Türk Harb-İş Sendikası Eskişehir Şube Başkanı Hasan Atak şu ifadeleri seslendirdi;
“Bugün, kamu çerçeve protokolüyle başlayan eylem sürecimizin beşinci ayağını gerçekleştiriyoruz. Kurumlarımız ve yönetimimizle birlikte tüm Türkiye’den Ankara’ya üç günlük bir yürüyüş başlatıyoruz.
Bu yürüyüş, bizim emeğimizin, alın terimizin Ankara’ya doğru adımlarının sesidir. Bugüne kadar vermiş olduğunuz mücadelenin yeni bir adımıdır.
Biz çok uzun süredir derdimizi anlatmaya çalışıyoruz. İktidarıyla, muhalefetiyle siyaset kurumuna derdimizi anlatmaya çalışıyoruz ama anlatamadık. Sesimizi maalesef duyuramadık. Basın mensupları aracılığıyla, üyelerimiz aracılığıyla, sosyal medya aracılığıyla...
Gerçekten son yıllarda Türkiye’de emsali görülmemiş bir mücadelenin içindeyiz ama bu mücadelenin artık sonuç bulmasını istiyoruz. Sonuç bulması için de eylemlerimizi sürdüreceğiz. Eylemlerimize devam edeceğiz.
Ankara’ya yürüyüşümüz elbette simgesel. Çünkü bizi yönetenler orada. Türkiye Büyük Millet Meclisi orada. Çalışma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı orada. Cumhurbaşkanlığı orada. Hepsine seslenmek istiyorum: Lütfen artık bu sese kulak verin. Bu çığlığı duyun.
İnsanlar gerçekten zor durumda. Sadece asgari ücretliler ya da emekliler değil; nitelikli iş kollarında çalışan, bu ülkeye savunma sanayi başta olmak üzere birçok sektörde ciddi katkı sunan emekçiler çok zor durumda. Özellikle biz, millî savunmanın öneminin altını çize çize belirtiyoruz: Millî savunma olmazsa, bu ülkenin dostluğu düşmana karşı caydırıcılığını kaybeder ve bu kabul edilemez.
Bu ülke için çalışanlar, burada önünde durduğunuz fabrikada alın teri döken nitelikli insanlardır. Yıllardır, 2 yıldır, 3 yıldır hatta aylardır derdini anlatmaya çalışan, son dönemde mücadelesini üst seviyeye çıkaran Türkiye Harp İş Sendikası Eskişehir Şubesi üyeleridir. Bu üyelerin tek derdi geçinememektir. Ama bu üyelerin derdi aynı zamanda hak arayışıdır, milletin hakkıdır, vatanın hakkıdır.
Biz vatanını seven, milletini seven insanlar olarak, bu milletin geleceği açısından eylemlerimizi hayata geçirmeye çalışıyoruz. Derdimizi anlatmaya çalışıyoruz. Geldiğimiz noktada artık açlık sınırının bir tık üzerinde çalışıyoruz. Sabah tezgahın başına geçiyoruz, akşam evimize gidip başımızı yastığa koyduğumuzda, çocuğumuzla oyun oynarken bile geçim derdini düşünmek istemiyoruz.
Biz hayatı, anlaşılır ve yaşanabilir bir şekilde yaşamak istiyoruz. Geleceğimize umutla bakmak istiyoruz. Artık buna izin vermeniz gerekiyor. Bunun önünü açmanız gerekiyor. Çünkü geçinememek, toplumsal bir sorun hâline geldi ve bunun büyük bir toplumsal tepkisi olacaktır.
Biz bu sürecin sabırla, sebatla, masada çözülmesini bekledik. Anlaşılmayı bekledik ama olmadı. Olmayınca da gördüğünüz gibi eylemlerimize devam ediyoruz. Bizim için önemli ve karşılığını bulmasını istediğimiz bir mücadele bu.
Buradan Türk-İş Genel Merkezi’ne de sesleniyoruz. Cumhurbaşkanının önümüzdeki günlerde Kızılcahamam Kampı’nda bir açıklama yapacağı söyleniyor. Bu açıklamanın kamu çerçeve protokolüne yönelik olacağı dillendiriliyor.
