vardı. Bu da ilerleyen süreçte yönetimin düşmesine sebep olabilecek kadar olumsuz sonuçlar yaratırdı. Ekibimizle konuştuk ve bunun ciddi bir sıkıntı olduğu konusunda ortak görüş birliğine vardık.
81 ilin tamamında blok liste yapıldı bu seçimler. Çünkü iktidara giden bir partiden bahsediyoruz. Genel seçimi göğüsleyecek yönetimlerden bahsediyoruz ve bir önceki dönemde çarşaf liste yapıp bir kere şunu da ifade edeyim: Ben çarşaf listeden korkacak en son insanım. Benim listemi, bir önceki seçimde 20 kişilik yönetimimin 9 tanesi karşı listeden yönetime girmişti. O 9 kişinin 6'sı bugün yine yönetimde. Ben bu insanlarla çalışmışım, bu insanları kazanmışım, onlara samimiyetim, özverim konusunda takdir ve teveccühlerini kazanmışım. Yanımda dimdik durmuşlar ve halen durmaya devam ediyorlar. Bu eleştirileri ben haksız ve yersiz buluyorum. Tek liste olmayıp iki liste olsaydı en fazla çarşafı ben savunurdum. Geçen seçimde öyle olmuştu. Net olarak çarşaftan yana iradeyi ortaya koydum ama 81 ilin tamamında blok liste yapılmıştır. Hatta bir önceki olağanüstü kurultayımızda yine blok listeyle yapılmıştır. Onun dışında başka ne eleştiriler oldu? Kazım Başkan'la ittifak konusunda bazı eleştiriler oldu.
Ben şuna baktım. Bir kişi Kazım Kurt Başkan'la karşı karşıya gelmiş. Kazım Kurt sevilen ve başarılı bir belediye başkanıdır, yılların partilisidir. Yani yarım asırdır bu şehirde siyaset yapmaktadır. Neden karşılar, onlara baktım. Efendim, birisi 10 yıl önce desteklediği listede yönetime yazmamış. Birisini bir önceki seçim kurultay delegesi yapmamış.Birisini 2 önceki seçim il delegesi yapmamış. Birisi çocuğunun CV'sini vermiş, çocuğu işe girememiş. Şahsi husumetler dışında, sizler de süreci takip ettiniz, hem Ahmet Başkan'a, hem Kazım Başkan'a, hem Ayşe Başkan'a hem de bana, şahsi bazı iftiralar dışında bir eleştiriyi ben şahsen görmedim.
Net olarak ifade edeyim. Şimdi 23 bine ulaşmış üyeden bahsediyorsunuz. Ben bu görevi aldığımda üye sayısı 15 bindi. Genel ülke şartları, Genel Başkanımızın performansı, Ekrem Başkan'a ve belediye başkanlarına yapılan baskının toplumda Cumhuriyet Halk Partisi'ne yönelik teveccüh anlamında olumlu etkiye sebep olması, bizim çalışmalarımız hepsi üst üste koyunca %50'lik bir artışla bugün 23 bin üyemiz var.
Emek Mahallesi'ndeki üye Ahmet Amca, senin 2 dönem önce neden delege yapılmadığınla ilgilenmez. Senin 3 dönem önce yönetime yazılmadığınla da ilgilenmez. Bütün mesele buysa örgütü de bu bağlamaz. Nitekim mahalle kongrelerinde ne kadar doğru bir karar verdiğimiz, ne kadar doğru bir başlangıçla süreci başlattığımız ve bu konuda taviz vermeyerek örgütün nedendi teveccühünü kazandığımızı da ispat etmiş olduk. Bütün mahallelerde istisnasız, yani Tepebaşı ve Odunpazarı özelinde 800 tane ilçe delegesinin 795 tanesini benim desteklediğim listeler kazandı. Yani bu sadece bir statükoyla, vesayetle açıklanırsa, burada en büyük haksızlık ve en büyük adaletsizlik örgüte yapılmış olur. Çünkü örgüt, başarılı bulduğu kişinin arkasında durur. Çünkü örgüt dediğiniz kişi sabah televizyonunu açıp bakıp "Ya bu memleket artık aydınlığa çıkmalıdır, bu memleketi kurtarmak lazım.
