CHP Genel Başkanı Özgür Özel şu ifadeleri kullandı;
"Eskişehir'de 6 belediye başkanımız vardı 8'e çıktı bu dönem. Büyük bir başarı kaydettik. Hepsiyle ayrı ayrı gurur duyuyoruz ve biz Eskişehir'i tanıyoruz, biliyoruz, sesine kulak veriyoruz. Ama vatandaştan oy istemeye gelince yüzünü dönen, sonra sırtını dönüp giden bir iktidar var. Eskişehir'in ölüm yollarına dönen, ilçeler arası yollarında üstlerine düşeni halen daha yapmadılar. Çevre yolu yapacaklardı, yapmadılar. Havalimanı var, tarifeli sefer yok. Osmangazi Tıp Fakültesi Hastanesinde depreme dayanıklısızlık var, risk büyük, çalışma yok. Devlet okulları depreme dayanıksız, acil dönüşüm için genel iktidarın harekete geçmesi lazım, yapılan bir iş yok. Biz hayırseverleri, Eskişehir'in hayırseverlerini harekete geçirirken bir türlü bakanlığı Eskişehir'e yatırım için harekete geçiremiyoruz. Belediyelerimiz eliyle çağdaş bir kente dönüştürülen Eskişehir'e bu sorunlar yakışmıyor. Bundan sonra AK Parti'ye bu sorunları çöz diyeceğiz. Yakamızdan düşsünler, geliyoruz, hepsini biz çözeceğiz.
Gelelim gelelim sebebi ziyaretimize en önemli konuya. O kadar önemli ki her şeyi bırakıp bunu düşünmek, bunu konuşmak lazım. Dünya öyle yapıyor. İnanın Çin öyle yapıyor. Amerika, Trump öyle yapıyor. Ama bizim burada işler biraz farklı dönüyor. Bugün buraya biraz önce de dediğim gibi memleketin istikbalini, geleceğini, ülkenin geleceğini, gençlerimizin umudunu konuşmaya geldik. Eskişehir, Eskişehir'in hem toprağını hem de ülkenin bağımsızlığını savunmaya geldik. Nadir toprak elementleri 21. yüzyılın mucizesi. Petrol bulunduğunda o yüzyılın mucizesiydi ama bu bambaşka bir mucize. Şöyle düşünülüyor, şöyle söyleniyor: Dünya bir yere geldi. Kaynaklar tükendi. Bundan sonra yapılacak icatlar ya da bir trenin hızının artması, bir telefonun kapasitesinin artması. Bunlar bu teknolojiyle, bu metallerle, bu elementlerle bu kadar. Ama sonra, teknoloji gelişip, araştırma geliştirme geliştikçe bir şey fark edildi. Bazı nadir toprak elementleri var. Ondan böyle gramın binde biri miligram, onun binde biri nanogram, onun binde biri kadar koyuyorsun. Dünya kadar demiri dünyanın en kuvvetli mıknatısı yapıyorsun. Mucize. Bir başkasını alıyorsun öyle bir kullanıyorsun iletkenliği bilmem kaç katına çıkarıyorsun. Öyle olunca, bunların en çok olduğu ülke Çin. Çin kendindekini tüketmiyor, dünyadakilerin peşinde. Çin'in rakibi Amerika. Bakın kanlı bir savaşın, gözyaşının arasında Ukrayna ile Rusya savaşında duruyor. Zelenskiy'i çağırıyor diyor ki "Nadir toprak elementlerini bana ver, seni ancak öyle desteklerim". Ukrayna'nın elementlerinin peşinde duruyor. Şimdi Türkiye'de sıfırı tüketen, hem madden hem manen tüketen. Siyaseten artık meşruiyetini yitiren, sandık kurulsa ki son sandık kuruldu, 24 yıl sonra yenildi. Son sandığı kurduk, 47 yıl sonra Cumhuriyet Halk Partisi'ni 1. yaptık, onu yendik son sandıkta.
