CHP Eskişehir İl Başkanı Talat Yalaz şu ifadeleri kullandı;

"Kazım Kurt’un açıklaması, son dönemdeki gelişmelerle ilgili yapılmış somut bir yorumdu. Parti Meclisi ile ilgili yapılan tartışmaların ışığında söylenmiş bir konuydu. Daha sonra Yılmaz Büyükerşen Hoca'nın bu hususta bir yorumu oldu. Ardından Kazım Kurt Başkan'ın yeniden bir görüşü oldu. Bunlar siyasette olan şeyler. Birbirine yönelik ince sitemler şeklinde değerlendirmek gerekir. Daha fazlasının olmayacağını bilmek lazım. Bu hususta siyasi menfaat devşirmek isteyenler varsa, onların da beyhude bir bekleyiş içinde olduğunu ifade etmek isterim.

Gerçekten iki siyasi duayenin, lokal bir konu özelinde birbirine ince sitemlerle yanıt verdiği bir süreçten söz ediyoruz. Bu sitemler nezaket düzeyini aşmayan açıklamalar olarak görülmeli. Tartışma bu seviyede kalır. Cumhuriyet Halk Partisi önündeki zorlu sürecin farkında. İki duayen parti büyüğümüz olan Kazım Kurt ve Yılmaz Büyükerşen hoca da bu süreci görüyor. Önümüze bakmak gerekir diye düşünüyorum.

Geçmişe yönelik ve geçmişten kaynaklanan bazı tartışmaları bugün Cumhuriyet Halk Partisi’nin konusu hâline getirmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Önümüzde zorlu bir süreç ve zorlu bir sınav var. Bu sürecin, Cumhuriyet Halk Partisi’nin eskisiyle yenisiyle bir bütün olarak, tüm aktörleriyle sahada ve sürecin içinde olmasıyla aşılacağına inanıyorum. Bu tartışmaları da bu minvalde ve bu kapsamda değerlendiriyorum.

PARTİ MECLİSİ ÜYESİ

Parti Meclisi üyeliği ciddi bir iştir. Parti Meclisi’ne üye olacak arkadaşımız, çok önceden bu niyetini ortaya koyup gerekli görüşmeleri yapmalı, şehrin aktörleriyle istişare ederek bunu dile getirmelidir. Öyle kaçak dövüşmekle, yeri geldikçe “olsam mı olmasam mı” diye küçük siyasi yoklamalar yapmakla Parti Meclisi üyesi olunmaz.

Parti Meclisi üyesi olmak adına, daha kendi seçimimi yapmadan, benim kongremden hatta kurultaydan 4–5 ay önce Eskişehir’e gelen ve bizimle, örgütlerle görüşen Parti Meclisi üyesi aday adayları oldu. Bu arkadaşlarımız Türkiye’yi gezdi; bize geldiler, buradan başka illere gittiler. Öyle birkaç basında isminin geçmesiyle ya da bizden bağımsız bazı gayri ihtiyari yoklamalar yapmakla Parti Meclisi üyeliği kazanılmaz.

Eskişehir düzeyinde Parti Meclisi üyeliği için ciddi bir başvuru olmadı. Olsaydı değerlendirirdik. Bu konuda şeffaf biriyim. Bu görevi yapmaya uygun bir arkadaşımız yoktu da diyebilirim ama asıl ifade etmek istediğim şu: Bu konuda ne bize, ne Eskişehir’deki diğer önemli siyasi aktörlere ne de genel merkez düzeyine Eskişehir’den ciddi bir başvuru gelmedi. Böyle bir başvuru yokken, biz birilerini tutup zorla “Sen Parti Meclisi üyesi ol” diye genel merkeze dayatamayız.

İsim istenme gibi bir durum kesinlikle söz konusu olmadı. Ancak illerden önerilecek isimlerin il başkanları tarafından iletilmesi, illerde talipli olan arkadaşların yine il başkanları tarafından önerilmesi şeklinde bir süreç vardı. Fakat bizlere özellikle “Hadi illerinizdeki Parti Meclisi üyesi adaylarını bize bildirin, kimi istiyorsanız onu ifade edin” şeklinde bir yaklaşım veya talimat gelmedi. Bana bir isim gelmedi. Yani Eskişehir özelinde Parti Meclisi'ne başvuru anlamında ciddi bir başvuru söz konusu değildi.

