Sağlık-Sen Genel Başkanı Mahmut Faruk Doğan şu ifadeleri kullandı;
“Sağlık-Sen, ülkemizin her yerinde olduğu gibi Eskişehir’de de sahada sendikacılık yapıyor. Sahaya birebir dokunan, aktif bir anlayışla sendikacılık yapan bir yapıya sahibiz. Bu işler masa başında yürümüyor. Siz değerli temsilcilerimiz, yönetim kurulu üyelerimiz, gençlik teşkilatımız, kadın kollarımız; hep birlikte hemşire odasında, hekim odasında, 112 istasyonlarında, sosyal hizmet merkezlerinde yer alıyoruz. Her alanda, sağlık çalışanı olarak sahadayız ve sahada olmamız da gerekiyor.
Çünkü hemşirenin, hekimin, sosyal hizmet uzmanının, eczacının umudu Sağlık-Sen’dir. Peki neden bu kadar iddialı konuşuyoruz? Çünkü Sağlık-Sen’den önce ve Sağlık-Sen’den sonra farkı net biçimde ortadadır. Aynı şekilde, Memur-Sen olarak da bu farkı ortaya koyuyoruz.
Bizler yıllardır bu mesleğin içindeyiz. Görevimizi layıkıyla yerine getirerek evimize ekmek götürüyoruz. Kimimiz hemşire, kimimiz hekim, kimimiz fizyoterapistiz. Herkes bir mücadele içerisinde. Hep birlikte aynı karavanada yemek yiyoruz, aynı hastaya hizmet veriyoruz. Eskişehir’deki tüm vatandaşlara en doğru, en kaliteli hizmeti sunmak için sağlık ve sosyal hizmet camiası olarak var gücümüzle çalışıyoruz.
Biraz önce başkanımız da dile getirdi; şehir hastaneleri son yirmi yılda sağlık alanında büyük bir devrim yaratmıştır. Eskiden sadece filmlerde gördüğümüz ambulans helikopterler, uçak ambulanslar bugün artık hayatımızın bir parçası. Devletimiz sağlık alanında çok büyük yatırımlar yaptı, yapmaya da devam ediyor. 112 acil sistemi müthiş bir başarıyla işliyor.
Biz de sendika olarak bu süreçte önerilerde bulunuyoruz. Her çağrıya 112’nin çıkmaması gerektiğini savunuyoruz. Bu, işten kaçtığımız için değil; gerçekten 112’ye ihtiyacı olan kalp krizi, yüksekten düşme, trafik kazası gibi acil durumların mağdur olmaması için. Bu önerilerimiz vatandaşın sağlığına yöneliktir.
Sağlık-Sen bugün 280 bine yaklaşan üye sayısıyla, Memur-Sen de 2 milyonu aşkın üyesiyle büyük bir teşkilat, büyük bir camia haline gelmiştir. Bu sayıya ulaşmamız sizlerin gayretiyle olmuştur. Temsilcilerimiz olmazsa, bu rakamları yakalama şansımız yoktur. İlk tepkiyi de ilk teşekkürü de alan temsilcimizdir.
Bizlere düşen görev; sizlerin boynunu bükmemek, sahada gururla dolaşmanızı sağlamaktır. Çünkü sizler birilerini tanıdığı için değil, “Benim hakkım için buraya üye ol” dediğiniz için başarılısınız. Üye sizi tanıyor, “Sen buradaysan ben de üye olurum” diyor. İşte bu güveni boşa çıkarmamak için bizler de gayret ediyoruz.
Sahaya gittiğinizde her zaman şu soru sorulur: “Bizden kesilen paralar ne oluyor?” Bu soruya net ve şeffaf bir cevap verebilmek için çalışmalar yürütüyoruz.
Kurucu liderimiz Mehmet Akif İnan bu sendikayı kurarken, “İdeolojik değil, hizmet odaklı bir sendikacılık yapacağız” dedi. 30 yıl önce bu vizyonla yola çıktı. Bugün bize düşen, bu mirası daha ileriye taşımaktır. Başkanlarımızla, yönetim kurulu üyelerimizle, gençlik teşkilatlarımızla bu mirasa nasıl katkı sunarız diye kafa yoruyoruz. Amacımız sadece üye kazanmak değil; sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının tamamının bu kazanımlardan yararlanmasını sağlamaktır.
