Odunpazarı Belediyesi AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Kepez şu ifadeleri kullandı;
"CHP Grup Başkanvekili arkadaşımız, şehir planından birden efendim hukuka nasıl geçtik tam anlayamadık. O hukuki süreç devam ediyor. Merak etmeyin, yargı gerekeni yapıyor. Şehir plancısı olabilir, avukat olabilir, hakim olabilir, öğretmen olabilir, vesaire hangi meslekten olursa olsun suç işlemişse evet CHP'li de olabilir, AK Partili de olabilir. Fark etmiyor. Onun için suç işlemişse suçunun cezası neyse bunu yargı değerlendirecektir. Yani şehir plancısı belediye başkanı seçildi, başka bir suç işlememiş olamaz. İşlemiştir. İşte yargı müdahale etmiştir. Gereken neyse yapılacaktır. Yani bunları her seferinde mecliste "Hukuksuzluk yapılıyor, başkanlarımız tutuklanıyor, gözaltına alınıyor" demenin bir anlamı yok. Şu anda yargı süreci var.
Bakın ben bir ara Sayın Başkana burada belediye personeli ile ilgili bir konuyu sormuştum. Demişti ki: "O şu anda yargı sürecinde." Yargı sürecinde olduğu için bir şey dememize gerek yok. Biz de onu diyoruz. Şu anda yargı devam ediyor. Bakın bazen yargıda beraat eden arkadaşlarımız oluyor. Bazı konulardan beraat ediyorlar. Demek ki yargı devam ediyor. Yani taraflı, tarafsız diye bir şey yok. Yargıya güvenmemiz gerekiyor.
Onun için kim olursa olsun, hangi meslekten, hangi meşrepten, hangi etnik kökenden olursa olsun suç işlemişse gereken neyse yargı onun gereğini yapacaktır diye düşünüyorum. Cezaevi koşulları daha önceki dönemlerdeki cezaevlerini de biliyoruz. AK Parti döneminde yapılan cezaevlerini de biliyoruz. Şeffaf bir cezaevi oluşturulmaya çalışıldı. Daha önce kendi Genel Başkanınız gitti, Sayın İmamoğlu'nu ziyaret etti. Dedi ki: "7 kat göklerden bizi seyrediyor." Demek ki çok rahat bir ortam var. Öyle bahsetti yani "7 kat göklerden, mescit gibi oralardan bekliyor herhalde, seyrediyor." dedi. Onun ifadesini söylüyorum, ben söylemiyorum yani bunu. Görüşme usulleri, cezaevinin de kendine göre bir usulü, ilkeleri vardır, yönetmeliği vardır. Görüşmelerin yapılacağı, yapılmayacağı, hücre sistemi veyahut koğuş sistemi neyse odur. Ama biz şunu iddia ediyoruz: AK Parti hükümetleriyle birlikte Türkiye'de çok şeyler değişti, değiştirmeye de devam ediyoruz. Hukukta da, sağlıkta da, eğitimde de, ulaşımda da, cezaevleri konusunda da. Eskiden cezaevlerinin ne halde olduğunu içinizde cezaevine yolu düşen arkadaşlar var. Ben biliyorum onların, onlar daha iyi biliyorlar oradaki durumları. Onun için yani ha tabii ki orada 5 yıldızlı otel olacak hali değil. Oraya adam tatile gitmiyor. Suç işlemişse suçunun gereği neyse o yapılacaktır.
Yargıya güvenmenizi biz tavsiye ediyoruz. Sizinle ilgili yargı beraat kararı verdiğinde iyi ama tutuklama kararı verdiğinde kötü, "Bu AK Parti'nin yargısı" öyle bir mantıkla yola çıkarsanız bu işin içinden çıkamazsınız. Onun için yargının tarafsızlığına ve bağımsızlığını kabul etmemiz ve yargının önünü açmamız gerekiyor.