GENÇLİK KOLLARI MESELESİ

Gençlik Kolları ile ilgili hiyerarşik yapı bizde biraz farklı biliyorsunuz. Onların genel başkanı, bu anlamda gerekli görevden alma ya da tekrar atama işlemlerini yapacak mercidir; Gençlik Kolları Genel Başkanlığı ve Gençlik Kolları Genel Merkez yönetimi bu konuda yetkilidir. Bu hususta duyum dışında bir bilgiye sahip değilim. Ancak Eskişehir’deki gençlik örgütlenmesinden, Gençlik Kollarının performansından ve üç üniversitesi bulunan bir öğrenci kentinde Cumhuriyet Halk Partisi'nin gençlik örgütlenme düzeyinden genel bir memnuniyetsizlik olduğunu ifade edebilirim. Dün yapılan açıklamaları ben de takip ettim. Evet, Kazım Kurt Başkan’ın açıklamasına katılıyorum. Gençlik örgütlenmesi Eskişehir’e ve Eskişehir’deki Cumhuriyet Halk Partisi'ne yakışan bir seviyede değil.

3 üniversitenin bulunduğu, 34 yaşında genç bir il başkanının olduğu, kadrolar itibarıyla son kongrede örgüt düzeyinde ciddi bir gençleşmenin yaşandığı bir dönemde Eskişehir’e yakışır bir gençlik örgütlenmesi olmadığını, objektif kıstaslara dayanarak rahatlıkla söyleyebilirim. Bu anlamda nasıl bir tasarrufta bulunulacağı ya da ne tür bir refleks ortaya konacağı ise hem benim yetkim dahilinde değil hem de bu konuda duyum dışında bir bilgiye sahip değilim.

Partimizin gençlere yeterince erişebildiğini düşünmüyoruz. Asıl kökten sorunun da bu olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu konuya ilişkin son 2–3 haftada bazı girişimlerim oldu ve bunların etkisini görmeye başladım. Üniversitelerde, özellikle üniversite gençliği içinde hem etkinlik düzeyinde hem de örgütlenme düzeyinde bazı birliktelikler oluşmaya başladı. Bu alanlara bugüne kadar neredeyse hiç girmemişiz.

Odunpazarı Belediyesi’nin düzenlediği Doğan Avcıoğlu anma ödüllerinde çok sayıda gencin bulunması ve orada gençlerle yaptığımız kısa görüşmeler, gençlerin Cumhuriyet Halk Partisi’ne dair bazı eleştiriler taşıdığını gösterdi. Diyalog kanallarının ve irtibat noktalarının zayıf olduğunu ifade ettiler. Oradaki arkadaşlar aracılığıyla bazı yeni bağlantılar kurduk.

Gençlik Kolları düzeyindeki durum netleştiği anda bu konuda çok daha somut adımlar atacağız. Eskişehir’deki gençleri Cumhuriyet Halk Partisi ile buluşturmak, bütünleştirmek ve partimizi genç katılımıyla daha da büyütmek için önemli girişimlerimiz olacak.

TRAFİK POLİSİ MESELESİ

Vatandaşımız gerçekten samimi bir şekilde eleştirisini dile getirmiş. Vatandaşımız dediğimiz arkadaşımız aynı zamanda bir polis, devletin kolluk görevlisi. Bu anlamda olayın ne kadar şeffaflık dışında yürüdüğünü, sürecin halkı ve devlet kurumlarını, devlet kadrolarını bile ikna etme girişiminde bulunulmaksızın ilerlediğini görüyoruz. Halkın kafasındaki soru işaretlerini gidermek bir yana, her geçen gün bu soru işaretlerinin arttığı, şeffaflıktan uzak ve toplumu ikna etmeyen bir süreç işliyor. Bu tepkileri normal karşılamak lazım.

