CHP YENİDEN “ATATÜRKÇÜLÜK (KEMALİZM)” DER Mİ? 100. YILDA TÜZÜK, ATATÜRKÇÜLÜKLE TAÇLANIR MI?

Cumhuriyet Halk Partisi, “değişim” hedefiyle büyük önem verdiği Tüzük Kurultayı'nı 6-9 Eylül 2024 tarihlerinde gerçekleştirecek.

Kurultay öncesi, CHP tabanının tüzük değişikliği önerilerinin alınması için ciddi bir çalışma yapıldı. Gerek dijital ortamlardan açılan kanallarla, gerekse CHP teşkilatlarının yaptığı toplantılarla öneriler dinlendi, kayıt edildi.

Takip ettiğim kadarıyla, önerilerin büyük bölümü; örgütün yönetime ve karar süreçlerine katılımının sağlanması, resmi ön seçim, aktif üyelik, üst üste seçilme sınırlaması gibi işlevsel konular üzerine odaklandı. Her biri değerli, parti içi demokrasiyi ve katılımcı demokrasiyi güçlendirecek önerilerdi bunlar. Tüzüğe nasıl yansıyacağını bekleyip göreceğiz.

Benim düşünceme göre ise “değişim”in başlangıcı, CHP Tüzük Kurultayı'nda öncelikle “Kuruluş ve İlkeler” başlıklı birinci maddede yer alan parti ideolojisinin tartışılması, ideolojinin ülkenin ve milletin gerçeklerine, sosyolojisine ve taleplerine uygun hale getirilmesinden geçiyor.

Siyaset; ülkenin, toplumun, ekonomik, siyasal, kültürel tüm sorunlarına farklı yol ve yöntemlerle çözüm üretme sanatıysa, bu tanım içinde yer alan “farklı yol ve yöntemler” ifadesinin karşılığı “ideoloji”dir.

İdeoloji, siyasal bir öğreti oluşturan, ülkü olarak benimsenebilen, kurum ve kişilerin davranışlarına yön veren ilkelerin ve değerlerin tamamıdır.

Bu anlamda liberalizm, sosyalizm, kapitalizm, sosyal demokrasi, demokratik sol, muhafazakârlık, milliyetçilik, ATATÜRKÇÜLÜK gibi birçok ideoloji vardır. Bu ideolojilerin birbirinden ayrıldığı esaslı noktalar olduğu gibi, bazılarının birbirine yakınlaştığı politik araç ve stratejileri de vardır.

İdeolojilerin toplumda bir de karşılığı vardır.

Toplum, siyasi partileri değerlendirirken; onların günlük yaşamsal sorunları ve bu sorunlara yönelik ürettiği, önerdiği çözümlerine ve programlarına baktığı kadar, partilerin ideolojik söylemlerine, öğretilerine de bakar ve değer biçer. Buna göre kendisini o partinin yanında ya da karşısında, uzağında ya da yakınında konumlandırır.

Seçmen, bu “yargı”sını oluştururken; üretilen ve önerilen çözümlerin ne kadar uygulanabilir, sürdürülebilir olduğuna baktığı kadar, her bir ideolojinin ülkede ve dünyada geçmiş dönemdeki başarı ya da başarısızlıklarını, ideolojinin ortaya sürdüğü öğretilerin değerlerinin kendi değerleriyle uyumunu ve hatta o ideolojiyi temsil eden diğer ülkelerdeki siyasal oluşumların kendi ülkesine yaklaşımlarını, kendi ülkesindeki toplumsal, kültürel, ulusal, inanç ve sair bütünlüğüne bakış açısını da dikkate alır.

Bu kapsamda, siyasi partiler ideolojilerini belirlerken toplumun bu ölçütlerini de dikkate almalı, ideolojilerini buna göre belirlemeli ya da ideolojilerinin toplumdaki karşılığı konusundaki beklentilerine buna göre razı olmalıdır.

Yerel seçimlerden sonra neredeyse her ay birkaç araştırma şirketi tarafından yayınlanan seçmen yönelimi araştırmaları var. Bu çalışmalar sonucunda elde edilen veriler, yaklaşık değerlerdir ancak bize olası seçmen tercihleri konusunda fikir verir, geleceğe dair bir öngörü oluşturur.

Bu araştırmalara göre; “Bugün seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz?” sorusunda kararsızlar ve cevap vermeyenler dağıtılmadan önce CHP %21 ile birinci parti, AKP %19 ile ikinci parti konumunda. Bunların arkasında MHP, DEVA, YRP, İYİP ve ZP sıralanıyor. Bu araştırmalarda kararsızım diye cevap verenler ile cevap vermeyenlerin toplam oranı %40. Yani, neredeyse her iki seçmenden birinin parti aidiyeti yok.