Şimdi ben buradan şunu da ifade etmek istiyorum: Ne yazık ki son zamanlarda Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanı Sayın Özgür Özel Bey de dahil, milletvekillerinde ve mensuplarında siyasetin dilini ağırlaştırdıklarını ve ortamı gerici, ötekileştirici birtakım söylemlerle hareket ettiklerini görüyoruz ve bu bizi tabii ki rahatsız ediyor vatandaş olarak. Yani bir milletvekiliniz çıkıyor, insanları çok affedersiniz ama "namuslular ve namussuzlar" diye ikiye ayırmaya kalkıyor. Özgür Özel Genel Başkanınız çıkıp işte Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a çok affedersiniz yine "itleri, köpekleri" gibi kavramlar kullanarak, savcıya oradan el sallayarak "Gelirsem orayı dağıtırım, orayı kapatırım, şunu yaparım, bunu yaparım." Yani bunlar çok hoş şeyler değil. Bunu ben siyasi kimliğimin dışında bir vatandaş olarak, bir siyasi genel başkanın, bir milletvekilinin vatandaşı bu şekilde itham etmesini kabul edemiyoruz ve bunları reddediyoruz. Böyle bir söylemi kabul etmiyoruz. Yani kim söylerse söylesin, AK Parti milletvekillerimizden de bizden de böyle bir söylem içerisinde olan varsa ona da karşı çıkarız. Ama bu ağır dilin ülkeye fayda getirmeyeceğini, özellikle de Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu söylemlerle vatandaş üzerinde çok olumsuz algılar oluşturduğunu, vatandaşın tepki gösterdiğini, elinde belge olmadan konuşmalar, işte Savcı Cumhuriyet Başsavcısı ile ilgili "Daha önce nerelerden maaş aldın, ne gelirin var?" falan diye konuşmalar oldu. Sonra belge yok, bilgi yok ortaya çıktı. Kendi Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri bile veya temsilcileri, CHP'li olan arkadaşlardan bile tepkiler geliyor: "Ya buna bu bilgileri kim veriyor? Altı yok, üstü yok, belgesi yok" diye. Tepkiler sizin kendi partinizden de geliyor. Onun için ben öncelikle Sayın Başkan, sizden üst yönetimdeki arkadaşlarınızla konuşurlarken yani bu konuları dikkate almanızı söylemenizi istirham ediyoruz. Yani bu ülkeyi artık çok fazla germeyin. İnsanları böyle "şunlar, bunlar..." İşte yani o kavramları çok fazla da kullanmak istemiyorum ama bu şekilde insanları rencide etmeye, ikiye bölmeye... O zaman karşıdan birisi de çıkıp o zaman der ki: "Siz de o böldüğünüz şu taraftasınız." diyebilir. Hoş şeyler değil. Bundan dolayı üzüntülerimizi dile getiriyoruz.
10 Kasım elbette Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm yıl dönümüdür. Onun anılması, onun miras bıraktığı mirasa, emanetlerine sahip çıkılması. Ama yıllardan beri biz şunu gördük, üzülerek bunu söylüyorum, Mustafa Kemal'i kullanarak, onun ismini kullanarak, onun portresi arkasına saklanarak bir kısım insanlar, bir kısım gruplar bu ülkede birtakım insanlara zulümler yaptılar, haksızlıklar yaptılar. Ben Mustafa Kemal Atatürk'ün bu şekilde istismar edilmesini istemiyoruz. Biz de kabul ediyoruz, Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs'ta Samsun'a çıkmıştır, görevlendirilmiştir. Her ne kadar siz kabul etmeseniz de o bir Osmanlı subayıdır. Osmanlı ocağında yetişmiş, onun medreselerinde, onun okullarında, onun askeri liselerinde okuyarak yetişmiş bir Osmanlı subayıdır. Ama siz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türk'ün tarihini 1923'ten başlattığınız için geçmişi zaten kabul etmiyorsunuz. Biz buna da, Mustafa Kemal Atatürk'ün başlatmış olduğu bu kurtuluş mücadelesine elbette ki saygı duyuyoruz ve sahipleniyoruz. O zaman Cumhuriyet Halk Partisi falan yoktu. Bu ülke insanı hep birlikte, Alevisi, Sünnisi, Kürdü, Türkü, Arabı, Çerkezi, bütün etnik kökenleriyle herkes bu ülkenin kurtarılması için, kurtuluşu için mücadele vermiştir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün göstermiş olduğu o muasır medeniyetler seviyesini, AK Parti hükûmetleri olarak siz kabul etmeseniz de biz o seviyeyi aştık. Türkiye'yi o seviyenin de üstüne çıkarttık. Bütün kurumlarımızda, kamu ve kurumlarımızda, bakanlıklarımızda, yatırımlarla ilgili yapmış olduğumuz her şey ortadadır. Mustafa Kemal Atatürk de tam da bunu istiyordu işte: Türkiye kalkınsın, Türkiye kendine gelsin, Türkiye hür, özgür bir ülke, kendi başına ayakları üzerinde dikilebilen bir ülke olsun istiyordu. Biz, onun bu vasiyetini, bu düşüncelerini AK Parti hükûmetleri olarak yerine getirdik ve getirmeye de çalışıyoruz.
