Armağan Çağlayan'ın sorularını yanıtlayan AK Parti Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu şu ifadeleri kullandı;

"Erken seçim olması için şartların oluştuğunu düşünmüyorum. Bu daha çok Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir beklentisi diyelim. Ancak AK Parti’nin ve Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi bir erken seçim planı yok. Seçimler 2028’de zamanında yapılacak. Bugün için söyleyebileceğimiz bu. Ben 2028’den önce yapılacağını düşünmüyorum. Cumhurbaşkanımız son yaptığı açıklamada seçim 2028’de olacak dedi. Cumhurbaşkanımızın başdanışmanı Mehmet Uçum da açıklama yaptı. Kendisi hukukçu olarak 2028’de Cumhurbaşkanı adaylığında sorun olmadığını söyledi.

Beklentim ülkemizin ekonomide ve bölgemizde güçlü bir şekilde yoluna devam etmesi. Depremin ülkemize maliyeti 94 milyar dolar oldu ve bu kaynağın büyük bir kısmı harcandı, harcanmaya da devam ediyor. Deprem bölgesinde yapılan çalışmaları yerinde görmekte fayda var. Gerçekten çok büyük işler yapıldı.

Ekonomi üç günde düzelebilecek bir şey. Ancak bazı konularda taviz verirsek belki kısa sürede toparlanırız ama çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğini riske atamayız. Petrol konusunda dışa bağımlıyız; ihtiyacımızın yüzde 15’ini karşılayabiliyoruz, yüzde 85’ini dışarıdan alıyoruz. Petrol fiyatı ucuz olursa bize yarıyor ama elimizde değil, pahalandığında bizi çok zorluyor.

Hani bizde hep şehir efsaneleri vardı. “Doğuda aslında çok petrolümüz var ama İngilizler gelip kuyuları açmış, sonra betonlamış” denirdi. Bunları hep duyarak büyüdük, değil mi çocukluğumuzda? Bunların gerçek olduğu ortaya çıktı. Bugün Gabar’a muhakkak gitmeniz lazım.

Bugün orada çıkarılan petrol, zamanında kapatılmış kuyulardan elde ediliyor. O kuyular tek tek açılıyor. Şu an kendi ihtiyacımızın yaklaşık yüzde 15’ini karşılıyoruz. Ama hâlâ yüzde 85 oranında dışarıya bağımlıyız. Petrolü dışarıdan aldığınızda Türkiye’nin sanayisi ve ekonomisi fazla veriyor, dış ticarette fazla veriyor. 65 milyon turist ağırlamışız, sanayimiz çalışıyor, ihracat devam ediyor. Ama nerede tıkanıyoruz? Maliyetini kontrol edemediğimiz petrol konusunda. Petrol ucuz olursa bize yarıyor ama elimizde değil. Petrol ithalatı bizi çok zorluyor. Bu konularda bizim yakın coğrafyalarda önümüzdeki dönemlerde çok etkin rol oynamamız lazım. Bu rol de tabii ki bazı ülkelerin hoşuna gitmeyecektir.

Bugün zannediliyor ki hep konuşulan şu. Çok fazla harcama yapılıyor, gereksiz yerlere para harcanıyor. Oysa ekonomik anlamdaki sıkıntının nedeni yapılan harcamalar değil, bir ekonomik ambargo içinde olmamız. Bu resmî değil ama Batılı ülkeler ve Amerika tarafından Türkiye belli bir ekonomik ambargo altında. İstediğimiz yatırımlar buraya gelmiyor, sıcak para istediğimiz gibi akmıyor. Bir el, Türkiye’ye gelebilecek yatırımları engelliyor.

Türkiye’de hukuk düzenine benim saygım sonsuz, inancım da sonsuz. Kendi yaşadığım hayatım boyunca, gençliğimde, iş hayatımda ve milletvekilliğim dönemimde hiçbir zaman hukuktan avantaj sağlayacak bir durum yaşamadım. Mesela bir davaya girdiniz. Aslında kaybetmeniz gerekirken kazandınız mı. Yok. Herkes örnek veriyor, “o var, bu var.” Sana diyorum, bir şey oldu mu? Ekonomi için de aynı şey geçerli. Bana diyorsunuz ki ekonomi kötü. Peki sizin durumunuz nasıl? Fena değil. O zaman nasıl olacak bu iş? Herkes kendi deneyiminden değil, başkalarından örnek veriyor. Siz bugüne kadar hukuki bir haksızlık yaşadınız mı? Kaybedeceğiniz bir davayı kazandınız mı? Hayır. Hayatım boyunca bir hukuksuzlukla karşılaşmadım. Siz de karşılaşmamışsınız.

Türkiye’de seküler vatandaşların bir kısmında şöyle bir algı var: “Avrupa daha iyi, Almanya’da yaşamak lazım. Türkiye’den bir şey olmaz.” Cem Yılmaz da bunun esprisini yaptı. Tatile gidip “çok Türk var, gitmeyelim” deniyor. Yurtdışına gidince “Türklerden uzak dur” deniyor. Bu nasıl bir bakış açısı? Oysa gidenlerin çoğu geri dönüyor. Benim Kanada’ya giden doktor arkadaşlarımın üçü ülkemize geri döndü. Ülkemizi bu kadar da kötülememek lazım."