ESKİŞEHİR HABER

Kadın Dayanışma Örgütü: "Yas tutmayacak, sessiz anmalar ve taziyelerle yetinmeyeceğiz"

İkbal ve Ayşenur’un üç saat arayla öldürülmesinde soru işaretleri sürüyor. Aile, güvenlik ve adalet eksikleri tartışılıyor; davada “takipsizlik” kararı tepki topladı.

Abone Ol

Kadın Dayanışma Örgütü adına konuşan Şevval Eroğlu şu ifadeleri kullandı;

"İkbal ve Ayşenur'un canice öldürülmelerinin üzerinden 1 yıl geçti. Geçen yıl yine burada kadın cinayetlerinin ülkedeki gerici örgütlenmenin bir sonucu olduğunu kadın cinayetlerinin, tacizin ve şiddetin yalnızca bireysel değil toplumsal bir sorun olduğunu, asıl sorunun bu düzen olduğunu söylemiştik. Bizler hala her güne kadın cinayeti haberleriyle uyanıyoruz. Bugün burada onları anmak için bir aradayız. Ama biliyoruz ki anmak yetmez, yetmiyor dostlar. Bu ülkede her gün, ölen kadınların arasına yeni bir isim ekleniyorsa yad edip dağılamayız, hesap sormak zorundayız.

Geçtiğimiz yıl 4 ekimde önce Ayşenur sonra da İkbal aynı cani tarafından sadece 3 saat arayla öldürüldü. İlk cinayeti işledikten sonra katil Semih Çelik polisi arayarak cinayeti işlediği konumu ihbar etti ve elini kolunu sallayarak ikinci cinayeti işlemeye gitti. Şimdi soruyorum size dostlar aradan geçen üç saatte kendini ihbar etmiş bir katili bulmayıp İkbal’in de öldürülmesine zemin hazırlayanlar bu cinayetin ortağı değil midir?

Bu bir yılda neler oldu hatırlayalım dostlar. Çok değil daha bir ay önce Boğaziçi Üniversitesi kampüsünde bir işletmede çalışan 15 yaşındaki bir arkadaşımız nereden geldiği belli olmayan ruhsatsız silahla öldürüldü.

Bunun üzerinden iki gün geçmeden Mersin’de bir arkadaşımız yine ruhsatsız silahla öldürüldü. Daha birkaç gün önce Ankara’da 14 yaşındaki Hiranur Şimşek pompalı tüfekle vuruldu.

Hepiniz hatırlayacaksınız dostlar Müesser Becerir, Bahar Aksu, Emine Akpınar, Başak Gürkan... ve ismini saymakla bitiremeyeceğimiz onlarca kadın yalnızca aradan geçen bu bir yılda çeşitli bahanelerle: boşanmak istediği için, son kez konuşma bahanesiyle, uzaklaştırma kararına rağmen öldürüldü. Şimdi soruyorum size kadınlar en çok aile içinde öldürülürken 2025 yılını aile yılı ilan edip üniversitelerimizde arsızca aile güzellemesi yapmaya cüret edenler, kadınlar konuşma bahanesiyle öldürülürken aile arabuluculuğu icat edenler, kadınlar en çok ateşli silahla öldürülürken, uzaklaştırma kararına rağmen öldürülürken kılını kıpırdatmayanlar yani aile bakanı yani adalet bakanı yanı içişleri bakanı bu cinayetlerden sorumlu değil midir?

Peki ne oldu ikbal ve ayşenurun duruşmasında biliyor musunuz? İkbal ve Ayşenur’un katili kendini de öldürdü diye soruşturmada takipsizlik kararı verildi. Kimse başka sorumlu aramadı. Katil Semih Çelik’e bu cinayetlerde yardım eden kimse yoktu denildi. Yani katil öldü dava düştü. Öyle mi? Çok beklersiniz! Biz sayalım kadın katillerinin yardımcılarını size: İçinde yaşadığımız bu çete düzenini besleyenler, dinci gericiliği palazlandıranlar, ruhsatsız silahlarla mücadele etmeyenler, elektronik kelepçeye rağmen, uzaklaştırma kararına rağmen kadınları korumayanlar, hiç utanmadan kadınlar kapıyı açtıkları için ölüyor diyenler… işte bunlar tüm kadın cinayetlerinin başat sorumlularıdır. İşte tek tek hesap soracaklarımız bunlardır dostlar.

Artık cenaze kaldırmak, anma yapmak istemiyoruz diyen tüm kadınlara sesleniyoruz: Yas tutmayacak, sessiz anmalar ve taziyelerle yetinmeyeceğiz!

Bugüne kadar bize geride kalmak öğretildi, yalnızlaşmamız beklendi. Yok öyle yağma. Mücadelemizin rengi bu memleketin her noktasından görülecek, sesimiz memleketin her köşesinde, kampüslerse, sınıflarda, meydanlarda yankılanacak!

Genç kadınlara reva gördüğünüz yalnızlığı ve korku atmosferini kıracağız. Biz ölmek korkusuyla yaşamayacağız, siz hesap verme korkusuyla kaçacak delik arayacaksınız. Her gün öldüğümüz bu düzeni başınıza yıkacağız.

Yaşam alanlarımıza, okulda, iş yerinde, sokakta yani tüm toplumsal alanda var olmamıza yönelik tehdidin bertaraf edilmesi ancak bizim örgütlü şekilde ses yükseltmemize bağlıdır. Bu yüzden gelin bizi yenebileceğini sananlara hep birlikte kimin yenileceğini gösterelim! Gelin bu düzeni asalakların, kanımızı emenlerin başına yıkalım. Yalnız, çaresiz değiliz. Bu köhne ve gerici düzen karşısındaki karamsarlığı umut ve heyecana dönüştürelim. Karanlığa karşı aydınlık yarınları hep beraber kuralım. Dinci gericiliğe karşı laikliği, sömürüye karşı emeğimizi, ayrımcılığa karşı eşitliği hep beraber yükseltelim. Gelin, hep birlikte Kadın Dayanışma Komiteleri’nde mücadele edelim."