Bunu tüm kalbimle söylüyorum. Tek derdimiz, sağlık çalışanlarının mağdur olmamasıdır. Göreve gelir gelmez yönetim kurulu üyelerimizle birlikte şunu söyledik: “Bu sendikanın tek bir kuruşuna bile helal getirmeyeceğiz.” Hemen işe koyulduk, listeleri inceledik, yapılan harcamaları kontrol ettik. Ve biliyoruz ki, burada yapılan çalışmalar başkanlarımızın büyük fedakarlıklarıyla yürütülmektedir.
Biz bu hizmetleri yaparken şubelerin paralarını keserek yapıyoruz. Bunu da anlatayım ki Hasan Hüseyin Köksal başkanımızı fazla sıkıştırmayın. Şimdi biz bu çalışmaları yürütürken, Ulus’ta otel olduğunu söylediler. Hemen gittik, pazarlığını yaptık ve bu seçimden önceki bir süreçti. Oteli 55 milyon liraya aldık ve üyelerimizin hizmetine sunduk. 235 yataklı bir otel. Bu alımdan sonra gerçekten büyük bir rağbet oldu. Üyelerimiz geldi, Ankara’da kalmaya başladılar. Böylece barınma sorunlarını çözmüş olduk.
Ama yetmedi, talep arttı. Biz de bir otel daha alma ihtiyacı hissettik ve Kızılay’daki otelimizi de sağlık çalışanlarının hizmetine sunduk. Ne kadar? 60 milyon lira. Bakın arkadaşlar, göğsümüzü gere gere söylüyoruz. Rakamları da sizler bilin diye paylaşıyoruz. Şu anda o otelin güncel değerini siz düşünün. Bunları yaklaşık bir buçuk yıl önce yaptık.
Eskişehir’deki bir temsilcimiz burada çıkıp, “Ben Ankara’ya gittim, herhangi bir sıkıntı yaşadım” desin. Diyemez. Çünkü her devlet memurunun mutlaka Ankara’da bir işi oluyor. Ya sağlık nedeniyle, ya da idari bir mesele için. Bu yüzden sağda solda yer aramasınlar diye biz bu hizmetleri sunduk.
Aklıma gelmişken bir anekdot aktarayım. Taksim Otel’deyiz. Çorum şubemizin bir programı vardı. Uşak şubemizden bir paramedik arkadaşımız yanımıza geldi, tanıştı. “Şu anda Bostancı’dan geliyorum, eşimle birlikte burada kalıyorum. Oteli aldığınız ve ekonomik olduğu için çok teşekkür ediyorum,” dedi. “Nerede, kimle kalacağımı düşünmek zorunda değilim. Güvenli bir yer olduğu için ayrıca teşekkür ederim,” dedi. Biz bu tarafını hiç düşünmemiştik.
Ankara’da bu tür hizmetlerimize devam ediyoruz. Bugüne kadar toplamda 85 bin üyemizi misafir ettik. Bugün Hasan Hüseyin Köksal Başkanım, “Eskişehir’de 2 bin küsur üyeyi misafir ettik,” dedi. Yani toplamda 87 bine, 90 bine yaklaşan üyemize birebir dokunmuşuz.
Yeter mi? Yetmez. Sağlık nedeniyle Ankara’ya gelen üyelerimize mutlaka bir şekilde destek olmamız gerekiyordu. Bu nedenle “Sağlık-Sen Taksi” projesini başlattık. Bu sarı taksilerden değil arkadaşlar. Zaten hizmet araçlarımız vardı, onlara “Sağlık-Sen Taksi” adını verdik. Ankara’ya gelen hekim, hemşire, kim olursa olsun, yalnız olmadığını hissettirdik. Bu araçlarla üyemizi alıyor, ilgili hastaneye bırakıyoruz.