Diğer yandan ASAL Araştırma, Temmuz ayı içinde yaptığı ve Ağustos ayı içinde kamuoyuyla paylaştığı başka bir araştırmayı yayınladı. Bu araştırmaya göre, seçmenin %38,2’si “yeni bir partiye ihtiyaç olduğunu” düşünüyor.

Buradaki “yeni partiye ihtiyaç olduğunu” belirten %38,2’lik oranla, diğer araştırmalarda “Bugün seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz?” sorusuna “kararsızım” diye cevap veren ya da hiç cevap vermeyen %40’lık oranla örtüşmesi dikkat çekicidir, tesadüf değildir.

Bu sonuçlar bize; seçmenin neredeyse yarısının, mevcut başat partilerin sorunlara ürettikleri çözüm önerilerini, parti programlarını, söylem, iletişim ve ilişkilerini ve tabii ki ideolojilerini kendine yakın bulmadığını gösteriyor.

Atatürk sadece bir isim değildir.

Atatürk, bir taşınmaz muamelesi yapılan bir partinin tapuda kayıtlı olduğu kişinin adı da değildir.

Atatürk, ATATÜRKÇÜLÜKTÜR.

Atatürkçülük, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini oluşturan ilke ve değerlere Atatürk’ün kendi el yazısıyla adını verdiği Kemalizm’dir.

Atatürkçülük; ülkü olarak benimsediğimiz, öğretisi, ilke ve değerleri olan, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı ilham ve yön veren ideolojidir.

Atatürkçülük, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran, çok kısa zamanda ekonomik, siyasal, kültürel başarılar elde eden, eşsiz bir başarının adıdır.

Atatürkçülük, dünün anıları değil, bugünün ve geleceğin, sadece Türk Milleti'nin değil tüm dünyanın kurtuluş müjdesi olan ideolojisidir.

Atatürkçülük, daraltıcı değil kapsayıcı, ayrıştırıcı değil birleştirici ideolojidir.

Ülkemizde seçmen eğilimlerini tespit etmek için yapılan araştırmalarda, seçmenlerin %50’si kendini Atatürkçü olarak tanımlamakta, bunun ardından uzak ara ile ve sırayla demokrat, milliyetçi, muhafazakâr, dindar, sosyal demokrat, Kürt milliyetçisi, sosyalist tanımlamaları gelmektedir.

Atatürkçüler, CHP’ye oy verdiği gibi MHP, İYİP, ZP ve hatta AKP’ye oy vermektedir.

CHP’ye oy veren seçmenin ise yaklaşık %62’si kendisini Atatürkçü, %13’ü milliyetçi olarak tanımlamakta, ardından demokrat, sosyal demokrat ve sosyalistler gelmektedir.

Görüldüğü gibi, ülkemizde Atatürkçü ideolojiyi benimseyecek, programını bu temel üzerine oluşturacak samimi bir siyasi partinin %70’e varan bir seçmen kitlesine erişme imkânı vardır.

CHP parti programına 1935 yılında giren Kemalizm, 1953 yılında parti programından çıkarılmış, daha sonra CHP kendini demokratik sol ya da sosyal demokrat parti olarak ifade etmiştir.

CHP, ülkenin içinde bulunduğu bunca sorunlu yıllara rağmen, güncel olumsuz koşulların sağladığı avantajla elde ettiği küçük ve sürekliliği olmayan iki ya da üç seçim dışında seçim başarısı yakalayamamış, iktidar olamamıştır.

Bunda, ideolojik olarak kendini konumlandırdığı yer, bu konumlandırmanın gereği kullandığı dil, yazdığı parti programları, diğer parti ve sivil toplum örgütleriyle kurduğu ilişkiler etkili olmuştur.

Önümüzdeki Tüzük Kurultayı CHP için büyük bir fırsat sunmaktadır.

CHP, geçmişine sahip çıkarak, köklerine sarılarak, ülkemizdeki seçmen sosyolojisini doğru okuyarak, seçmenin talep ve beklentilerine karşılık vererek ideolojisini yeniden belirlemelidir.

CHP, Türk Milleti'nin kendini pek yakın hissetmediği, özellikle Atatürkçülüğün milliyetçilik, halkçılık, devletçilik ve cumhuriyetçilik ilkeleriyle farklılıkları olan demokratik sol, sosyal demokratlık gibi ideolojilerden vazgeçmeli, Cumhuriyetin yüzüncü yılında, yeniden Atatürk Cumhuriyeti için parti ideolojisini Atatürkçülük olarak belirlemelidir.

Cumhuriyetin 100. yılında, Türkiye’nin ve Türk Milleti'nin bu müjdeye ihtiyacı vardır.