Kazandık, kurulsa seçimi kaybedeceğini bilen birisi meşruiyeti de geleceği de Amerika'da aramak için yola çıktı. Hatta, hatta yola çıkmadan önce, önce gelme dediler. Bir söz ver dediler. Trump'ın oğlu Junior Trump'ı İstanbul'a gönderdiler. Haberdar oldum. Rahatsız oldum ve sizlere duyurdum. Dedim ki "Ya sen Cumhurbaşkanısın, bu Trump'ın oğlu. Dengin mi? Devletler arası ilişkilerde bilmem kimin oğluna ne iş var?" Yok. Önce sustu. Sonra Trump doğruladı, kabul etti. Trump'ın oğluyla oturdu. 4 konuyu konuştu.
"Boeing uçak alacağız. Yarısı Airbus, yarısı Boeing olması lazım. Hepsini Amerika'dan Boeing alacağım" dedi. Amerikan mallarına vergiyi sıfırladı, Çin mallarına vergiyi arttırdı. Üçüncüsü, normalden yüzde 20 pahalı ki faturayı sana ödetecek, doğalgazı gitti Amerika'dan aldı, sıvılaştırılmış doğalgaz. Dördüncüsü, nadir toprak elementlerinin verilmesinin Trump'a verileceğinin oğluna sözünü verdi.
Bu şartla buna randevu verdiler. Bu şartla gitti. Bu şartla gitti ve Oval Ofis'e oturdu. Görüşmeden önce bunları söylüyordum. Trump görüşmeden memnuniyetini anlattı, "Boeing'leri sattık" dedi. Ayrıca, ayrıca Ruhban Okulu'nu Erdoğan'a söyletti. Ayrıca doğalgaz dedi. Toprak elementlerinde henüz bir şey dememişlerdi. Ama ben mevzunun ne kadar önemli olduğunu gördüm. Bu millete anlatmayı bir vazife bildim.
Füze güdüm sistemi yaparken bu lazım. F-35 uçak yapıyorlar, bu lazım. SİHA motorlarında, uydu teknolojisinde, lazer sisteminde, akıllı telefonda, hızlı trenlerde bu lazım. Yarın bir yerden bir yere ışınlanma olacaksa, "50 yıla olacak" diyorlar, bu elementler lazım.
Peki, bu elementler en çok Çin'de. Başka nerede? Çeşitli ülkelerde. Ama dünyada beşinci en büyük rezerv Türkiye'de, Eskişehir'de, Beylikova'da. Şimdi, şimdi dünyada üretimin %70'ini yapan Çin öbür ülkelerin peşinde, %1-2 olan ülkelerin peşinde. Bizde dünyanın en büyük beşinci rezervi var. Osmanlı sanayi devrimini kaçırmasaydı, bugün dünyanın en zengin, en güçlü ülkelerinden biri olurduk. Birçok devrimi ıskaladık. Şimdi büyük bir oyunla karşı karşıyayız. Çünkü Erdoğan Trump'a nadir toprak elementlerini burada Beylikova'dakileri ham cevher olarak, karışım olarak vermeyi taahhüt ediyor. Eğer bunu verirsek, altın yumurtlayan tavuğu vermiş oluruz. Trump'tan bir yumurta alırız. Tavuk her gün onun bahçesinde yumurtlar. Eğer bunu verirsek, geleceği kaçırmış oluruz. O yüzden ben bunu her yerde anlatıyorum ama bu işe özel bir mitingi Eskişehir'de yapmak, yerinden buna itiraz etmek, sizin desteğinizle birlikte bunu milletimize şikayet etmeye geldim.