Karabük’ten bir üyemiz sosyal medyada paylaşım yaptı. Görme engelli bir üyemiz. Genel Merkezimizi aramış: “Kızımı tedavi için göndereceğim, yardımcı olur musunuz?” demiş. Bakın arkadaşlar, babanızın oğlu olsa, gecenin ikisinde gelip havaalanından alsan, söylenir. Ama bizim arkadaşlarımız görevi gereği, gece iki de olsa üç de olsa gidip üyemizi alıyor, ilgili yere bırakıyor. Tedavisi tamamlanınca tekrar otobüse bindiriyor, duruma dair bilgi veriyor. Üyemiz de sosyal medyada teşekkürlerini paylaşıyor. Belki bizimle doğrudan alakası bile yok ama hizmeti görünce teşekkür ediyor. Biz de diyoruz ki, “Herkese dokunacağız.”
Taksim’de de Sağlık-Sen adına bir otel kazandırdık. İstanbul’un merkezinde. Bu tür yatırımlarda her detayı düşünüyoruz. İstanbul ya da Ankara’nın ücra köşesinden otel alsak, üyeye faydası olmayacak. Şehrin merkezinde bir otel aldık. Üyemiz Taksim’e geliyor, havaalanından tek otobüsle 5 dakikada oteline ulaşıyor. Bu oteli 523 milyon liraya aldık. 170 milyonunu peşin ödedik, kalanını taksitle ödüyoruz. Şu anda hizmet aktif şekilde sürüyor.
Bunları neden anlatıyorum? Çünkü tekrar tekrar vurguluyorum: Sağlık-Sen’e üye olan, hizmet alır. Üyeden gelen, üyeye gider anlayışıyla hareket ediyoruz.
Sağlık-Sen İletişim Merkezi (SİMER), yani 444 1995. Üyelerimiz bu numarayı aradığında karşılarına avukatlarımız çıkıyor. İdari veya özel her konuda danışmanlık veriyoruz. Bir hukukçudan danışmanlık almak çok pahalı olabilir. Ama biz, her türlü hukuki desteği ücretsiz veriyoruz.
Hemşire bir arkadaşımız serviste çalışırken online avukat görüşmesi yapabiliyor. Randevusunu alıp birebir görüşme sağlıyor. Ayrıca çalışma ekonomisi uzmanlarımız da üyelerimizin tüm sorularına cevap veriyor. Son olarak bu merkeze bir de psikolog hizmeti ekledik. Üyemiz çocuğuyla ilgili bir problem yaşadığında da destek alabiliyor. Hiçbir sendikada böyle kapsamlı bir hizmet yok.
Çocuklarımız için AYT, TYT ve LGS hazırlık kursları düzenlidik. Şimdi size soruyorum. Eskişehir’de en ucuz dershane ya da özel ders veren öğretmenin ücreti ne kadar? Dünyanın parası. Biz bu yola çıkarken herkes bizden faydalansın, yani bizim kanalımızla üniversiteyi kazansın diye yola çıkmadık. Ne dedik? “Bizim vasıtamızla sadece bir soruya yardımcı olalım.” Bir soru ne demek? On binlerce öğrencinin önüne geçmek demektir. İşte bu niyetle AYT-TYT kurslarını düzenledik.
Geçtiğimiz yıl, değerli arkadaşlar, toplamda 300 bin lira harcadık. Ve yalnızca o kursları takip ederek 15 öğrencimiz tıp fakültesi kazandı. Bu öğrenciler bizim evlatlarımız, hemşehrilerimiz, hekimlerimizin çocukları. Sadece bu kursları takip ederek tıp fakültesine girdiler. Diğer grupları saymıyorum bile. Bu dönemde de yine aynı hizmeti veriyoruz. Üç binden fazla üyemizin çocuğu bu hizmetten faydalanıyor.
Biz toplu sözleşme masalarında sürekli dile getiriyoruz. Oturup diyoruz ki: “Kurumlara kreş açalım.” Çünkü biz 7/24 çalışıyoruz. Ama yıllardır bu sorun çözüldü mü? Hayır. Biz de dedik ki bu işe el atalım ve Sağlık-Sen Kreşi’ni açmaya başladık. Eskişehir’de. Şimdi bir söz söyleyeceğim: “Değişim rüzgarları esmeye başlayınca kimisi duvar örer, kimisi yel değirmeni inşa eder.” Hasan Hüseyin Köksal Başkanım ve yönetimi bu değişime ayak uyduruyor. Nasıl mı? İşte kreşi açtı. Eskişehir’de sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının hizmetine sundu.
