Hayatın bir gerçeği var; hepimiz bir gün yaşlanacağız. Bugün güçlü, ayakta duran, kendi işini gören insan yarın belki yardıma muhtaç hale gelecek.

İşte bu yüzden yaşlı anne babalarına sırtını dönen çocukların hem vicdan hem de hukuk önünde bir sorumluluğu var.

Türk Medeni Kanunu’nun 364. maddesi açıkça söylüyor: “Herkes, üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine, yoksulluğa düşmeleri hâlinde nafaka vermekle yükümlüdür.” Yani bir çocuk, bakıma muhtaç hale gelen anne veya babasına hem maddi hem de manevi destek sağlamak zorunda. Bu sadece para göndermek değildir; bakımını, barınmasını, hatta yemeğini dahi kapsar. Çünkü aile olmak sadece kan bağıyla değil, sorumlulukla da ölçülür.

Anayasa’nın 61. maddesi de devlete yaşlıları koruma ödevi yükler. Ancak devletin koruma görevi, bireylerin kendi sorumluluklarını ortadan kaldırmaz. Aksine, bu yükümlülüğü güçlendirir. Devlet ancak aile görevini yerine getirmediğinde devreye girer.

Peki ya bakmayanlar? Türk Ceza Kanunu’nun 233. maddesi burada devreye giriyor. Bu maddeye göre, aile üyelerine bakmakla yükümlü olduğu halde bu görevi yerine getirmeyen kişiler bir yıla kadar hapis cezası ile karşılaşabilir. Yani “Ben ilgilenmek istemiyorum” demek, sadece ahlaken değil, hukuken de bir suçtur.

Yaşlı bir anne veya baba, kendisine bakmayan çocuğu hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunabilir. Aile mahkemesine başvurarak nafaka talep edebilir. Hatta kötü muamele veya terk durumu varsa, Türk Ceza Kanunu’nun 97 ve 232. maddeleri kapsamında daha ağır cezalar gündeme gelir.

Mesele sadece “kanun” değil, insanlık meselesidir. Bir anne yıllarca uykusuz kalır, hastalığında evladının başında bekler. Yıllar geçip roller değiştiğinde, o annenin bir köşede unutulması ne vicdana sığar ne hukuka. Unutmayalım; yaşlısına sahip çıkmayan bir toplum, kendi geleceğini de koruyamaz.