Eskişehir Filistin İle Dayanışma Platformu adına Uygar Kurtcu şu ifadeleri kullandı;
"Filistin’de soykırım Bayram’da da ara vermeden devam etti. Irkçı soykırımcı rejim kendisinin oluşturmuş olduğu sözde insani yardım noktalarını Gazzeli aç ve susuz insanları avlayarak katletmek için adeta bir tuzak olarak kullanıyor. Siyonist işgal çetesi yetmezmiş gibi IŞİD ile bağlantılı çeteleri de Gazzelilerin başına musallat etti. IŞİD’le bağlantılı çeteler, siyonist işgal güçlerinin bilgisi ve kontrolü dahilinde gelen oldukça sınırlı yardımı çalıyor ve başka amaçlarla kullanıyor.
Gazze, 2007’den beri Siyonist Rejimin ablukası altında. Ancak yaklaşık son üç aydır soykırımcı Siyonist Entite’nin uygulamakta olduğu ablukanın bu zamana kadar eşi benzeri yok. Soykırımcı Siyonist Rejim açıkça savaş suçu teşkil edecek ve soykırımın amacıyla suya, gıdaya ve ilaca erişimi engellemeyi bütün Gazze halkı üzerinde bir silah olarak kullanıyor.
Tüm dünyanın gözleri önünde ekranlarda bir soykırımın gerçekleştirilmesi izlenirken birkaç istisna dışında tüm iktidarlar tüm bu olanlara seyirci kalmış durumdalar. Sadece seyirci kalmakla yetinmiyorlar, ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi ülkeler soykırımcı Siyonist Entite’ye silah satıyor ve siyaseten de desteklemeye devam ediyor. Ayrıca bu ülkeler soykırımcıyı korumak için protestocu yuttaşlarına karşı şiddet kullanıyor, hem kamu hem de özel sektörde işlerini kaybetmelerinin önünü açıyor ve yargılamalara maruz bırakıyorlar. Arada bir Netanyahu’nun SiyoNazi hükümetini eleştirir gibi yapsalar da bu uzun sürmüyor.
Kazakistan ve Azerbaycan gibi ülkeler soykırımcı Siyonist Rejimin petrol ihtiyacını karşılıyor. Güya sözde Filistin halkına hiç kimsenin vermediği desteği verme iddiasındaki Türkiye’deki iktidar ise bu Siyonist İsrail Rejimine satılan petrolün taşıyıcılığı rolünü üstlenmiş durumda.
Ayrıca, Türkiye’nin - Derince, Ambarlı, Mersin gibi - limanları soykırıma askeri mühimmat ve teçhizat dahil çeşitli ürünleri taşıyan gemilerin en sık uğradığı limanlar arasında. Bugün dahi İsrail ordusuna çelik taşıyan Vela gemisi Mersin limanına yanaşmak üzere. Ülkemizin otobanlarında Siyonist şirket ZIM’in tırlarıyla karşılaşmak sıradan bir vaka. Bir de buna üçüncü ülkeler ve sözde Filistin Yönetimi üzerinden yapılan hülle ticareti ekleyiniz. Ülkemizdeki üsler sayesinde İsrail’e sağlanan desteği de unutmayalım.
İşte bu şartlarda Özgürlük Filosu Koalisyonu, İsrail'in yasadışı ve soykırım amaçlı ablukasına doğrudan karşı çıkarak, insani yardım ve uluslararası insan hakları savunucularını taşıyan sivil gemi Madleen'i Gazze'ye doğru yola çıkardı. Yaklaşık 8 günü geçen bir yolculuğun sonunda, bu sabah öğrendik ki Gazze Şeridi'ne insani yardım ulaştırmak için yola çıkan Madleen gemisine soykırımcı siyonist igal güçleri müdahale etmiş ve 12 insan hakları savunucusunu tutksak almış. Bu beklenen bir sonuçtu.
Burada asıl üzerinde durulması gereken Madleen’in misyonunu gerçekleştirme açısından katkısının ne olduğudur. Madleen, dünya kamuoyunun dikkatini soykırım gerçeğine bir kez daha çekerek siyonizmin barışcı her türlü insani yardıma karşı olduğuna ve iktidarların riyakarlıklarına tekrar ayna tutmuştur. Çeşitli uluslararası örgütlerin çatısı altında toplanmış çoğu işbirlikçi rejimlerin yapamadığını bir avuç cesur yürek; ablukayı kırmak, soykırımı durdurmak, işgalin önüne dikilmek için rotasını Gazze’ye yönelterek Madleen gemisiyle yapmaya çalışmıştır.
Bu küçük gemi hatta tekne, insanlığın vicdanı olarak bütün tehditlere rağmen Akdeniz sularını yara yara işgal edilmiş toprakların 185 km yakınına kadar gelebilmiştir. Bu yolculuğu sırasında da dünya kamuoyunun gözlerini üstüne çekmesini bilmiştir.