Kimdir bu memleketi kurtaracak parti? Cumhuriyet Halk Partisi. Partim güzel olsun, partim iyiye gitsin" diye irade koyan kişilerdir örgüt. Öyle 50-100 kişi, dar çerçevede, böyle ihtiraslı şekilde siyaset yapan kişiler örgütten icazet alabilirlerse siyaset yaparlar. Bu anlamda bunun göstergesi olarak da çok önemli bir süreci geride bıraktık. Ben çok memnun oldum. Çünkü aradığımız isimler oldu, konuştuğumuz isimler oldu. Dönüşler hep olumlu oldu. "Biz sizi başarılı buluyoruz, sizin desteklediğiniz listeleri de sizin göreve devam etmeniz açısından desteklemeyi bir parti görevi biliyoruz" şeklinde yaklaşımlar oldu. Ve bütün mahallelerde bu aldığımız karar ve istikrarlı, tutarlı 3 belediye başkanı, 3 milletvekili ve il başkanı olarak ve yapılan ilçelere özel ilçe başkanları ya da orada da desteklediğimiz adaylar olarak süreci net olarak örgütün de teveccühünü ve örgütün tamamına yakınının desteğini alarak geride bırakmış olduk.
Siz, belediye başkanlığına laf etmediğiniz, belediye başkanlığı anlamındaki başarısına laf etmediğiniz, partililiği anlamında partiye "İşte zarar veriyor, şunu yapıyor" diye somut bir emare ortaya koymadığınız bir kişiyi şahsi itirazlarla yargılayıp, onu da örgütün desteğini alarak yeneceğinizi düşünürseniz yanılırsınız. O da onun göstergelerinden birisi olmuştur.
Ahmet Ataç yıllardır Tepebaşı'nda örgütle iç içe, örgütle birlikte, ben de Tepebaşı İlçe Örgütü'nde yetişmiş bir Cumhuriyet Halk Partili olarak, onun örgütteki teveccühü de ortadadır. Net olarak orada da örgüt iradesi net olarak tecelli etmiştir. Bu anlamda Ayşe Ünlüce'nin sürece yaklaşımı en başından itibaren kilit noktadır.
Birleştirici, bütünleştirici, kapsayıcı ve gerçekten Cumhuriyet Halk Partisi'nin lehine olabilecek öngörüleri itibarıyla o sürecin zaten en başından ateşini fitilini ateşlemiştir. Bu itibarla burada muhteşem bir uyum ve şunu da açıkça ifade edeyim, sonraki yıllara da Cumhuriyet Halk Partisi'nin hem oy potansiyeli hem de örgütsel olarak kalkınması ve atılım yapması anlamında uzun yıllar damga vuracak bir kararı örgütle birlikte belediye başkanlarımız, milletvekillerimiz ve bizler almış bulunmaktayız. Ben süreç açısından son derece memnunum. Vicdanım son derece rahat. Doğru bildiğim hiçbir şeyi yanlış yapmadım.
