ES TV’de konuşan Eskişehir Ticaret Odası Başkanı Metin Güler şu ifadeleri kullandı:

"2026 yılı için umutlu olmak zorundayız. Bunu özellikle bir kere ifade etmek istiyorum. Yani bir umudunuz, bir planınız yoksa o karamsarlık aslında çok olumsuz olarak yansıyor. Eskişehir şanslı, ben bunu hep söylüyorum.

Eskişehir şu anda bir kere 100.000 öğrenciyle bu kentte ekonomik olarak önemli bir değer haline geldi. İşte annesi geliyor, babası geliyor. Bu sayı zaman zaman artıyor, zaman zaman düşüyor ama Eskişehir'e giriş yapan bir sıcak para akışı var bu kentte. Bir de bu kentte bakıldığı zaman sabit bir emekli kesim var. Bakın, son dönemde bu emekli sayısı da arttı. Yaşam olarak görüyorsunuz. Bunlar belli maaş alıp bu kentte harcayanlar diye değerlendirelim.

Onun dışında, bakıldığı zaman hizmet sektörünü de çok gerçekten değerlendirmeliyiz. Mesela 2024 verisinde konaklama herhalde 2 milyonun üzerindeydi. Eskişehir'de 2.300-2.400 konaklama yapılmış. Müthiş rakam. Konaklamadan bahsetmiyorum, bunlar bir vesileyle gelmiş otelde kalmışlar. Kimi gezmeye, kimi iş için, kimi düğüne, kimi bir yere gelmiş ama sıcak para gelmiş. Tabii.

Şimdi bunu şunun için söylüyorum: Bu kent, bakıldığı zaman turizmden de sıcak para girişini sağlayabilen bir kent. Üniversiteler gerçekten bu kenti her bakımdan diri tutuyor. Bakıldığı zaman sanayi de bunu destekliyor. Şimdi bakıldığı zaman bu unsurlar Eskişehir'i diğer kentlere göre biraz daha öne çıkartıyor.

Bu kentte bir para dönüşü var. Öyle veya böyle var. Kimini mutlu ediyor, kimini mutlu etmiyor ama sanayi tarafını konuşmuyorum. Odunpazarı'nın da tabii şehre katkısı var ama diğer kentlere göre konuşuyorum, şehirde yine bir dinamizm var. Bu da işte sıcak paranın bu kente bir şekilde girmesinden kaynaklanıyor.

Çok basit bir örnek vereceğim. Ben 2 hafta önce Ankara'daydım. Voleybol Federasyonu'nu ziyaret ettim. 3-4 yıldan beri üzerinde çalıştığım bir operasyon vardı, işte bizim fuar merkezimizde. "Eskişehir'e nasıl birilerini getiririz, bir şeyler yaparız ve daha fazla insanı bu kente getiririz?" diye uğraşıyoruz. İnşallah 5. veya 6. ayda 200 tane takımı Eskişehir'e getiriyoruz. İşte bizim fuar alanında buna göre saha zemini vesaire olacak. Bunlar ağırlıkla ortaokul ve lise talebesi takımlar. 200 takımda 20 kişi olsa 4.000 kişi yapar. Anne, baba, dede dediğin zaman belki 45 gün boyunca 30-35 bin insan bu kente gelecek. Voleybol Federasyonu yapıyor. biz bunu Eskişehir'e getirmek için uğraş veriyoruz. Niye? İşte 30-35 bin insanın bu kente gelmesi konaklama, yeme ve içme anlamına geliyor. İşte bu bir değer.

Şimdi bu operasyonları çoğaltacak işler lazım bu kentte. Yani nasıl bir iş? Belki bir fasıl 45 gün boyunca 30-35 bin insanın bu kentte yemesini, içmesini sağlayacak. Şimdi bu kentin bunları yapması lazım. Çünkü siz yapmazsanız başkası yapıyor. O yüzden Eskişehir dinamik bir kent. Herkesin sevdiği, güvenilir bir kent haline geldi. İnsanlar bu kente gelirken huzurla geliyor. Yaşam standartları gerçekten... Bir de Eskişehir'de her harcamaya göre imkan var. Cebinizdeki paranın, yani alım gücünüze bakarak da bu kentte bir hayat, bir yaşam kurgulayabiliyorsunuz. Bu da bakıldığı zaman değer. O yüzden ben diğer kentlere göre Eskişehir'i bu anlamda ekonomik olarak daha şanslı görüyorum.