Bakın, Erdoğan vaktiyle FETÖ ne istediyse vermişti, şimdi Trump ne istediyse veriyor. Ama bugün vermeye kalktığı şey, bu haliyle verirsek 1 liraya verecek, üretilen ürünü 1000 liraya değil 10.000 liraya geri alacağız. Oysa bu elementlerin burada kalması, teknolojinin bu ülkeye kazandırılması, kendimiz çıkartır, kendimiz üretir, kendimiz kullanırsak bir mucize olacak. Bu boynu bükük gençler, biz dünyanın öbür tarafında hayal kuran gençler burada hayal kuracak. Bu ülke dünyanın sayılır zengin ülkelerinden birisi olacak. Teknolojisiyle gelişecek, ekonomik varlıklarıyla güçlenecek ama bunun için Trump'ın bu oyununu bozmamız. Erdoğan'a ne diyor? Onda olmayan bir şeyi veriyoruz diyor Amerika Büyükelçisi Tom Barrak. Diyor ki: "Onun Türkiye'de meşruiyeti yok." Yani rakiplerine darbe yaptı ya, "Dünyada, Avrupa'da meşruiyeti yok. Trump akıllı birisi, ona meşruiyet verecek, ondan çok değerli şeyler alacak. Bunu göreceksiniz." diyor. Ve son olarak Trump çıktı, dedi ki: "1 yıl içinde çok fazla nadir toprak elementimiz olacak. Bu kadar çoğunu ne yapacağız ben de bilmiyorum." diyerek seviniyor, kendisiyle övünüyor. Biz de diyoruz ki, Türkiye bu noktaya gelene kadar kanun teklifimizi yazdık. İmzalarımızın ilkini ben attım, milletvekilleriniz attılar. Erdoğan'ın önüne koyduk. Şimdi Eskişehir'den, AK Partilisi, MHP'lisi, bu ülkeyi seven herkese sesleniyorum. Bütün AK Partililere sorun. CHP'nin kanun teklifi diyor ki: "Nadir elementleri devlet çıkarır. Nadir elementleri devlet işler. Nadir elementler birilerine satılamaz. Milletin malıdır, gelecekteki mucize kalkınma için korunmalıdır, saklanmalıdır.
Buradan, buradan Erdoğan'a sesleniyorum. Burası Eskişehir'in Cumhuriyet Meydanı. Burası seçimlerde güya iddia koymaya kalkıp daha sonra boyunuzu aldı, boyunuzun ölçüsünü aldığınız Eskişehir. Ve burada herkes ayakta ve nadir elementlerin satılmaması için, ülkenin geleceğinin satılmaması için burada bir araya gelmişler ve buna direniyorlar. Nadir elementler bu ülkenin geleceğidir, sana sattırmayız. Satacaksan satama! Erdoğan istifa diyorlar. Erdoğan istifa diyorlar.
Maalesef bunların tek derdi yapıştıkları koltukları olmuş. Bu Erdoğan öyle biri ki vaktiyle, vaktiyle benim yaşımdaydı, kendi yaşındaki, kendi yaşındaki Necmettin Erbakan Hoca'ya "Yaş 70 iş bitmiş" diyordu. Benim yaşımdaydı, rahmetli Bülent Ecevit'e "Senin yaşın memleketin sorunu oldu. Ölünce mi bu işi bırakacaksın be adam?" diye terbiyesizlik yapıyordu. Şimdi, şimdi sadece ve sadece koltuğunu korumak, oturduğu koltuktan kalkmamak, orayı kaybetmemek için ülkenin bütün geleceğini feda etmeye niyetlenmiş. Ve ülkenin dertleriyle meşgul değil, varsa yoksa kendi derdi: iktidarda kalma, koltuğunu kaybetmeme derdi. Eskişehir yaşıyor, Eskişehir gülüyor. Bu ülkeyi yönetenler yanınıza geliyorlar mı? Hatrınızı sorabiliyorlar mı? Çarşıda varlar mı? Pazara, sokağa çıkabiliyorlar mı? Çünkü onlar artık bu ülkenin gözünden de düştüler, gönlünden de düştüler. Bu ülkeye yaşattıklarından sonra bir daha sizin yanınıza gelebilecek durumda değiller. Milyonları fakirlikte, yoksullukta eşitlediler. Maalesef bu ülke, Avrupa'da yıllık enflasyon %3, Türkiye'de %33. Avrupa'daki 1 yıllık enflasyon bizde sadece Eylül ayı enflasyonu."