Demokrat Parti Eskişehir İl Başkanı Hüseyin Özcan şu ifadeleri kullandı;

"Gün geçmiyor ki Türkiye gündeminde yolsuzluklarla, haksızlıklarla ilgili şeyler konuşulmasın. Bu hafta patladı, biliyorsunuz. Türkiye Futbol Federasyonu Başkanının açıkladığı hakemlerle ilgili iddia ve bahis olaylarında artık ne söyleyeceğimizi de bilmiyoruz. Demek ki Türkiye'nin son 10 yılında, 15 yılında oynanan maçlarla ilgili şaibeler ortaya çıkmış durumda. Sosyal medyada görüyoruz. Kulüplerin bugüne kadar birtakım maçlarla ilgili yaptığı itirazların da aslında ne kadar haklı olduklarını da bu vesileyle görmüş olduk. Evet, Türkiye baştan ayağa kirlenmiş durumdadır.

Bunun da müsebbibi maalesef sadece kendi yandaşlarını bir yerlere getirmek, kendi yandaşlarını makam mevki sahibi yapmak olan bir iktidarın, liyakati, başarıyı ve diplomayı görmezden gelerek, "sadece benim adamım olsun" mantığıyla yaptığı işlerden bir tanesidir bu.

Bu bahis konusu futbolla ilgili açılmışken, bugün Eskişehirspor'umuzun maçı var. Buradan da Eskişehirspor'umuza başarılar dileriz.

Evet, Türkiye'de her şey konuşuluyor. Yolsuzluklar, haksızlıklar, usulsüzlükler konuşuluyor ama maalesef ki hiçbir şekilde emeklinin 16.881 TL maaşı, asgari ücretlinin 22.100 TL maaşı, geçim sıkıntısı, okullarda bir öğün bile yemek verememe durumu, haksız ve liyakatsiz atamalar, çeşitli kurumlardaki yolsuzluk ve haksızlıklar konuşulmaz halde.

Bunun sorumlusu ne kadar iktidarsa, o kadar da ana muhalefettir aslına bakarsanız. Geçen haftalarda söyledim. Eğer siz 7 aydır Türkiye'nin reel politiği ile ilgili bir tek kelime konuşmazsanız, sadece Silivri ve mitingler üzerinden siyaset yapmaya kalkarsanız, iktidar partisi de bunu lehine çevirecek politikaları muhakkak ve muhakkak üretir.

Şimdi Eskişehir'in hiçbir sıkıntısı yokmuş gibi, Ana Muhalefet Partisinin il başkanı, maalesef ki maalesef Eskişehir gündemiyle ilgili bir tek kelime konuşmazken, "Parti Meclisine kim girecek" diye telaş içindeler. Buradan Sayın İl Başkanını, yani Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın İl Başkanını, Eskişehir'in gündemine dönmeye davet ediyoruz.

Elinde o kadar çok materyal var, elinde o kadar çok bilgi var, elinde o kadar çok konuşabileceği imkan varken, Parti Meclisi üyeliğinin peşine düşmüş olmak da bir garabet örneğidir.

Telaşları vardı dedik, sustuk. Kongreleri vardı dedik, ilçe kongreleri, il kongreleri, mitingleri vardı dedik, sustuk. Fakat kongreleri de bitti, mitingleri de bitti. Hâlâ genel siyaset yapmak üzere politika üretmeye devam ediyorlar. Biz de buradan kendimizi parçalayarak Eskişehir'in ve Türkiye'nin gündemi hakkında konuşmaya devam ediyoruz.

Şimdi Eskişehir'de imarla ilgili bir Yeşiltepe sorunu var arkadaşlar. Bildiğim kadarıyla 1’in üzerinde vatandaşımız oradaki imar uygulamalarıyla ilgili sıkıntı içindeler ve şikayetleri var. Son müracaat tarihleri, itiraz tarihleri de doldu ve itirazlarını da yaptılar.

Eskişehir'de ada bazında uygulamayı, eğer siz oradaki ada içindeki parsel sahiplerine sormadan, danışmadan, rızalarını almadan yaparsanız bu tür sıkıntıları yaşamış olursunuz. 600 metrekare arsası var, imar uygulamasından sonra, ada bazında uygulamadan sonra kendisine 300 metrekare yer düşmüş. Sonra onu komşusuyla şüyulu hâle getirmişsiniz. 'Benim' diyor, '3 artı 1 iki tane dairem vardı, şimdi yeni imar uygulamasından sonra iki tane 2 artı 1 daire kalıyor' diyor. Çünkü niye? Çünkü oturduğunuz yerde imar uygulaması yapıyorsunuz. Çünkü niye? Popülist politikalarla belediyecilik yapmaya çalışıyorsunuz.