Memurların siyaset yapmasına AK Parti bizi alıştırdı. Bunu da burada belirtmek isterim. Memurluğunu bırakmadan aday adayı olanlar AK Parti’den çıkıyor, belediye başkan adayı olanlar da öyle. Şehrimizde de buna ilişkin tartışmalar çok kez yaşandı. Yani memur bizim lehimize siyaset yaparken “yapsın”, ama aleyhimize bir şey söylerse “açığa alırız, ihraç ederiz” gibi bir yaklaşım AK Parti’ye yakışır ama demokrasi kültürümüze yakışmayan bir tutumdur. Bu anlamda sürecin takipçisiyiz, takip etmeye de devam ediyoruz.

İfade özgürlüğünün ve insanların eleştirme hakkının, son derece barışçıl bir şekilde ve herhangi bir şiddet unsuruna başvurmadan dile getirilmesinden hiç kimse zarar görmez, görmeyecektir. İktidarı bu konuda daha duyarlı olmaya, kendi sebep oldukları protestolarda yargıyı sopa olarak kullanıp insanları yıldırmaya çalışmamaya davet ediyorum. Sürecin takipçisiyiz.

AK PARTİ DEĞERLENDİRMESİ

2025 yılı “Aile Yılı” idi. 2024 yılı “Emekli Yılı” idi. 2024 yılında emekli perişandı, 2025 yılında aileler perişan. AK Parti her alanda sınıfta kalan bir tablo ortaya koydu. Yıl sonu karnesi diye bir değerlendirme yapılsa, AK Parti’nin iyi not aldığı tek bir husus, tek bir kategori bile yok. Ne söylediklerini yapabildiler ne de seçim döneminde boylarını aşan vaatlerinin bir kısmını dahi yerine getirebildiler.

Ekonomi çöktü. Dış siyasette ciddi sıkıntılar Türkiye’nin yeniden yüzleşmek zorunda olduğu bir boyuta ulaştı. İç meselede emekli perişan, emekçi perişan, aileler perişan. Çocuklar beslenme çantası boş bir şekilde okula gidiyor. Halk ekonomik sıkıntılar içinde inliyor. Sosyal olarak da halk zor bir dönemde. Türkiye’de yaşayan insanlar mutsuz bir kitle hâline geldi. Türkiye, geleceğinden umutsuz gençlerin yaşadığı bir ülkeye dönüştü.

Yargıya olan güven, devletin temeli olan yargıya duyulan güven, Cumhuriyet tarihinin en düşük seviyelerinde seyrediyor. Demokrasi kültürümüz ağır bir saldırı altında. Seçilmiş belediye başkanları tutuklanıyor. Aynı uygulamalar bu dönemde de devam etti.

Tüm bunları bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, yaşananların tek sebebinin kötü yönetim olduğu görülüyor. Tek adam rejiminin ülkeye dayattığı sorumsuz, bilinçsiz ve bilimden uzak yönetim anlayışı bu tabloyu ortaya çıkarmış durumda. Bunun sorumlusu olan AK Parti, 2025 yılında da, tıpkı 2024 ve 2023 yıllarında olduğu gibi, hiçbir kategoride geçer not alamayan bir performans sergiledi ve yine sınıfta kaldı.

Eskişehir özelinde de verdikleri hiçbir vaadi yerine getiremediler. Yatırım planlarında Eskişehir’i yok saydılar. Büyük meblağlardan söz edilip işin gerçekleşme oranının yüzde 2–3 seviyelerinde kalmasıyla Eskişehir halkı kandırılmaya çalışıldı. Eskişehir’in merkezi hükümet kaynaklı sorunları büyüdü, dağ gibi arttı. AK Parti Eskişehir’de de Türkiye genelinde olduğu gibi hamaset üretti, hizmet üretmedi. Karalama üzerinden politika kurmaya çalıştı ama Eskişehir’de buna izin vermedik.

Türkiye genelinde yapılan tüm anketlerde Cumhuriyet Halk Partisi birinci parti konumunu koruyor ve oyunu her geçen gün artırıyor. AK Parti’nin bir sandıklık ömrü kaldı. Sandık ne zaman gelirse halkımız o zaman nefes alacak."