SOL Parti Eskişehir İl Sözcüsü Hüseyin Öztürk şu ifadeleri kullandı;

"Ülkemiz her alanda bir karanlığın içindedir. Tek adam rejimi, ülkemizi tam bir felaketin içine sürüklemektedir. Bu öyle bir karanlık ki; hukuksuzluğun hukuk haline geldiği; tüm hukuk kurumlarının, tüm hukuk araçlarının tek adam rejiminin bir baskı aparatı haline getirildiği karanlık.

Rejime muhalif olan aydınların, gazetecilerin, sanatçıların, halkın seçtiği belediye başkanlarının, şafak baskınlarıyla evlerinden esir alınması, bu tek adam rejiminin olağan karakteri haline gelmiştir. AKP-MHP rejimine biat etmeyen her yurttaş düşmanlaştırılarak her türlü baskı aracıyla susturulmaya çalışılıyor.

Eğitim sistemi giderek gericileştiriliyor: Okullara tarikat ve cemaatler sokularak; demokratik bilimsel eğitim öğretim yerine çağ dışı hurafelerle çocuklarımızın beyinleri dolduruluyor. Böylece itaat eden, kişiliksiz, itiraz etmeyen bir nesil hedefleniyor. Diğer yandan zorunlu eğitim süresi düşürülerek çocuk yaşta işçilik ve kız çocuklarının küçük yaşta evliliği gibi çağ dışı, insanlık dışı uygulamaların yolu açılıyor.

Tek adam rejimi tarafından “2025 yılı aile yılı” olarak ilan edilirken; esnek çalışma modelleriyle, teşviklerle evlilik ve çocuk sayısını artırmaya yönelik politikalar izlenmektedir. Bunun sonucunda; bu yılki kadın cinayetlerinin arttığı yönündeki istatistiklerin de gösterdiği gibi söz konusu politikaların ve yasal düzenlemelerin kadın cinayetlerinde artışa neden olduğu ortadadır. LGBTİ+ bireyler açısından durum daha da vahimdir. LGBTİ+’ların özgür yaşam hakları yok sayılıp LGBTİ+ olmak cezalandırılacak bir suç haline getiriliyor.

Ülke kaynaklarının peşkeş çekilmesi ve yağmalanması sonucu yarattıkları ekonomik kriz ve yüksek enflasyon; halkın daha da yoksullaşmasına neden olup yaşamı dayanılmaz hale getiriyor. OECD verilerine göre Türkiye’de her 5 çocuktan biri yeterli beslenemiyor ve her 4 çocuktan biri okula aç gidiyor. Emekçiler, emekliler TÜİK’in sahte rakamlarıyla düşük gelirle yaşamaya mahkûm edilip adeta ölüme terkediliyor. Yaşanan ekonomik krizin faturası emekçilere yüklenerek algı oyunlarıyla iktidarlarını temize çıkarmaya çalışıyorlar. Sefalet içine ittikleri emeklileri adeta “gereksiz bir topluluk” gibi gösterip yaşanan sıkıntıların sorumlusu olarak hedef haline getiriyorlar.

Özetle; Türkiye, siyasal İslamcı rejim altında laikliğin ve demokrasinin son kazanımlarının ortadan kaldırıldığı, eğitimden sağlığa kadar halkın en temel haklarının yok edildiği, gençlerin geleceksizliğe, emekçilerin ve emeklilerin ise sefalete sürüklendiği bir çürüme ve yıkım sürecine itildi. Büyük Ortadoğu bataklığına sürüklenerek kurulan bu gerici rejim, ABD-İsrail ortaklığında şekillenen Ortadoğu düzenine uyumlu, etnik ve dinsel temeller üzerinde yeniden kurgulanmak isteniyor.

AKP ve MHP ittifakı, Amerika’nın bu dayatmalarını kendi iktidarlarını sürdürmenin bir fırsatı olarak görüyor. Trump ve Amerikan desteğiyle seçimleri göstermelik hale getiren bu düzen, Erdoğan’a ömür boyu başkanlık yolunu açmak istiyor. Bu ağır karanlık tablo içinde halk desteğini kaybeden saray rejimi; iktidarını kalıcı hale getirmek için her türlü yola başvuruyor. İçeride muhalifleri her türlü baskı aracıyla sustururken dışarıda, Beyaz Saray koridorlarında destek arayışı içine giriyor. Kapalı kapılar arkasında içeriğini gizlemeye çalıştığı pazarlıklar yapıp taahhütlerde bulunuyor.

Yıllardır doğamızın yok olması pahasına ülkemizi bir maden çöplüğü haline getirdiler. Uluslararası maden tekelleri ve işbirlikçilerine ülkemiz toprakları peşkeş çekilmeye devam ediyor. Şimdi de Eskişehir Beylikova’da bulunan Nadir Toprak Elementi madenlerinin çıkarılması için Beyaz Saray koridorlarında, kapalı kapılar ardında pazarlıklar yapılıyor. Çıkarılması ve ayrıştırılması teknik olarak yüksek maliyetli olduğu söylenen bu madenlerin çıkarılması sırasında çevreye etkilerinin ne olacağı bilinmeden; Cumhurbaşkanı, söz konusu madenlerin çıkarılması için gerekli anlaşmaları yaptıklarını açıklıyor.

İktidar, topraklarımızı emperyalistlere jeopolitik bir koz olarak sunmaktan geri durmuyor. Kendi siyasi ömrünü uzatmak adına yeraltı kaynaklarımız stratejik iş birliği adı altında ABD’ye sunuluyor. Tek adam rejimi içinde bulunduğu krizden çıkış yolunu topraklarımızı emperyalistlere pazarlamakta buldu. Sömürge madenciliğiyle ülkemizin adeta işgal edilmesine seyirci olmayacağız. Tek adamın iki dudağı arasındaki emirle; madencilik mevzuatında yapılan alel acele değişiklikle izin verilen projelere sessiz kalmayacağız. Ülkemizin tam bağımsızlığı için birleşik mücadelemizle toprağımıza, suyumuza, memleketimize sahip çıkacağız.

Bu kadim Anadolu toprakları 100 yıl önce Emperyalizme diz çöktüren halkların yurdudur. Amerikan emperyalizminin 6. Filosunu denize döken gençliğin yaşadığı topraklardır. “Tam bağımsız Türkiye” sloganlarıyla yürüyen ve darağaçlarında, Kızıldere’de bedel ödeyenlerin topraklarıdır.

Bugün de aynı kararlılıkla; ülkemizin kaynaklarını Emperyalizmin hizmetine sunan bu karanlık rejimi tarihin çöplüğüne göndermeye kararlıyız. Doğal kaynaklarımızın doğamızı tahrip edilmesi pahasına emperyalistlere peşkeş çekilmesine karşı ekoloji alanında tüm yurtsever yurttaşlarımızla yan yana, omuz omuza gelerek birleşik mücadelemizle bu karanlık rejimi yeneceğiz.

Emekçileri açlığa, sefalete; kadınları gericiliğe mahkum eden; gençliğimizi geleceksizleştiren; çocuklarımızı tarikatların insafına bırakan bu karanlık rejimi; gençliğin mücadelesiyle, kadınların mücadelesiyle, emekçilerin hak alma mücadelesiyle ve tüm halkın demokratik örgütleriyle; omuz omuza, yan yana gelerek birleşik mücadelemizle yenmeye kararlıyız. Bu karanlık ablukayı dağıtıp demokratik, laik ve tam bağımsız yeni bir Türkiye kuruncaya kadar birleşik mücadelemizi sürdürmeye kararlıyız."