Eskişehirspor'da kulübün geleceği yine tartışılıyor. Şirketleşme yeterli mi, yoksa çözüm şehirden mi geçiyor?

Şirket deyince aklımıza gelen iki temel kavram vardır. Birincisi, üretim amacıyla kurulmuş ve ürettiğinden kazanç elde eden yapılar; ikincisi ise hizmet sektöründe faaliyet gösterip kazanç sağlayan yapılanmalardır.

Futbolda şirketleşme söylemi, uzun süredir Eskişehir gündemini de meşgul etmektedir. Başta Eskişehirsporumuz olmak üzere birçok futbol kulübü, dernek yapılanmalarıyla idare edilmektedir. Kulüple ilgili kararlar, genel kurul delegeleri tarafından alınmaktadır.

Genel kurullarda oluşturulan yönetimler, özellikle başkanın tam hâkim olduğu bir yönetim modeliyle idare edilmekte; mali kongre ve seçimli genel kurul olmak üzere, kongre delegelerinin inisiyatif koyduğu iki kademeden oluşmaktadır. Özellikle mali kongrelerde yönetimin mali hesapları ele alınmakta; kongre delegeleri mali raporları ibra ettiğinde, bir önceki döneme ait tüm hesaplar aklanmaktadır. Kulüp yönetiminin kulüple ilgili yaptığı tüm mali harcamalar ve biriken borçlar bir sonraki döneme devredilmektedir. Bu nedenle borçlar sürdürülebilir ve ödenebilir olmaktan çıkmakta, kulüplerin yok olmasına kadar giden bir süreç göz göre göre yaşanmaktadır.

Ortaya çıkan bu tablo karşısında çaresiz kalanlar, dönem dönem kurtuluşun şirketleşmeden geçtiğini yüksek sesle dillendirmektedir. Üretimin ve hizmetin olmadığı bu alanda, bahsedilen “endüstriyel futbol” kavramının içi hiçbir zaman doldurulamamıştır. Menajerlik sistemi, bahisler, maç sonuçlarına dair oynatılan bahis ve kumar oyunları, şike, teşvik ve fanatizmin körüklenmesi bu sahayı adeta bir bataklığa dönüştürmüştür. Bir kulübün satılması ve şirketleşmesi, sorunun çözümü için hiçbir zaman yeterli olmamıştır. Geliri az olan kulüpler, sorunlarını şirketleşerek de çözememiştir. Bu konuda ülkemizde de birçok kötü örnek mevcuttur.

Kurumsallaşma, doğru yönetim ve etkin denetim varlığını hissettirmediği sürece, özellikle Eskişehirsporumuz gibi rol model bir mazisi, başarıları ve marka değeri olan kulüplerin tarihsel hafızası yok edilir, geleceğe taşınmasının da önü kesilir. Ayrıca görüldüğü üzere, “şirket, şirket” diye bağıranların büyük çoğunluğu bu konuda sürdürülebilir bir yol haritası ortaya koyamamaktadır. Meseleyi sadece şirketleşme derekesine indirgeyenler şunu iyi bilmelidir ki; kitlelerin sahip çıkmadığı, birilerinin ticarethanesi gibi görülen kulüpler ya satılmaya — Eskişehir Basket örneğinde olduğu gibi — ya da yok olmaya mahkûmdur.

Tek çözüm; başta bu şehirde para kazananlar olmak üzere, kongre delegeleri ve Eskişehirspor taraftarının varlığını her aşamada hissettirmesidir. Planlı, düzenli ve şeffaf bir şekilde denetlenebilir bir Eskişehirspor, eski başarılı günlerine yeniden dönebilir. Bunun da örneklerini görmekteyiz. Eskişehirsporumuz bu şehrin değeridir. Şehir sahip çıkmalı, geçmiş hatalara yeniden düşmeden ilk genel kurulla birlikte yeni bir yol haritası oluşturulmalıdır.

Önce öz eleştiri, sonra sahiplenme... Yeni başarılar için el ele verilmeli. Bu karanlık tünelden hep birlikte, tüm şehir olarak çıkmalıyız.