Eskişehir'de konuşan SOL Parti Sözcüsü Önder İşleyen şu ifadeleri kullandı;
"Yürüyüşümüz Eskişehir ile bitmeyecek. Yürüyüşümüz ülkenin dört bir yanına yayılacak. Gelecek hafta, fındığına, toprağına, emeğine sahip çıkanlar, Fatsa'nın fındık üreticileri, Fikri Sönmez'in yoldaşları yürüyecek. Buradan onlara selam gönderelim arkadaşlar. Bu ülke sahipsiz değil. Bu ülke bir avuç haraminin, bir avuç soygunçunun, bir avuç yobazın eline terk edilmeyecek. Çünkü bu ülkenin yürekli gençleri var. 19 Mart'ta barikatları yıkan o cesarete, Hacettepe'de ve bütün üniversitelerde hakları için direnen öğrencilere buradan selam gönderelim. Onlar bu ülkenin aydınlık ve güzel yarınlarının kurucuları olacak.
Üniversiteler bizimdir, bizimle özgürleşecek! Üniversiteler bizimdir, bizimle özgürleşecek! Üniversiteler bizimdir, bizimle özgürleşecek. Hepimiz biliyoruz, yaşıyoruz. 23 yılın sonunda bu ülkeyi karanlık bir çukurun içine attılar. Bu ülkede iyiden ve güzelden yana ne varsa hepsine düşmanlık ettiler. Bu ülke emekçilerini iliğine kemiğine kadar sömürdüler. Öyle bir aç gözlü doymazlık ki; toprakları, doğayı, yaşamı, geleceğimizi, hepsini kendi para kutularına koymak için harcadılar. Bu ülkeyi çürüttüler ve yok etmeye götürüyorlar.
19 Mart'tan bugüne bu ülkenin ilericileri, cumhuriyetçileri, yurtseverleri, emekçileri ve ezilenleri birleşerek bir şeyi gösterdi. 23 yıldır yapmadığınız düzenbazlık kalmadı. Yirmi üç yıldır yapmadığınız zorbalık kalmadı. Yirmi üç yıldır yapmadığınız hile kalmadı. Ama teslim alamadınız. Bu ülkeyi teslim alamadınız ve bu ülkenin insanlarını siz teslim alamadınız. O yüzden yenilmeye, o yüzden çökmeye, o yüzden tarihin çöp sepetine gitmeye mahkûmsunuz.
Şimdi öyle bir karanlık yarattılar ki, şimdi o çürümüş ve kokuşmuş karanlıklarında kendileri boğuluyor. Birbirlerine çöküyorlar, birbirlerine girdiler. Çünkü onların arkasında mafyadan, çeteden, kirli tarikatlardan başka kimseyi bulamayacaklar. Tıpkı onları yaratan 12 Eylül karanlığı gibi, tıpkı onun paşası Kenan Evren gibi büyük bir yalnızlık ve çaresizlik içerisinde kalmaya mahkûm olacaklar. O yüzden kendilerine bir kurtarıcı buldular, kendilerine bir kurtarıcı aradılar. Yine soluğu Beyaz Saray koridorlarında aldılar.
Biz biliyoruz. Ne yerliler, ne millîler. Biz biliyoruz. Büyük Ortadoğu Projesi'nin eş başkanı olarak bu ülkenin tepesine atandılar, görevli olarak getirildiler. Bu ülkedeki laiklik, demokrasi, adalet ne varsa yok etmek için görevlendirildiler. Ülkemizi Büyük Ortadoğu bataklığının içerisinde büyük ve derin bir karanlığa sürüklediler. Şimdi arkalarında kimse kalmadı. O yüzden bir kez daha Beyaz Saray koridorlarına çıktılar ve Trump'tan meşruiyet dilendiler. Onun karşılığında bu ülke halkının ve ülkemizin geleceğini pazarlığa açtılar, satılığa çıkardılar.
İstiyorlar ki Amerika'nın ve İsrail'in şimdi büyük katliamlarla kurdukları yeni Ortadoğu düzeni, Türkiye'yi de belirlesin. İstiyorlar ki Türkiye'de cumhuriyet tarihinin sonu gelsin. İstiyorlar ki Türkiye etnik ve mezhepsel temelde gerici bir rejim olarak dönüşsün. İstiyorlar ki Türkiye seçimsiz bir diktatörlük olsun. İstiyorlar ki Türkiye'de sadece Majestelerinin muhalefeti olsun. O yüzden ellerindeki bütün güçle, bütün Türkiye emekçilerine, Türkiye halklarına acımasız, sınırsız bir saldırı dalgası başlattılar. Biz buna hep birlikte direniyoruz ve direneceğiz.
Herkes umut içerisinde ama kaygıyla da "Peki nasıl değiştireceğiz?" diyor. Evet, bu ülke bunlardan kurtulmalı. Evet, bu ülke bir avuç soygunçudan, bir avuç haramiden kurtulmalı.
Bu ülke Amerikan emperyalizminin ve onun başındaki Trump'ın oyuncağı olmaktan çıkmalı. Peki nasıl başaracağız? Peki nasıl yeneceğiz? Peki nasıl değiştireceğiz? İşte bu sorunun cevabı birliğimizdedir. İşte bu sorunun cevabı örgütlülüğümüzdedir. İşte bu sorunun cevabı inadımızdadır, direncimizdedir. O yüzden daha fazla diyoruz: Daha fazla mücadele, daha fazla sokak, daha fazla birlik, daha fazla örgütlenme. Elbette yeneceğiz. Hiç kimsenin kalbine, aklına en ufak bir kuşku düşmesin. Ne yaparlarsa yapsınlar, biz bu rejimi değiştireceğiz.
Yapmadıklarını zaten bırakmadılar. Biz zorbalıktan mı korktuk? Bizim üzerimize 12'imlerde bombalar attılar. O kampın içerisinden çıkıp geldik. Bir saniye olsun bile direnmekten vazgeçmedik. O yüzden, bugün bu yürüyüş bir çağrıdır. Bu yürüyüş, Türkiye'de AKP ve MHP'nin kurduğu bu gerici ve soyguncu rejime hayır diyen, ülkemizin bütün güzel insanlarına, emeğiyle geçinen dürüst insanlarına birleşmeye ve birlikte mücadele etmeye bir çağrıdır. Kampüsümüzde, mahallemizde, iş yerimizde, hayatın her yerinde yan yana, omuz omuza vereceğiz, dayanışmayı ve birliği büyüteceğiz ve mutlaka yeneceğiz.
Siz Beyaz Saray koridorlarına çıkın, daha çok çıkın, daha fazla çıkın, ama şunu bilin: Sizin Trump'ınız varsa, sizin Amerikan emperyalizmi ve onun kirli sermayesi varsa yanınızda, biz 6. Filo'lara hayır diyen denizlerin yolundan geliyoruz. Biz Amerikan emperyalizmine karşı canı pahasına mücadele eden Mahir Çayan'ların yolundan geliyoruz. Sizin Trump'ınız varsa, bizim Deniz'imiz var, bizim Mahir'imiz var, bizim sizinle kavga edecek ve teslim olmayacak yüreğimiz var."