Anahtar Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Fuat Geçen şu ifadeleri kullandı;
"ASGARİ ÜCRET EN AZ 34 BİN LİRA OLMALI"
"2025 yılı sona eriyor. Sabit gelirlilerimizin 2026 ile alakalı ücretleri takdir edilecek. Bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinde de şu anda Plan Bütçe Komisyonumuz çalışmalarını bitirmek üzere. Daha sonra Meclise inecek. Asgari ücretle alakalı olarak asgari ücret görüşmeleri başlamak üzere. Şimdi asgari ücret konusunda anahtar parti olarak Ekonomi ve Kalkınma Politikaları Başkanlıklarımızın müşterek yürüttüğü bir çalışma sonucunda, asgari ücretin 2026 yılı için en az 34.000 TL olması konusunda parti görüşümüz var. Altını çizmek istiyorum, asgari ücret parti görüşümüz olarak en az 34.000 TL olmalı.
Birkaç gün önce Türkiye'de açlık ve yoksulluk sınırı da açıklandı. Açlık sınırı 29.000 TL, yoksulluk sınırı da 97.000 TL. Dolayısıyla bu, baz alınacak rakamlar diye düşünüyoruz. Emeklilerimiz şu anda açlık sınırı altında ücretle geçinmeye çalışıyorlar. Geçinemedikleri koca bir gerçektir. Siyasi iktidarın en azından 2026 yılı için açlık sınırının altında emekli maaşının kalmamasına dikkat etmesini ısrarla talep ediyoruz."
"ISRARLA TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ"
"Bütçe Plan Komisyonunda görüşmeleri devam eden bütçe ile alakalı olarak önceki gün şöyle bir gelişme oldu: Üst düzey yöneticiler ile denetim hizmetinde bulunan kamu görevlilerine seyyanen, yani kademesine ve derecesine bakılmaksızın eşit bir şekilde maaşlarına ek bir ödeme yapılması konusunun önergeyle kabul edildiğini ve bunun da Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe görüşmeleri sırasında oylanacağını biliyoruz. Olumlu bir gelişme, bunu olumlu buluyoruz. Enflasyonun bu kadar baskın ve geçim sıkıntısı yarattığı bir ortamda, kamu görevlilerine seyyanen bir zam yapılması fikri olumlu bir fikirdir ve bunu destekleriz. Ancak, sınırlı bir kesime bu seyyanen zammın yapılacağı anlaşılıyor. Umarım Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu madde görüşülürken siyasi partiler, diğer kamu görevlilerine de bu seyyanen zammın yansıyacağı şekilde bir önerge vererek onları da bu artıştan faydalandırırlar.
Neden önemli bu? Aslında kamuda bir hiyerarşi var. Bu hiyerarşi içerisinde de belli skalalar var. Eğer bir kesimi diğerinden bu kadar kopacak şekilde seyyanen zam yapar ve alt gelir grubunu bundan mahrum bırakırsanız, aslında enflasyonun en çok acısını hissettirdiği kesim, gelir grubunun daha alt seviyelerinde olan kamu görevlileridir. Dolayısıyla bu hususun özellikle ısrarla takipçisi olacağız anahtar parti olarak. Umarım bu seyyanen zam konusu sınır ve şümul olarak tüm kamu personeline yayılır. Ekonominin aslında sadece sabit gelirlileri değil, ülkenin tüm sektörlerini etkilediği ve 2025 yılı içerisinde inanılmaz sıkıntılı bir yıl geçirdiğimizi sanırım siyasi iktidar da görüyordur. İhracatta, ithalatta, tarımda ve imalat sektöründe şu anda konkordatoları ve iflasları gördüğümüz zaman tablonun ne olduğunu çok daha iyi anlayabiliyoruz."