Başkanıma sahneye çıkmadan önce sordum: “Ne kadar ödüyoruz?” Cevap: 9 bin lira. Diğer yerlerde ne kadar? 17-18 bin lira. Ne kadar kalıyor bir üyemizin cebinde? Yaklaşık 10 bin lira. Bu sadece Eskişehir’de mi? Hayır. Ankara, Urfa, Düzce, Konya… Hemen hemen tüm illerimizde benzer çalışmaları yürütüyoruz. Her yerde, en az Eskişehir’deki kadar tasarruf sağlanıyor. Üstelik en kaliteli eğitimi, en güvenilir yerden alıyorlar.
Talep olursa, bu hizmetleri 24 saat verecek şekilde sunacağız. Kreş hizmetimizi yaygınlaştıracağız. Eskişehir’de yoğun talep var, muhtemelen yenilerini açacaklar.
Değişime ayak uyduruyoruz. Başkanım kooperatifler kuruyor. Çünkü bugün bir ev almak gerçekten zor. Ama birlik ve beraberlik olunca işler kolaylaşıyor. Hasan Hüseyin Köksal Başkanım kooperatif işine de el attı. Ne yapıyor? Vatandaşları ev sahibi yapıyor. Bazı illerde de benzer çalışmalar yürütülüyor. Üyelerimiz bu imkânlardan kolaylıkla faydalanıyor.
Bu neden önemli? Çünkü işçi sendikaları yıllar önce bu işe el atmış. Ankara’ya gidenler bilir; Batıkent tarafında A işçi sendikasının, B işçi sendikasının kooperatifleri vardır. Yani bizim de birlik ve beraberliğimizi değerlendirmemiz gerekiyor.
Önümüzdeki dönemde sağlık ve sosyal hizmet çalışanları için yapacağımız çalışmalar inşallah daha da iyi düzeyde devam edecek. Genel merkez olarak “akademik sendikacılık, teşkilatçılık ve sosyal sendikacılık” başlattık.
Sosyal sendikacılık tarafını anlattım. Akademik sendikacılık ise yaklaşık 9 meslek grubundaki tüm alanlara dokunmak demektir. Genel merkez olarak tüm çalışmaları başlattık. Hizmetli arkadaşlarımızdan teknik hizmetler sınıfındaki arkadaşlarımıza kadar herkesi çağırıyoruz, dinliyoruz ve raporlarımızı hazırlayarak ilgili kurumlara sunuyoruz.
Örneğin teknik hizmetler sınıfındaki arkadaşlarımızı toplantıya çağırdık. Dedik ki: “Siz ne yapıyorsunuz, anlatın.” Ama anlatamıyorlardı. Ben de dedim ki biraz kızdırayım: “Siz ne iş yapıyorsunuz? Oturup sigara mı içiyorsunuz?” dedim. Damarlarına dokunduk. Anlatmaya başladılar: Hastanenin suyu, elektriği, küvözü… Her şeye onlar bakıyor. Ve dediler ki: “Biz olmazsak hastane işlemez, ameliyat yapılmaz.” Yani bu arkadaşlarımız gerçekten çok önemli işler yapıyor. Ama kendilerini anlatamıyorlar.
Hizmetli arkadaşlarımızla ilgili yıllardır söylüyoruz. İnşallah bu toplu sözleşmelerde dile getireceğiz. Bu arkadaşlarımız genelde temizlik hizmetlisi olarak görünse de, çoğu satın alma, muhasebe, mutemetlik gibi alanlarda çalışıyor. Hizmetli kadrosu fiilen ortadan kalkmış durumda. Biz diyoruz ki: Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere tüm kurumlarda hizmetli kadrosundaki arkadaşlar bir kereliğine mahsus olmak üzere sınavsız şekilde genel idare hizmetleri sınıfına geçirilsin. Bu sorun artık çözülsün. Bu hizmeti zaten başka arkadaşlarımız yapıyor.
Bu kadrodaki yaklaşık 18 bin kişinin genel idare hizmetleri sınıfına geçmesi için Sağlık-Sen olarak toplu sözleşme masasında mücadelemizi sürdüreceğiz.”