Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu Üyesi Mert Yedek şu ifadeleri kullandı;
"Geçtiğimiz haftalarda, 18 Ekim 2025 tarihinde Bakanlık Alpagut-Atalan altın ve gümüş madeni projesinin ÇED olumlu kararını kendi sayfasından duyurdu. Bu duyuruyla birlikte, 30 günlük dava açma süremiz başladı. Bu süre, söz konusu idari işlemin iptali için dava açma süresidir.
Şimdiye kadar nasıl bir ÇED süreci yürütüldüğünü konuşmak gerekir. Bu süreçte bir halkın katılımı toplantısı yapılmıştı. Toplantının amacı, maden projesinin olası etkilerinin halka anlatılması ve halkın görüşlerinin alınmasıydı.
Ancak karşılaştığımız tablo oldukça farklıydı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Hikmet Çelik, toplantıda halka “Bu maden projesiyle tere, roka, maydanoz ve ağaçlarınıza hiçbir zarar gelmeyecek. Bu proje Avrupa’da nasıl yapılıyorsa öyle yapılacak.” dedi. Ayrıca, “Bu madene karşı çıkanlar kamunun bütün yatırımlarına karşı çıkıyor. Bu projeye karşı çıkanlar devletin projelerine karşı çıkıyor.” sözleriyle bizi devlet düşmanı ilan etti.
Bu şekilde halktan, gerçeği yansıtmayan, sakatlanmış bir rıza almaya çalıştı. Biz bu durumun ardından suç duyurusunda bulunduk, ancak Valilik soruşturmaya izin vermedi.
Sonrasında iki İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısına katıldık. İlk toplantıda itirazlarımız sonucu maden projesi durduruldu. Ancak süreç o kadar şeffaflıktan uzaktı ki, projenin neden durdurulduğunu öğrenemedik. Bakanlık da halka bilgi vermedi. Hangi gerekçelerle bu kararın alındığı açıklanmadı.
İkinci İDK toplantısında proje tekrar gündeme alındı ve bu kez komisyondan geçirildi. Fakat yine hangi gerekçelerle onaylandığı halka anlatılmadı. Tüm süreç şeffaflıktan, katılımcılıktan ve halkın iradesinden tamamen uzaktı.
ÇED süreci yalnızca usullerin yerine getirildiği, prosedürlerin işletildiği bir formaliteye dönüştü. Bakanlık, bu topraklarda bir avuç sermayedarın çıkarı için öncülük ediyor. Kamu kaynaklarını da bu şirketin lehine kullanıyor.
Şirket şimdi ÇED sahasında toplantılar düzenliyor. Bu toplantıların amacı, işletme sahasındaki arazileri köylülerden almak. Üstelik yok pahasına, kamulaştırma tehdidiyle, halkın topraklarını elinden almaya çalışıyor.
Oysa daha önce “Bu maden projesiyle halk kalkınacak, yöre refah görecek.” denmişti. Gerçekte ise büyük bir mülksüzleştirme süreci yaşanıyor. Tarım alanlarımız, ormanlarımız ve su varlıklarımız yok ediliyor. Üstelik tüm bunlar, kamu gücü kullanılarak yapılıyor.
Bugün halkın görüşünün alınmadığı, katılımın tamamen yok sayıldığı bir ÇED süreciyle karşı karşıyayız. Biz bu sürecin iptali için dava açacağız. Dava sürecinde en önemli adım, yürütmenin durdurulması talebidir.
Şirket belirli izinlerini aldıktan sonra sıyırma işlemlerine, ağaç kesimine ve maden işletmesi için hazırlıklara başlayabilir. Biz, geri dönüşü imkânsız zararların oluşmaması için mahkemeden yürütmenin durdurulmasını isteyeceğiz.
Bu davaya halkın katılımı büyük önem taşıyor. Onlarca kurum ve yüzlerce yurttaş bu projeye dava açacak. Çünkü bu proje, Eskişehir için hayati öneme sahip. Bu nedenle, tüm Eskişehir halkının sahiplenmesi gereken bir toplumsal dava haline gelmiştir.
Biz Sakarya Nehri’nin kıyısından, ormanlarımızı, tarım alanlarımızı ve su varlıklarımızı bir avuç sermayedara peşkeş çektirmemek için mücadele edeceğiz. Bu kararlılıkla, tek bir ağacın bile kesilmesine izin vermeyeceğiz. Hukuksal sürecin takipçisi olacağız."