TERÖRSÜZ TÜRKİYE
"PKK terör örgütünün silah bırakması saikiyle başlatılan ve siyasal iktidarca da "Terörsüz Türkiye" diye tanımlanan bu süreçte, artık bilinmeyenlerimiz azalmaya başladı. Şöyle ki, son birkaç haftada PKK terör örgütünün elebaşı ve uzantılarının buna DEM Parti'yi de dahil edebiliriz aslında asıl akıllarından geçen, bu "Terörsüz Türkiye" yaklaşımının kendilerince ne anlama geldiği hususunda açıklamalar art arda yapılmaya başlandı. Bunlar ufuk açıcı açıklamalardır. Çünkü bu sürece muhataplık dahil birçok hususta olumsuz bakan siyasi kadrolardan biri de biziz. Sayın Genel Başkanım her ortamda "Terörsüz Türkiye"yi çok arzu ettiğimizi, buna karşı çıkmanın mümkün olamayacağını, ancak yürütülen sürecin ve muhataplıkların hem süreci sorunlu hale getireceğini hem de bu ilerleyen süreçte ülkeye beka sorunu olarak döneceğini defaatle tekrarladı.
PKK terör örgütünün İmralı'daki elebaşı zaman zaman bu süreçle ilgili ziyaretlere muhatap oluyor. Hiç onaylamadığımız halde Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri de bu ziyarete gittiler. O ziyaretlerden kamuya yansıyan sağlıklı bir şey olmamakla birlikte, hemen bu ziyaretler yapıldıktan sonra, bu elebaşının rol paylaşımı yaptığı, sözde eş başkanlarının açıklamaları başladı.
Bir elebaşı eş başkanının açıklaması, ismini anmaktan açıkçası imtina edeceğim, zul görüyorum. Bu isimleri anmak değerli huzurunuzun önünde. "Türkiye Büyük Millet Meclisi liderimizin ayağına gitti." ifadesi, bu bizim için çok önemliydi. "Önderimizin ayağına gitti." ifadesini lütfen kamuoyu not etsin.
Diğer bir başkası ise, "Biz Türkiye Cumhuriyeti'nden af falan talep etmiyoruz. Çünkü af’fa muhatap olacak herhangi bir suçumuz yok." dedi. Yani, binlerce vatan evladını şehit eden bu terör cani topluluğu suç işlememiş. Dolayısıyla, "Affın suç işleyene yapılabileceğini, hâlbuki kendilerinin bugüne kadar herhangi bir suç işlemediğini" ifade ediyor. Bunu da lütfen not edelim. Diğer biri, eğer bu süreç akamete uğrar ise, yani umduğumuz gibi gelişmezse, Türkiye'yi çok zor günler bekliyor, karanlık günler bekliyor. Daha sonra elebaşının, terör elebaşının kendi ulakları ile dün gönderdiği haber, bu süreç geçmişte zaman zaman sekteye uğradı, şimdi de uğrayabilir. Bu süreçte sürekli olarak ülkenin karanlığa gömülmemesi için darbeyle ilgili bir tespitte bulunuyor. Yani eğer siz üniter yapımızı bozacak tek bayrak, tek devlet, tek millet konusunda ısrarınız olur ise, bizim bu konudaki yapacağımız şeyler saklıdır. Çünkü daha önce söylettiği başka bir şey var, yine bir eş başkana: "Biz silahları bırakmadık, sembolik olarak silah yaktık." Tüm bunlar geçen hafta oluyor. Şimdi siyasal iktidara sormak istiyorum. Sadece bu son 1 haftadaki hadiselere baktığımız zaman, siyasal iktidarın ve paydaşlarının terörsüz Türkiye'ye yükledikleri anlam ile muhatap olarak gördükleri terör örgütü ve elebaşısının bu sürece bakması aynı mı diye derin düşünmeleri gerektiğini, bu süreçlerin "biz oynamıyoruz" denildiği zaman kalıcı, ülkemize zararlarının olabileceğini 23 yıllık bir siyasal iktidarın bilmesi gerektiğini ve bilmek zorunda olduğunu da hatırlatmak isterim.