Ben 3 ay kala Kazım Kutlu'yla iyi bir ilişki kurmuş değilim. Ben 2 yıl önce sürecin en başında, hemen göreve gelir gelmez, onun da etkisi vardır, hemen bir uyum sağlamış ve 2 yıllık süreçte şöyle tırnak kadar gerilmemiş ve onun yaptığı önerileri, eleştirileri, uygun bulduğum ölçüde her zaman feyz alarak karşılamış, yine benim tarafımdan ona yapılan öneriler aynı şekilde olumlu karşılanmış ve böyle bir uyum sağlanmıştır. Yani biz 1 buçuk yıl kavga ettik, sonra barıştık, son 6 ayda da barışıp yeni bir sistem ortaya koymadık. Zaten hem sizlerin yazılarında hem Eskişehir'deki basının yazılarında böyle bir durumun vuku bulma ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğu, yani tek adayla ya da bana yönelik Kazım Başkan'ın bir destek içinde olabileceğine yönelik öngörüler kuvvetli bir sesle dile getirilegeldi, uzun süre, 10 ay, 1 yıl, 1 buçuk yıl. Bu anlamda ben sürecin örgütün de tam istediği gibi cereyan ettiğini ve bu sürecin kazasız belasız, herhangi bir tartışmanın, herhangi bir kavganın, öyle diğer bazı illerde olduğu gibi, böyle bir kavga ortamının hasıl olmadan geride bırakıldığını görüyorum. Burada şunları kenara bırakmak isterim:
Demokratik hakkını kullanıp ilçesinde aday olmuş. Demiş ki "Ben Talat Yalaz'dan il başkanlığını daha iyi yaparım", "Ben Rahmi Çınar'dan ilçe başkanlığını daha iyi yapacağım"ı düşünüyorum, "Ben Tevfik Yıldırım'dan ilçe başkanlığını daha iyi yapabileceğimi düşünüyorum, kafamda projelerim var, bu partiye yönelik hayallerim var" diye aday olmuş bazı arkadaşlarımız da var. Bunlara, bunlara hiçbir sözümüz zaten olamaz. Bunlar demokratik hakkını kullanmış, örgütün teveccühüne kendisini sunmuş. Bu örgütün teveccühüne kendini sunmak da büyük bir şereftir ve mücadelesini etmiş, sonuca da saygı duymuş isimlerdir. Ama bu süreci böyle ihtirasın gölgesinde, partinin ne zarar görür bilmeden, sosyal medyada partiyi afişe etmek suretiyle, olmamış olayları olmuş gibi göstererek, böyle partiyi ve kişileri yıpratmak suretiyle yapmış kişiler de örgütten cevabını almıştır. Bunu da net olarak ifade etmek isterim.
Hem muhalif gruplar birçok yerde hem de mevcut ilçe başkanları ve yönetimleri ikisi birden benle sıkıntısı olmadığını açıkça ifade etmişlerdir. Birçok mahallede örneği olmuştur. Yani çıkıp farklı bir listeyle, Odunpazarı'nın bir mahallesinde girmiş, "Bizim Talat Yalaz'la bir sıkıntımız yok, biz de kazanırsak Talat Yalaz'ı destekleyeceğiz" diyen çok büyük bir kitle de olmuştur. Bunu da bir kere yerli yerine oturtmak lazım. Yani tepkilerin odaklandığı, ileri sürüldüğü kişiye değil. Bir kere şunu da son olarak ifade edeyim, kapatayım. Kim neyi için eleştiriyor, arkasında hangi saik var, kim art niyetli, kim dürüst, kim farklı bir niyetle eleştiride bulunuyor, kimin o eleştirinin arkasında bir art niyet var, kim samimi, hepsini bilebilecek kadar hem siyasi tecrübeye hem de zekaya sahibim. Ve kendimin zekasından çok örgütün zekasına güvenirim. Kendimin tecrübesinden çok bu kadim örgütün tecrübesine güvenirim. Bunun da farkında olduğumu yeri gelmişken ifade edeyim. Örgüt bizim önümüzde gidiyor. Biz örgüte yetişirsek iyi il başkanı oluruz. Örgüte yetişirsek onlarla birlikte kol kola yürürüz. Örgüt iyi ki var. Örgütün olmadığı yerde hiçbir şey olmaz. Kim olursa olsun örgütün dışına çıktığı takdirde kaybetmeye mahkumdur. Örgütle bütünleşen, örgütle çalışan, örgütle kol kola giden herkes bu örgütte gerekli karşılığı alır. Çünkü bu örgütün vicdanı diğer hiçbir örgütlere benzemez, çok büyüktür.
