Eskişehir Genç Feministler Federasyonu ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu şu açıklamalarda bulundu;

“Bugün yine, ne yazık ki vahşice öldürüldüğü için aramızda olmayan bir kadın için, Nagihan Uyğur için toplandık. Öğrencilerin hâlâ tutuklu olduğu ülkemizde, 10 sene boyunca firari kalan bir katil, bir genç kadını öldürdüğü için toplandı. Kadınların aile içinde öldürülmesine rağmen dalga geçer gibi ilan ettiğiniz aile yılında, aile içinde öldürülmüş bir kadını anmak için toplandık.

O rezil ailelerinizin içinde bir genç kadın hem cinsel saldırıya maruz kaldı, hem öldürüldü, hem de bedeni üzerine beton dökülmüş bir kuyunun dibinde bulundu. Bugün burada hep bir ağızdan haykırdığımız gibi hiçbir kadın sizin patriyarkal acizliklerinizin mağduru olmaya devam etmeyecek!

Nagihan tam 1 yıldır kayıp olmasına rağmen, oturduğu evin bahçesine bakmak hiç kimsenin mi aklına gelmedi? Yoksa öğrencilerin tutuklandığı, anayasal haklarını kullandıkları için soruşturulduğu mesajı oluşturan iklimde kimse bu riski almadı mı? Sıra arkadaşımızı aylarca süren toplandığı umutlandıran adımlar, katiller için mi işe yaramadı, Nagihan’ı ne zaman hatırladınız? Sene sonu fişe firari bakıldı? Biz bu manzarayla her gün karşılaşıyor olduk. Bunu engelleyebiliriz! Bizi hapsettiğiniz o ailelerin içi de, başka Nagihan’ların da öldürülmesine yol açacak karanlıktır! 6284’ü niçin biz yazdıysak, öyle ya da böyle siz de uygulamak zorundasınız!

Kutsal gördüğünüz ailelerin içinde kadınlar sadece hayatları hakkında karar verdikleri için, sadece kadın oldukları için öldürülüyorlar. Siz ise alkış tutuyor, kadınların aile içinde öldürülmesi bu kadar artmışken “aile yılı” diye bağırıyorsunuz. İstediğiniz kadar bağırın, biz daha kadınlar daha da kalabalığız, biz de eşitlik diye bağıracağız! İnsanların cinsel yönelimi ve kimliklerine haksız müdahale ederek harcadığınız eforu, katillerin gerekli yaptırımlara maruz kalması için harcasaydınız, bugün Nagihan aramızda olacaktı!!

Nagihan’ın sürecinin takipçisi olacağız. Kutsal ailelerin kadınları koparmak üzere olan düzeninin karşısında durduğumuz gibi, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı tüm kadınlarla el ele yürüyeceğiz. Tüm kadınlara açık çağrımızdır, bu düzen güçlüyse, biz de sesimizi çıkarana kadar güçlüyüz. Gelin birlikte yürüyelim; Nagihan için, Rojin için, Sedef için artık sesiniz çıkaramayacak olan tüm kadınlar için hep birlikte haykıralım: ASLA YALNIZ YÜRÜMEYECEKSİN

Eskişehir’de çalışmakta olduğu bilinen Nagihan, henüz 19 yaşındaydı. Tam 1 yıldır Nagihan’dan haber alınamamıştı. Nagihan’ın, Kütahya’da dayısı ile birlikte kaldıkları evin girişindeki kuyuya atılarak üzerinin betonla kapatıldığı tespit edildi. Buradan soruyoruz: Tam 1 yıldır Nagihan kayıptı, evin neden araştırılmadı? 19 yaşındaki gencecik bir kadının ölü bedenini bulmak için bile çaba sarf etmeyenler, bugün bize kadınları ne kadar önemsediklerini anlatmasınlar!

Bugün aynı zamanda anneler günü. Siyasi iktidar tarafından “aile yılı” ilan edilen bu yıl, anneler gününde yine benzer mesajlar veriliyor. Kadınların uğradığı şiddet, kadın cinayetleri, şüpheli kadın ölümleri karşısında iktidarın sessizliği anlatılıyor. Toplumsal cinsiyet kavramına, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliklerine karşı alerjileri var. Tam da bugün buradan şunu ifade etmek istiyoruz: Henüz 19 yaşındaki Nagihan’ın aile bireylerinden biri tarafından cinsel saldırıya uğraması ve ardından öldürülmesiyle birlikte kadınların öldürülmesine yol açan “kutsal aile” anlatısı, kadınların aile içinde genç yaşta dahi şiddete uğramasının önünü bir sonuç doğuruyor.

Bugün anneler günü olmasının yanı sıra aynı zamanda İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasının da yıldönümü. Tam 14 yıl önce bugün, 11 Mayıs 2011’de kadın cinayetlerinin, kadına yönelik şiddetin önüne geçilmesi için hazırlanan İstanbul Sözleşmesi’nin ilk imzacısı Türkiye oldu. Ardından 6284 yasallaştı. Tüm bunlar kadınların mücadeleleri ile mümkün olabildi. Peki aradan geçen 14 yılda ne oldu? Siyasi iktidar gelişen toplumsal muhalefetten korktuğu gibi, güçlenen kadın hareketinden de korktu. Kadınların kazanımlarını geri çekecek politik hamlelerini başlattı. Nasıl ki bugünlerde demokrasiye, seçme ve seçilme hakkını ayaklar altına alan uygulamaları, toplumun kendi karşısında harekete geçmesinden duyduğu korkuyla yapıyorsa; kadınların da yıllardır dile getirdiği birer birer tartışmaya açıldı. Evet aradan geçen 14 yılda, İstanbul Sözleşmesi feshedildi, kadın cinayetleri ve şüpheli kadın ölümleri artarak sürdü. Ancak bizler de mücadelemizden bir adım bile geri atmadığımız gibi günbegün daha da güçlenerek ilerledik.

Kadınların harekete geçmesinden, yaşam hakkımız başta olmak üzere tüm haklarımız için, özgürlüklerimiz için mücadele etmemizden korkanlara bir kez daha söylüyoruz: Korkmaya devam edin. Çünkü kadınlar sessiz kalmadı, kalmıyor ve kalmayacak. Tüm kadınlara da şunu söylemek istiyoruz: Korkma, asla yalnız yürümeyeceksin! Demokratik haklarımızı tanımayanların karşısında kadınların özgürce yaşadığı günleri yaşatacak mücadele ettiğimiz Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu var. Nagihan gibi genç kadınların hesabını soran ve örgütlü mücadele ile özgürlüklerini kazanmanın peşinde olan Genç Feministler Federasyonu var. Buradan tüm kadınları bu mücadeleye omuz vermeye çağırıyoruz.”