Geçen hafta Irak'ta bölgesel bir yönetim var. Bu da yine bir ülkeyi bölgesel yönetimlere ayırmanın, bu coğrafyada hesabı olan küresel aktörlerin ortaya çıkardıkları bir yönetim şekli Irak'ta Körfez krizinden sonra hayata geçti biliyorsunuz. Burada bölgesel bir Kürt yönetimi adı altında Irak'ta bir yapı var. Daha önceki bunun başkanı, bir aşiret reisi, Cizre'de bir sempozyuma davet edildi. Bu davetin terörsüz Türkiye sürecine destek mahiyetinde olduğu konusunu, bilmiyorum, söylememe gerek var mı? Bu saikle davet edilip gelen bir aşiret reisi, aşiret reisi ülkeye girerken kendi korumalarıyla, uzun namlulu silahlarıyla ve özel giysileriyle, tabiri caizse, sempozyuma şov yaparak Barzani'yi getirdiler. Türkiye Cumhuriyeti Devleti gelenekleri olan bir devlettir. Hamdolsun, biz aşiret devleti değiliz. Ülkemize gelecek misafirlerimizi koruyacak kadar kudretimiz, imkânlarımız, geçmişimiz var. Bu görüntü milletimizi çok üzmüştür. Bu görüntü, devletimizin geleneklerine yapılan bir saygısızlıktır. Bu tabloya izin verenlerin başta şunu düşünmeleri gerekirdi: Olay bir ziyaretçinin korunma ihtiyacı ise güvenlik diplomasisi açısından bunun yolları tüm dünyada bellidir. Bu kadar hassas bir dönemde "ben size güvenliğimi emanet edemiyorum, güvenliğimi kendim ancak sağlarsam gelirim" şeklinde anlaşılacak bu hadiseden maalesef ülkemiz inisiyatif olarak zarar görmüştür. Buna sebebiyet verenlerle ilgili bir soruşturmanın başlatıldığını hükümet açıkladı. Umarım ki bu soruşturmanın sınırı, karar aşamasından başlayarak sonuna kadar olan tüm süreçleri içine alacak şekilde olur ve sonuçları da kamuoyuyla paylaşılır."
PAPA ZİYARETİ
"Geçen hafta bir de Papa ziyaretimiz oldu. Katolik camiasının ruhani lideri Papa, Türkiye'yi ziyaret etti. Dini liderlerin ülkeleri ziyaretleri önemlidir. Bunlara kolaylık sağlamak bizim ecdadımızın vazgeçilmez karakteridir. Ecdadımız inançlara, kültürlere olan saygısı sebebiyle emperyal bir devlet olmamıştır. Bunu sadece biz değil, bu konuda tarih bilimcilerin hepsi bu hakkı yerine koyarlar. Gelmesi sırasında, gitmesi sırasında tüm titizliğin gösterilmesi elbette çok doğruydu ve olan yapılmıştır. Ancak bir dini liderin gezisini aşacak şekilde çeşitli ritüellerin, tarihe mal olmuş bazı şeylerin yeniden hatırlatılması adına, canlandırılması adına, bir dini lider gezisini aşan bazı kasıtlar gördük. Özellikle Papa'nın karşılanması ve ziyaret programına baktığımız zaman, bunu bir siyasi, bunu bir revanşist bazı ertelenmiş duyguların tezahürü şeklinde anladık. Milletimiz bu gezinin bu şeklinden maalesef memnun kalmamıştır. Gönül isterdi ki dinî bir ruhanî liderin bu çerçevede ziyareti hayat bulsaydı daha iyi olurdu diye düşünüyoruz.
Şimdi her basın açıklamasında mevzu ettiğimiz Amerika'nın Türkiye Büyükelçisi, aynı zamanda Ortadoğu temsilcisi, özel temsilcisi Tom Barak, her hafta bölge ülkelerinin birinde Türkiye'nin de özne edildiği açıklamalarını sürdürüyor.
Geçen hafta da Yunanistan'da 1919 tarihine atıfta bulunarak "Amerika ulus devletler tarafından engellendi" ifadesini kullanmıştır. 1919 tarihi Türk tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bizim emperyalist ülkelerce paramparça edilmeye çalıştığımızda, 1919'da yanan bir meşalemizle Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur.
Dolayısıyla "bu ulus devlet göndermesi Amerika'yı engellemiştir, Amerika'nın bu bölgedeki yapacaklarının önünde bir engel gibi" sunulan bu ifadeye ve yürütmenin, siyasal iktidarın, devletimizin hükümetinin Ruhban Okulu'yla ilgili herhangi bir tarih vermediği hâlde Büyükelçinin Ruhban Okulu'nun açılışıyla ilgili de bir tarih vermesi ayrıca çok düşünmeye değer bir konu olarak gördüğümüzü belirtmek isterim.
