Eskişehir Ticaret Odası Temmuz ayı meclis toplantısında konuşan Eskişehir Ticaret Odası Başkanı Metin Güler şu ifadeleri kullandı;

“Gerçekten hepimizin içini acıtan, hassasiyetle yaklaştığı bir meseleyle karşı karşıyayız. Son orman yangınlarında hayatını kaybeden 11 vatandaşımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır diliyorum. Hem kentimizin hem de ülkemizin başı sağ olsun. Bu yangınlarda sadece vatandaşlarımızı değil, aynı zamanda görev sırasında hayatını kaybeden kahramanlarımızı da kaybettik. Onlar da bizim şehitlerimizdir.

Peki biz, Eskişehir Ticaret Odası olarak ne yapıyoruz? Şimdiye kadar 9 orman oluşturduk. Son üç yıldır, tiyatromuza üye olan her vatandaş adına bir fidan dikiyoruz. Planlaması yapılmış durumda ve bu uygulamayı sürdürüyoruz. Yeterli mi? Elbette değil.

Koordinasyon kolay bir iş değil. Türkiye genelinde orman yangınlarını yöneten bir mekanizma var. Belediyeler olarak belli imkanlarımız var ama bu imkanları kullanırken de kurallara uymak zorundayız.

Celalettin Kesikbaş ile konuştuk. Hayatını kaybeden vatandaşlarımızın ailelerine nasıl destek olabiliriz diye Valilikle görüştük. Toplantılar yaptık. Bir şeyler yapalım istiyoruz. Çünkü bir canın telafisi yok. Geçmişte büyüklerimizle yaptığımız sohbetlerde ülkemizin çok daha yeşil olduğunu hatırlıyoruz. Geldiğimiz noktada kuraklık ciddi bir mesele hâline geldi. Ne yazık ki ormanlarımızı da koruyamıyoruz.

Yangınların nedeni kimi zaman kasıt, kimi zaman da bireysel ihmal. Ormanda havai fişek atan, cam şişe bırakan insanlar var. Bu ihmaller büyük felaketlere yol açabiliyor. Hiç kimseyi suçlamak istemiyorum ama bazı olayların bilinçli yapıldığı da basına yansıyan haberlerden belli oluyor.

Ben olsam, yaz aylarında ormanlık alanlara vatandaşların mangal yaparak girmesine tamamen yasak getiririm. Belki de bu yasaklar var, ama uygulamada eksiklik yaşanıyor. Bu mücadele bireysel değil, kolektif bir sorumluluk.

Yangın söndürme uçakları konusu da hassas bir konu. Yangın uçağı alabilir miyiz? Belki. Ama bu uçakları kullanmak, prosedürleri tamamlamak çok ciddi bir sistem gerektiriyor. Aynı şey ağaç dikimi için de geçerli. Bugün bir orman oluşturmak isterseniz, yasal prosedürleri var. Orman olması 20-30 yılı bulabiliyor. Bu nedenle, bu işlerin yönetimi merkezi bir irade ile yürütülmeli.

Türkiye’de orman üretimi yapan ciddi mekanizmalar var. Eskişehir de bu merkezlerden biri. Burada üretilen fidelerle ülke genelinde ormanlar kuruluyor. Bu yapılar zaman içinde değişebilir ama şu anki sistem böyle.

Yangınla mücadele ekipmanları, araçları bireysel değil kurumsal şekilde planlanmalı. Kentler arasında zaten dayanışma var. Örneğin Osmaneli’ndeki yangına Eskişehir’den ekipler gönderildi. Aynı zamanda bizim Seyitgazi bölgesindeki yangına da Çankırı’dan ekipler geldi. Ben geçtiğimiz pazar günü Çeşme’den dönerken iki yangın gördüm. Uçaklar müdahale ediyordu. Yeterli miydi? Hayır. Daha çok çalışma gerekiyor.

Kuraklık meselesi de ciddi. Su kaynaklarımız tükeniyor. Bozüyük Organize Sanayi Bölgesi’nde içme suyu sıkıntısı yaşanıyor. Karabayır’da eskiden 70-80 metreden çıkan su, şimdi 150-200 metreden çıkarılıyor. Bu da gösteriyor ki, su da artık stratejik bir mesele.

Enflasyon da ortada. Gıda fiyatları artıyor, kuraklıkla birleşince durum daha da kötüleşiyor. Bu nedenle her konuda stratejik planlamaya ihtiyaç var. Peki Eskişehir olarak ne yapabiliriz? Şehit ailelerine destek olabiliriz. Çocuklarına burs sağlayabiliriz. Ve en önemlisi, yeşil alanlarımızı artırabiliriz.

Eskişehir Ticaret Odası ormanlarımızın yenilerini kuralım. Bizi zorlayın, bütçemizi bu yönde kullanalım. Birileri yakıyorsa, biz dikmeye devam edelim. Yeşillendirdiğimiz her metrekare, geleceğe bırakacağımız en değerli mirastır.”