Her ne kadar yapılanları siz görmek istemeseniz de gökyüzünde uçan uçakları "Kalorifer peteği" diye dalga geçseniz de Cumhuriyet Halk Partili muhalifler olarak. Yok, "Tahta oyuncaklar bunlar, maket" dediler. İşte Dışişleri Bakanlığının o ince siyasetini siz anlayamıyorsunuz. Amerika motor vermiyor. Vermesin. Orada anlatılmak istenen şuydu: "Amerika, ey Amerika, vermesen verme. Siz tek üretici değilsiniz, alternatiflerimiz var. Çin'den, Rusya'dan şuradan alabiliriz. Ama iki yıl içinde göreceksiniz ve siz de bu söylediklerinizden belki utanacaksınız ama kendi motorumuzu yaparak KAAN'ı Türkiye Cumhuriyeti semalarında uçuracağız." Hiç merak etmeyin.
Bunları yaptık. Yapılanları görmek istemiyorsunuz, görmeyebilirsiniz ama millet görüyor. Her şey yapıldı. Cumhuriyet Halk Partisinin neler yaptığını da millet görüyor. Şimdiki kadar ne yaptınız, onları da herkes biliyor. Biz şunun teminatını veriyoruz: Milletimize diyoruz ki, "23 yıldır yaptıklarımız, bundan sonra da yapacaklarımızın teminatıdır." Bu ülkenin kalkınması için yolda, köprüde, şurada, burada hepsi yapılacak.
Şimdi geldik çevre yoluna. Çevre yolu, çevre yolu. Elbette çevre yolu yapılması lazım Eskişehir'e. Şimdi siz, kendi yapacaklarınızı bir tarafa bırakarak... Yani biz 23 yıldır Türkiye'yi idare ediyoruz, milletimiz bize bu yetkiyi verdi. 25 yıldır da yerel anlamda Eskişehir Büyükşehir Belediyesini siz idare ediyorsunuz. Yapsaydınız madem bir çevre yolunu. Şimdiki kullanılan çevre yolu şimdiki kullanılan çevre yolu Büyükşehir'in sınırları içinde ve Büyükşehir'in yetki alanında, yetkisi altında. Kendisi yapmadı. Yine rahmetli Kemal Unakıtan döneminde çevre yolundaki o iki şeridi üç şeride çıkarttırdık, şehrin biraz daha rahatlaması için.
Şehir içinde, kendi yetki alanınızda, Büyükşehir olarak, Odunpazarı olarak hangi sokağı, hangi caddeyi açmanız gerekiyorsa yapın. Bakın, geçen Ayşe Ünlüce Büyükşehir Başkanımız söyledi. İşte Vadişehir'de caddeleri birleştirecek. Çok güzel, tebrik ediyoruz, takdir ediyoruz, çok güzel. Birleştirsin, tabii yapacaklar, yapsınlar. Biz takdir ederiz, sizin gibi inkâr etmiyoruz. Yapılanları takdir ediyoruz. Bağlarsın ama orada bağlandıktan sonra ne olacak? Yine Şehit Gazi yolundan Yenikent'ten Tıp Fakültesinin oradan yeni bir sıkışıklık meydana gelecek. Onun için Büyükşehir acilen öncelikle şehir içi trafiğin çözümünde bir önlem alması lazım.
Ayşe Ünlüce Hanım'ın dediği gibi özel araçların biraz kısıtlansa işte şehir merkezine girmez, öyle bir şey mümkün değil. Yani bunu yapamazsınız. Nasıl yapacaksınız? Kime yasak koyacaksınız? Zaten siz özgürlükçü bir partisiniz, böyle bir yasak size yakışmaz. Onun için başka çözümler arayın. Yani alttan mı dikeceksiniz, üstten mi gideceksiniz ona bakın.
Çevre yolu... Geçenlerde Ulaştırma Bakanımız geldi, Sayın Meclis üyesi kardeşime söylüyorum, "Merak etme, en geç seçimlerden önce bu yolu tamamlanacağını, projenin hazırlandığını söyledi." Hiç merak etmeyin. Ama hükûmetin... Arkadaşlar, bakın sizin elinizde bir 400 bin nüfuslu Odunpazarı var veya 1 milyon nüfuslu bir Büyükşehir var ama hükûmetin elinde 100 milyona hitap ettiği binlerce ilçe ve şehir var, yol var vesaire. Yani Eskişehir'e işte sıra geldi. Sıra geldi, yapılacak. Bunu derken de artık öyle hükûmetle kavga etmeyi falan bırakın. 25 yıldır Sayın Büyükşehir Başkanınız Yılmaz Büyükerşen, Sayın Büyükerşen, hükûmetle hep kavga ede ede işte Eskişehir'i bu hale getirdi."