Tek liste olması sebebiyle ve 42. maddenin böyle bir durum oluşturması yedeksiz yönetim olmaz. Yedeksiz yönetim yarın bir gün düşer. Belki şimdiden düşer tüzüğe bakmam lazım. 20 kişi yönetim yedeğin yok. Bu çok ciddi bir sıkıntı. 1-2 arkadaş farklı bir göreve talip olmak için gitti. Yönetimde sayı düşüyor. Her kişi bize lazım. Hatta ben şimdi yedeklerle 40 kişilik bir yönetim yapmanın derdindeyim. Yedekleri de çağıracağım yönetime. Yani sayımız arttı tüzükte. Toplantıları en azından ayda 1 toplayacağım. Onlarla istişareme başlayacağım. Olabildiğince çok kişiyi biz örgütlemeye çalışıyoruz. Yedeksiz yönetim olmaz.
Beni buradaki bu karara iten temel sebep budur. Tek liste giriyorsunuz. Ne olmuş 2-3 kişi delmiş listeyi. 9 kişiyle çalışmışım. Hani burada ön seçimde nasıl bir bağlantı kuruldu onu bilmiyorum. Konuşuruz İbrahim Arslan ile. İbrahim Arslan da desteğini açıkladı. Kongreden birkaç ay önce bir yemek yedik. Orada net olarak başarılı bulduğunu, arkamda olduğunu, yanımda olduğunu, tabii bazı eleştirilerinin de olduğunu onları doğru ifade etti. Şunu şunu yaparsak daha iyi olur. Bu dönemde bunu bunu yapmanı tavsiye ederim bir abin olarak. Örgütte yıllarını vermiş bir örgüt emekdarı olarak. Yine oradaki şeyi de iyi niyetli görüyorum ben. Yani tutup da orada bir eleştiride bulunmadı. 'Yolun açık olsun. Geleceğin çok açık, önün çok açık ama tabii bunlar seni şımartmasın' dedi.
Bence de hiçbir şekilde şımarmamak lazım. Çünkü şımarmak sizi durdurur. Oturtur, yeterli gördüdür. Biz kendimizi yeterli görmemek zorundayız. Çünkü bizim amacımız iktidar olmak. İktidar oluncaya kadar Eskişehir'in %99'unun oyunu alsak, alamadığımız %1'in oyuna da talip olmalıyız. Her oy bize lazım. Bakın, ittifaklar anlamında sıkıntılar var. Bugün bazı açıklamalar oldu ittifak yaptığımız daha önceki partilerden.
Şimdi erkenden bir açıklama yapmak istemem ama farklı bir konjonktürle de karşılaşabiliriz seçimlerde. Yerel seçimlerde biliyorsunuz tek başımıza girdik. %38 oyla Türkiye'nin 1. partisi olduk. Genel seçimde bizde %50 + 1 lazım. Bunlar tabii ilerleyen süreçte daha portre olarak net olarak çerçeve çizilecek. O iyi niyetli bir eleştiri. Yani kötü niyet görmedim ben orada. Yani çalışkanlığınla, başarınla devam et kardeşim. Bana kardeşim diyen birisi zaten. Kardeşim, bu şekilde devam et. Tek liste girmen bir süreci atlattın, geride kaldı. Rehavetine kapılma, kaldığın yerden devam et dedi. Bugün de birlikteydik. Ali Mahir Başarır Başkan buradaydı. Birlikteydik. İlişkilerimiz, diyalog kanallarımız son derece iyi. Tabii sürecin yoğunluğunda orada bir sitemi de oldu. Tabii kongreye giriyorsunuz. Tek aday tek aday girdin ne olacak diyorlar şimdi de biz sıkı tuttuk, uğraştık, çalıştık. Ben yine sanki karşımda aday varmış gibi bütün delegeleri aradım. 634 delegenin abartmıyorum, 500 küsurunu tek tek aramışımdır, görüşmüşümdür. Çünkü biz seçimlerde böyle biliriz yani gidersiniz o insanların tercihine sunacaksınız kendinizi. O sürecin de bir yoğunluğu vardı. Kendisine de bu hususta bir zamanlama ayırma anlamında sürecin yoğunluğu itibarıyla bir zaafımız da olduysa onu da orada dile getirmiş oldu."