Bu arkadaşlar, sosyal demokrat politikacılığı oldukça yanlış anlamışlar. Bir istihdam üretmeleri beklenirken, bir sosyal politika üretmeleri beklenirken, maalesef ki maalesef berber dükkanı açıyoruz arkadaşlar. Bu mudur sosyal belediyecilik?

Sonra kalkıyorlar, diyorlar ki: Sayın Genel Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi'nin, 'Sosyalist Enternasyonalin' diyor, 'başkan yardımcısıyım'. Şunu anlamakta güçlük çekiyorum. Atatürkçüyüm diyen bir partinin, Sosyalist Enternasyonali savunması kadar enteresan bir durum yoktur. Biri bana Atatürkçülükle Sosyalist Enternasyonali bağdaştırsın, ben de anlayayım. Bir kavram kargaşasının içinde yaşıyorlar. Bir kavram kargaşasını çözebilmiş değiller.

Dün yapılan anketlerde %34 oyları var arkadaşların. Sanırsınız ki parlamenter sisteme geri dönülmüş, başkanlık sistemi kalkmış, %50 artı 1 işi bitmiş, en çok oy alan parti mecliste çoğunluğu alır ve iktidar sahibi olur zannediyorlar. Dün bir ankette oyları %34'tü. %51'e gelmeleri için daha %17 oyları var.

Ne yapacaksınız? Hangi politikayla %51'e çıkacaksınız? Hangi egolarla %51'e çıkacaksınız? Kimleri görmezden gelerek %51'e çıkacaksınız? Bunları ben merak ediyorum. Ama Cumhuriyet Halk Partisi bunu merak etmiyor anladığım kadarıyla. Kendini parlamenter sistemin bir mensubu, bir siyasi parti olarak görüyor tahmin ediyorum.

Buna rağmen, 23 yıldır iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi, demokrasiden bahseden Adalet ve Kalkınma Partisi, haberleri bile yokken, iki tane ilçe başkanını görevden alıyor: Merkez ilçe başkanı, iki tane başkan; Odunpazarı, Tepebaşı. İlçe başkanları razı geliyor. Bana göre direnen, kahramanca direnen ilçe yönetim kurulu üyeleri istifa etmiyor. Doğru yapıyorlar, niye seçimle geldiler?

Kendi partisi içinde demokrasiyi sağlayamayan bir siyasi partinin, memlekette demokrasiyi sağlayabilmesi ve memlekete demokrasiyi getirebilmesi mümkün değildir. Bunun aksini iddia edebilen varsa buyursun gelsin. Siz önce kendi partiniz içindeki demokrasiyi sağlayacaksınız.

Emin olun, Eskişehir'de bazı bürokratlar Adalet ve Kalkınma Partisi'nin il başkanı gibi davranıyorlar. Duyuyoruz, 'Kimi yapalım ilçe başkanı?' diye bazı bürokratlara soruyorlar. Ya arkadaş, bu ne lahana, bu ne perhiz, bu ne turşu? Bunu çözmek, anlamak mümkün değil maalesef.

Şimdi ana muhalefet partisi ve Eskişehir'in belediye başkanları bir takım şeyleri yanlış yapıyorlar da iktidar partisinin mensupları yanlış yapmıyorlar mı? Yapıyorlar. İşte televizyonlarda konuşuluyor, bir imar rantıyla ilgili, bir arsa takasıyla ilgili şeyler konuşuluyor. Yani bu artık yerel'e inmiş arkadaşlar. Bu yolsuzluklar, bu haksızlıklar, bu adaletsizlikler yerel'e kadar inmiş durumda.