Açık ve net söyleyelim. Emekçilerin onay vermediği hiçbir protokolün, Cumhurbaşkanlığı düzeyinde dahi açıklansa kabul edilmesini istemiyoruz. Bu teklife karşı da gerekli direnişin gösterilmesini buradan talep ediyoruz.
Türk-İş ve Türk Harb-İş Sendikası Genel Merkezi, sürecin başında kamuoyuna açıkça şunu söyledi: “Üyelerimizin istemediği hiçbir şeye imza atmayacağız.” Bugün de buradan bunu tekrar ifade ediyoruz. Bizim kabul edebileceğimiz bir teklif varsa, bu teklif üyelerimize birebir sorularak, onların görüşleri alınarak değerlendirilmelidir.
Bugün ilk 6 ayda yüzde 80-90 enflasyon yaşanmışken, 10-11’lik bir zam teklifi masaya gelmişken, bu teklifin 18'e çıkarılması ve Cumhurbaşkanımızın "20 yapıyoruz, 22 yapıyoruz" diyerek bunu yeterli göstermesi, bizim açımızdan kabul edilemez bir ciddiyetsizliktir.
Türkiye Harp İş Sendikası Eskişehir Şubesi olarak mücadelemiz devam edecektir. Talebimiz açıktır: İlk 6 ayda 1.800 TL taban ücret istiyoruz. Bu ücretin seyyanen tüm ücretlere yansıtılmasını ve üzerine yüzde 50 zam yapılmasını talep ediyoruz. Bunun altındaki hiçbir teklif, geçmiş 2 yılda yaşadığımız yüzde 70’lik kaybı karşılamaktan uzaktır.
Teklif kabul görmediği sürece kim araya girerse girsin, işçilere bu teklifin kabul ettirilmesi yönünde baskı yapılmamalı, bu tür teklifler konuşulmamalı ve masaya dahi getirilmemelidir.
Bugün yoksulluk sınırı, açlık sınırı bellidir. 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının altında kalan hiçbir rakam, bu ülkede geçinilebilir değildir.
Bir kez daha tüm yetkililere sesleniyoruz. Eylem kararları alındığında, üyelerimiz her zaman arkamızda durdu. Alanlarda durdu, işyerlerinde durdu. Talep ettiğimiz her yerde üretimden gelen gücümüzü gösterdik.
Bu kararlılık, artık toplumun vicdanında karşılık bulmuştur. Arkadaşlarımızın hazırladığı pankartlarda da göreceksiniz: Biz, Türkiye’nin en önemli kuvvetlerinden Hava Kuvvetleri’nin belkemiği olan S-400’leri, F-16’ları uçuruyoruz ama mutfakta sürünüyoruz. Bu çok net anlaşılması gereken bir durumdur.
Yeterli desteği gördüğümüzü düşünmüyoruz. 1936 yılından bu yana bu kentte hizmet veren bu fabrika, birçok ailenin geçim kaynağı olmuştur. Birçok çocuğun okumasına, eğitimine katkı sunmuştur. Bundan sonra da yaşaması Eskişehir için hayati önem taşımaktadır.
Esnafından işçisine kadar herkese fayda sağlayan bu kurumun yaşaması için siyasiler de sorumluluk almak zorundadır. İktidarıyla, muhalefetiyle bunu söylüyoruz. Eğer bir yerde işçi alandaysa ve siyaset bunu görmüyorsa, kimse kusura bakmasın, o siyasetçinin bizim sesimizi duymadığı yerde biz de onların sesini seçim sandığı geldiğinde duymayız.
Bugün, bu saat itibariyle Ankara’ya yürüyüşümüzü başlatıyoruz. Bizi takip eden herkese çok teşekkür ederiz. Elimizden geldiğince Ankara’da da sesimizi duyuracağız. Ankara’nın dört bir yanından gelen arkadaşlarımızla bir araya geleceğiz. Bu söylediklerimizi daha detaylı bir şekilde kamuoyuyla ve sizlerle paylaşacağız.”