2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşmeleri kapsamında, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesi üzerine AK Parti Grubu adına Genel Kurulda söz alan AK Parti Eskişehir Milletvekili Fatih Dönmez şu ifadeleri kullandı;
"Bugün burada yalnızca enerji politikalarımızdaki ilerlemeyi değil, Türkiye'nin yeni yüzyılda ortaya koyduğu vizyonu ve kararlı dönüşümü paylaşmak için bir aradayız. 2000'li yılların başında enerji arz güvenliği sorunları yaşayan, dışa bağımlı bir Türkiye'miz vardı. Bugün ise Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde kendi doğal gazını ve petrolünü üreten, yenilenebilir enerjide Avrupa'nın en iddialı ülkelerinden biri hâline gelen bir ülkeden söz ediyoruz. Hidroelektrikte kurulu gücümüz 32.000 megavat, rüzgârda 14.000 megavatın üzerinde, güneşte 24.000 megavatın üzerinde, jeotermalde ise 1.700 megavatı aşan kurulu güce ulaştık. Bu tablo, Türkiye'yi Avrupa'da jeotermalde birinci, hidroelektrikte ikinci, toplam yenilenebilir enerjide beşinci sıraya taşımıştır. Elektrik talebimizin 350 milyar kilovatsaati aşmasına rağmen arz güvenliğinin sorunsuz sürmesi, izlenen politikaların doğruluğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bugün tükettiğimiz elektriğin yaklaşık %46'sı yenilenebilir kaynaklardan karşılanmaktadır.
Rüzgâr ve güneş yatırımlarında yakalanan ivme sadece üretim kapasitemizi artırmakla kalmamış, özel sektörün önünü açan bir yatırım iklimini de beraberinde getirmiştir. Bu kapsamda, depolamalı üretim tesisi modeli de ülkemizde yenilenebilir enerjiye çağ atlatacak mahiyette stratejik bir adımdır. İşte bu stratejik tercihin ilk adımı da yüce meclisimizin ve siz değerli milletvekillerimizin tensipleriyle son şeklini alan ve 5 Temmuz 2022 tarihinde yürürlüğe giren kanundur. Bu kanunun amacı, emre amade olmayan rüzgâr ve güneş kaynaklı üretilen elektriğin depolanarak sisteme bağlanması ve elektrik üretimindeki yenilenebilir enerji payının artmasını sağlamaktır. Depolama olmadan yenilenebilir enerjide koyduğumuz hedeflere ulaşmamız ve arz güvenliğine yönelik riskleri bertaraf etmemiz mümkün değildir. Bu model sayesinde bugün binlerce megavatlık depolamalı, GES ve RES yatırımı, planlama ve lisans aşamasına geçmiş, sahada ciddi bir yatırım süreci başlamıştır. YEKA projeleriyle yerli üretim desteklenmiş, rüzgâr ve güneş alanında önemli kapasite artışları sağlanmıştır. 2035 yılına kadar yenilenebilir kurulu gücümüzün 120.000 megavata çıkarılması hedeflenmektedir.
Enerji alanında bu reform adımlarını atarken elektriği vatandaşlarımıza en dengeli maliyetle ulaştırmak da önceliklerimiz arasında yer almıştır. 2021 yılı sonuna kıyasla, TÜFE bazlı enflasyon yaklaşık 4 kat artarken konutlarda uygulanan elektrik tarifelerindeki artış bunun oldukça altında kalmıştır. Şimdi 2 kat artıştan söz ediyoruz elektrikte ama bunu su fiyatlarıyla mukayese ettiğimizde şöyle bir tabloyla karşı karşıyayız son 5 yıllık dönemde: Birinci kademede 0-15 metreküp 1 metreküpün suyu, fiyatı Ankara'da yaklaşık 7 kat artmış, Eskişehir'de 8,5 kat artmış, İstanbul'da 9,5 kat bir artış söz konusu. Yine aynı dönemde üst kademeleri incelediğimiz zaman daha dramatik bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu çerçevede üçüncü kademede artış oranları Ankara'da 20 kat, Eskişehir'de 26 kat olmuştur. Arkadaşlar, burada şu hususun altını bir kez daha çizmek istiyorum. Elektrik ve su fiyatlarındaki artış oranını mukayese ettiğimizde, elektriğin sudan ucuz hâle geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Vatandaşlarımız su faturasından korkmaya başladı. Benzer tabloyu toplu ulaşım ücretlerinde de görüyoruz. En pahalı toplu ulaşım maalesef bu büyükşehirlerde yaşanıyor. Trafik almış başını gidiyor. "Şöyle bir anlayışı nasıl kabul edebiliriz?" anlayamadım. "Yol yaparsak trafik artar" denen bir anlayış var. Bu yolsuzluk anlayışı şehirlerimizi bugünkü hâle getirmiştir."