Bundan ifadeyle, bölgemizdeki Amerika Birleşik Devletleri'nin biz dâhil master planının ne olduğu konusunda da bu açıklamalar bize ufuk veriyor. Umarım ki devletimiz, hükümetimiz bu açıklamalardan hareketle gerekli tedbirleri alıyorlardır, almalıdırlar. Bunu da açıkça belirtmek isterim."
ANKETLERDE SON DURUM
"Şimdi bu anket çalışmaları siyasi partilerin vazgeçilmezi. Birden çok siyasi anketler haftalık, aylık, bazen 15 günlük yayınlanır. Biz de onu çok önemseriz, siyaset önemser, takip ederiz. Şu an 1 yıllık bir partiyiz. Yüzde 4-5 skalasında, özellikle son 15 günde yayınlananlara baktığımız zaman 5’i biraz aşan, 4’ün üzerinde anketlerle karşılaşıyoruz. Fakat biz özel bir anket yaptırmadık ama siyasette uzun süredir, siyaseti takip eden, bilen diyemiyorum, insanlar olarak sahada gezilerimizde, Sayın Genel Başkanımızla il ziyaretlerimizde gördüğümüz manzara, Anahtar Partimizin baraj sorununun kalmadığı yönündedir. Hamdolsun, halkımızın teveccühüyle Anahtar Partimizin bugün itibarıyla baraj sorunu yok.
Şimdi bu darbe konusu çok kritik bir ülkemizin tarihinde yeri olan, travmalarımız olan, demokrasiyi kesintiye uğratan, hepimizin bu konuda kötü anıları olan -yaşımız gereği birçoğuna şahitlik ettik. Bunu kendi emelleri gerçekleşmezse "bu da olur" diye topluma korku salmak, muhataplarını bununla yola ve dize getirmek stratejisinin takip edildiğini sanıyorum. Asla itibar edilmeyecek bir söylemdir. Hadise ortadadır. Az önceki açıklamamda da söyledim. Burada önemli olan sizin onlara ne kadar çok hizmet ettiğinizle ilgili ölçüm yaparlar. Terör örgütünün hedefi, planları ve referansları bellidir. Bunlardan 40 yıl içerisinde 1 milimetre bile sapmamıştır. Bunu not etmek durumundayız.
Mesut Barzani ofisinden Devlet Bahçeli için yapılan "koyun postuna bürünmüş Bozkurt" değerlendirmesi var. Bir aşiret reisinin, Türkiye'deki az önce bahsettiğim güvenlik endişesi, güvenlik gösterisi, güvenlik şovu ile ilgili Sayın Bahçeli'nin bir eleştirisi olmuştu. Öyle hatırlıyorum. Daha sonra ofisinden, Sayın Bahçeli ile ilgili, "İşte siz hâlâ Bozkurtsunuz, koyun postuna bürünmüş haliniz ortadan kalktı" şeklinde bir eleştiride bulunulmasını Anahtar Parti olarak aslında düşündürücü buluruz bunu.
Fakat, parti politikalarımız birçok konuda Sayın Bahçeli ile paralel olmamakla birlikte, görüşlerimize karşılıklı katılmamamız her zaman çok mümkün. Fakat, Türkiye Cumhuriyeti'nde bir siyasi parti liderine bir aşiret reisinin ayar vermesini de asla onaylamayız, doğru bulmayız. Bu hususu da tenkit ederiz. Bunu açıkça söyleyebilirim.
Fakat esasen size başka bir şey de söylemek durumundayım: Tüm bu süreçlerin; PKK terör örgütünün, kendine hizmet ettiğiniz emellerine hizmet ettiğiniz müddetçe sizleri göklere çıkaracağını, fakat emellerine karşı geldiğiniz anda sizleri nerelere kadar indirebileceklerinin de bariz bir göstergesi olduğunun da ayrıca altını çizmek isterim."