Son Özgürlük Filosu gemisi, Gazze'nin ilk ve tek kadın balıkçısı Madleen’in adını taşıyor. Madleen, işgalcilerin vurması sonucu babasının çalışamaz hale gelmesi üzerine ailesinin geçimini sağlama sorumluluğunu üstlenmiş genç bir kadın. 15 yıldır, zaman zaman Siyonist işgalcilerle başının belaya girmesi pahasına balıkçılık yaparak 6 kardeşinin geçimini sağlamış bir mücadele insanı. Madleen Filistinlilerin direnişçiliğinin yılmaz ruhunu ve İsrail'in toplu cezalandırma ve kasıtlı açlık politikasına karşı büyüyen küresel direnişi simgeleyen isimlerden biri.
Madleen gemisinin denize indirilmesi, İsrail insansız hava araçlarının Malta açıklarındaki uluslararası sularda bir başka Özgürlük Filosu yardım gemisi olan Vicdan'ı bombalamasından sadece bir ay sonra gerçekleşti. Bu olay, Gazze'deki ablukayı kırma misyonunun hem aciliyetini hem de tehlikesini vurguluyor. Gemide, aralarında tanınmış aktör, siyasetçi ve aktivistlerin de bulunduğu 12 gönüllü bulunuyordu. Gemi, bebek maması, un, pirinç, çocuk bezi, kadın hijyen ürünleri, su arıtma kitleri, tıbbi malzeme, koltuk değneği ve çocuk protezleri dahil olmak üzere Gazze halkı için acil olarak ihtiyaç duyulan malzemeleri taşıyordu.
Madleen sessizliğe, korkuya veya suç ortaklığına boyun eğmeyi reddetme mirasının devamıdır. Gazze'ye uygulanan abluka, sadece İsrail'in ateş gücüyle değil, küresel eylemsizlikle de sürdürülmektedir. Risklere rağmen, doğrudan sivil direnişin hala önemli olduğuna, aktif dayanışmanın dünyanın ahlaki pusulasını değiştirebileceğine dair bir göstergedir. Madleen bu nedenle denize açılmıştır. Mücadele bitmemiş, aksine daha yeni başlamıştır.
Madleen, 1 Haziran’da İtalya’nın Katanya kentinden Siyonist soykırım rejiminin ablukasını delmek, içeride kıtlıkla boğuşan halka insani yardım ulaştırmak ve uluslararası kamuoyunun dikkatini tekrar Filistin’e çekmek için yola çıkmıştı. Gemi güçlü bir politik mesaj da taşımaktaydı. İnanıyoruz ki, bu politik mesaj gereken yerlere ulaşmıştır. Bu mücadele iktidarların değil, onları da bir gün dize getirecek olan halkların mücadelesidir.
İsrail bir kez daha uluslararası hukuku ihlal etmiştir ve -şimdilik- ve bir kez daha cezasız kalacak.
Uluslararası sularda bir insani yardım gemisini durdurarak, İsrail bir kez daha deniz hukuku ve insani hukuku çiğnemiştir. Bu yasadışı eylem, uluslararası tutuklama emri bulunan bir başbakanın komutası altında soykırım suçunu işleyen bir işgalci soykırımcı güç tarafından gerçekleştirilmiştir.
Gemiler Gazze’ye Hayfa’ya Değil, Siyonist Sermaye Limanlardan Defol
8 gün boyunca dünyanın dört bir yanından sivil toplum ve siyasi sesler yükseldi. Sonuç olarak, 9 kişinin öldüğü 2010 yılındaki ölümcül filoya saldırının tekrarlanmasını önlendi.
Unutmamamız gereken şey şudur:
Matleen’deki insan hakları savunucularının cesareti ve onurlu duruşu her zaman saygıyla hatırlanacaktır. Filistin'in unutturulmaya çalışıldığı bir zamanda onlar canlarını ortaya koydular.
600 küsür gündür kılını kıpırdatmayan Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi kuruluşlara gelince, üzerinizdeki soykırımcılarla işbirliği damgası hiç çıkmayacak! Ne çıkarlarınızdan vazgeçtiniz, ne de İsrail'le işbirliği yapmaktan.
Bu basın açıklamasını bitirmeden önce, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne atılması gereken adımlara dair çağrımızı da tekrar etmek istiyoruz.
Soykırımı durdurma adına iktidardan başlıca taleplerimiz şunlardır:
İsrail’i tanımanın geri alınması ve diplomatik ilişkilerin kesilmesi,
İsrail'e tam ambargo ve yaptırım,
Ticareti hileli yollarla sürdüren sermayeye karşı kararlı bir boykot,
İsrail’e yatırım yapan şirketleri yatırımlarını geri çekmeye zorlamak,
ABD destekli üslerin kapatılması ve Filistin Dostları’nın yargılanmasına son verilmesi."