Peki ne yapacağız? Susacak mıyız? Kabullenecek miyiz? Hayır. Peki ne yapacağız? Önce bir takkeyi önümüze koyacağız, arkadaş. Önce şu takkemizi bir önümüze koyacağız. Bu memlekette biz de 3 belediyeyi idare ettik arkadaşlar. Hepiniz burada şahitsiniz. Hepiniz o günleri yaşadınız. Hangi bir belediye başkanı hakkında, hangi bir meclis üyesi hakkında, hangi bir o zamanki ismiyle Doğru Yol Partili hakkında bir haksızlık, hukuksuzluk, yolsuzluk, adam kayırma, rüşvet, irtikap, bir şey gördünüz? Görmediniz, değil mi? Herhangi bir şikayet oldu mu? Olmadı. İktidardayken de yerelde muhalefet olduk. Ama bunların hiçbiri konuşulmadı. Yani adam, adam kendi işini çözmek için, bakın, garabet örneğine bakın, kendi işini, kendi özel işini çözmek için bir meclis üyesi başka bir kuruma müdür yardımcısı atatıyor. Bakın, bakın, bakın. Başka bir kuruma meclis üyesi, başka bir kuruma müdür yardımcısı atatıyor, kendi evrakını kendi istediği gibi yazdırabilmek, onaylatabilmek için. Bunlar artık bir iddia olmaktan çıkmıştır. Fakat buna rağmen, AKP'nin Sayın İl Başkanı bir konsey oluşturuyor; bir Sanayi Odası, Ticaret Odası, Organize Sanayi Müdürü, işte Borsa Başkanımız. Çok kıymetli başkanlarımız onlar, hepsini seviyor, sayıyoruz. Ama bu konseyin içinde maalesef ki belediye başkanlarımız yok. Neden? Biz buradan geçmişte söyledik. İktidar partisi, Eskişehir'deki odaların, borsaların üzerindeki gücünü kaldırsın, gücünü çeksin, onların üzerinde oynamasın. Ama böyle yaparsanız neticesinde belediye başkanlarını çağırmadan orada bir şehirle ilgili bir şey yapmaya çalışırsınız ama o iş güdük kalır. O adım yürümez, o adım atmaz. O çocuk okumaz, halk tabiriyle. O yapacağınız işlerden bir fayda gelmez. Ama kendilerince bir şey oluşturmaya çalışıyorlar. Öyle bir oluşum başarısız olur Eskişehir'de. Burada kimseyi savunur, kimsenin hakkını yemek için söyler hâlde değiliz. Ama şehrin ortak yönetilmesi iddiasını biz bu kürsülerde konuşmaya başladığımız on yıllarca önceden beri söylemeye başladık. Şehirler ortak akıllarla yönetilir diye. Siz bir ortak aklı görmeden gelip de, görmezden gelip de deneme yanılma yoluyla bir şeyler yaparsanız, deneme yanılmanın sonu yamulmadır arkadaşlar. Bunun derdini, bunun kahrını, bunun sıkıntısını o üzerinde deneme yaptığınız halk çeker. Yeter artık. Yeter artık. Ya bu şehri ortak akılla yönetirsiniz ya da her hafta buradan bunları söylemeye devam ederiz. Bizim derdimiz burada siyaset yapmak, politika üretmek filan değil. Bizim derdimiz burada 1 milyon Eskişehirli'nin hakkını savunmaktır. Çünkü duymuyorsunuz. Çünkü dinlemiyorsunuz iktidarı, muhalefeti. Çünkü kapılarınız kapalı. Çünkü gözleriniz kapalı. Çünkü kulaklarınız kapalı. Dinlemiyorsunuz. Duymuyorsunuz. Sizi idare etmeye çalışan birkaç danışman ve birkaç yalak ve salağın peşinde gidiyorsunuz.

Eskişehir bunlara bırakılacak kadar sahipsiz bir şehir değildir. Bunlara bırakılacak kadar küçük bir şehir de değildir. Dolayısıyla bir an önce Eskişehir'i ortak akılla yönetmeliyiz. Bir mevki makam peşinde koştuğumuz filan yok. Ortak akılla yönetmenin, bu şehrin içinde yaşayan, bu şehrin toplu ulaşımını kullanan, bu şehrin suyunu tüketen, bu şehrin gazını tüketen, bu şehrin sokaklarında yürüyen, bu şehrin trafiğinde araç kullanan bir vatandaş olarak buradan sesleniyorum. Ya bu şehri ortak akılla, iktidar muhalefet fark etmiyor, ya ortak akılla yönetirsiniz ya da bu şehri size yönettirmeyiz. Artık bu direnç noktasına geldik. Artık direnç noktasına geldik. Bu direncimizi kırdırırsanız buradan çok daha ağır şeyler söyleyeceğimizi buradan ifade etmek isterim."