Sanayi tarafının da güçlenmesi lazım. Bu sırf bizle olmuyor. Mesela ben bunu da söylemek zorundayım: Şu anda Eskişehir'de 200'ün üzerinde yan sanayiden bahsediyorum. Otomotiv sektörünü geçiyorum. Beyaz eşyanın açılması demek, bizim işlerin açılması anlamına geliyor. Tabii. Ama önümüzde Çin büyük problem. Şimdi bu operasyonu yapan ana sanayiler, bunun içine diğer ana sanayileri de katıyorum. Çünkü ben buraya mal veriyorsam oraya da mal veriyorum. Oraya mal veriyorsam yurt dışına da mal veriyorum. Öyle düşünün, yani aynı ürün bazı konuşuyorum. Şimdi tabii Amerika'nın bu son dönemde genel itibarıyla tüm ülkelere karşı uygulamış olduğu bu vergi oranları kademeli olarak artık ülkemize yansır hale geldi. Bizim en çok ihracat yaptığımız yer Avrupa Birliği ülkeleri. Avrupa Birliği ülkelerinde birçok ürünümüzde %25 kota uygulaması vardı. Şimdi mesela 2026'da bu %50'ye çıkıyor. Yani Avrupa Birliği'nin tüm ülkelerinden bahsediyorum, belli miktarın üzerinde %25 vergiyle onların yerel üreticileriyle rekabet edebiliyorduk. Şimdi %50'ye çıktı mı teslim olduk. Bazı ürünlerde Avrupa'ya mal satamayacağız. Ben demir-çelik sektörlerine iş yapıyorum, satamayacağım.

Bir de maalesef bu karbon ayak izi meselesi de 2026 yılında sanayicimiz için aslında bakıldığı zaman bir handikap yaratacak. Orada da bazı maliyetler gelecek çünkü. Hazır değiliz ya. Hazır değiliz yani, hazırlık yapmaya çalışıyoruz. Tabii bunlar da işletmelerimiz için birer maliyet ama yurt dışına satacaksak yapmak zorundayız. Baktığınız zaman bir yandan kur baskısı var. O kadar böyle köşeye sıkışmış durumdasınız. Ama işte ben mesela Avrupa Birliği'ne aktif olarak ihracat yapabilen kapasitede firmalarız. Şimdi Çin Avrupa'da da bizi zorlar hale geldi, mal sattırmıyor. Bırakın, Eskişehir'deki yerel ana sanayi bile şu an itibarıyla alım mallarının belki 2026'da birçoğunu artık Çin'den getirir hale geldi. Yani biraz da işte iç piyasadaki sanayiciyi koruyacak noktada da biraz stratejik kararlar alması lazım, özellikle sektör bazlı.

Sanayici bu malları Çin'den getirmeye başlarsa, atıyorum yüzde 50, yüzde 60'ını buradaki işletmelerin hepsi kapatır. Geçmiş olsun. Bir de başka bir iş bilmiyorsa, o firmanın başka bir alanda bir politikası yoksa, bütün bunlar spesifik işlerdir. Gözlük üretiyorsanız, gözlüğün çerçevesine göre yatırım yapmışsınızdır. Gözlüğün camına göre yatırım yapmışsınızdır. Artık bunu satamıyorsanız, bir anlam taşımaz. Böyle bir gerçek var. Genel itibarıyla ana sanayiler kendini spesifik kendi alanlarında geliştirmiştir diye değerlendiriyorum. O yüzden böyle bir handikap 2026'da Eskişehir sanayicisini bekliyor diye düşünüyorum.