ESKİŞEHİR HABER

Rıdvan Uz: "Bu ikinci açılım süreci hepsinden daha fena, hepsinden felakettir"

İYİ Parti Çanakkale Milletvekili Rıdvan Uz, mecliste ve sahada Cumhuriyet değerlerine yönelik iddialara karşı olduklarını, halkla buluştuklarını ve uyarılarda bulunduklarını anlattı.

Abone Ol

Eskişehir'de konuşan İYİ Parti Çanakkale Milletvekili Rıdvan Uz şu ifadeleri kullandı;

"Bir yola çıkıldı. Bir mücadele edildi. O mücadele edenlerin birçoğunu yine bu salonda görüyorum ben. Korkaklıkta, ar ve zillette ileri atılmakta değil; milletimizin değerlerini birleştiren bir yapı olan bir yol haritasını kendimize rehber ederek, yarınlarımızı güvence altına almak üzere yola çıktık.

Yani neydi meselemiz? Hatırlayın, bir divan başkanımızın başlangıçta çok güzel arz ettiği bir cümle vardı: Bir ihanet şebekesine, bir ceberut yapıya karşı insanların bir araya gelerek yarınlarını kurtarma meselesi vardı.

Peki ya biz bu cümleleri bu kadar kolay sarf ederken, hakikaten böyle mi diye dönüp baktığımızda; Cumhuriyet'in başında olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından bize emanet edilen cumhuriyet ve demokrasi sayesinde o koltuklarda oturanların cumhuriyetle bir alıp veremediği olduğunu görmeye başladık.

Neydi bunlar? Önce hatırlayın, Türkiye Cumhuriyeti tabelalarını sökmeye başladılar. Sonra andımızı yasakladılar. Sonra milletimizin ne kadar değeri varsa onunla kavga etmeye başladılar. Mecliste ortaklarına federasyondan ve bölünmeden bahseder hale geldiler. 50 bin kişinin katilini itibarlı hale getirmeye kalktılar; meclise davet ettiler.

O zaman diyoruz ki kullandığımız kelimeler bunların yanında az bile kalır. Hakikaten bu ceberut yapı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusuyla, Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrağıyla, Türkiye Cumhuriyeti'nin toprağıyla ve Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün unsurlarıyla — kazanılmış haklarıyla — savaş halinde olan bir yapıdır.

Bir gün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde otururken, Türk milliyetçiliğini ona karşı savunacağımızı hiç düşünmediğimiz bir zat-ı muhterem çıktı ve dedi ki: “Bölücü başı, terörist başı, ona göre de kurucu önder meclise gelmeli.” Ve dev kürsüsünden bu terörist başını mecliste konuşturarak umut hakkı doğurmak suretiyle affedilmesini dile getiren bir konuşma yaptı. Evet, maalesef; yazıklar olsun. Yuh olsun. Yazıklar olsun.

Şimdi, birle dört Eylül arasında Sayın Genel Başkanımız Musavat Dervişoğlu'nun talimatlarıyla bütün arkadaşlarımız — hem genel başkan yardımcıları hem milletvekilleri sahadaydık. Dedik ki: “Halk için, halka göre; halk ne diyorsa biz onu yapmakla hükümlüyüz.” Biz bu halkın ayağına gidelim, bir kez daha dinleyelim. Kuruluşta da aynı işi yapmıştık: sokak sokak, mahalle mahalle, ilçe ilçe, il il dolaşarak aynı işi yapmıştık ve tekrar; bu sefer daha organize olarak sivil toplum kuruluşlarını da gezmeye başladık.

Esnaf odaları, ziraat odaları, esnaf kredi kooperatifleri, vesiciler dernekleri... Ama en önemlisi şehit aileleri. Şimdi algı yapıyorlar ya, “şehit aileleri de barış istiyor” diye. İnanmayın. Biz her bir şehit ailesi derneğini ziyaret ettik. Ve her birinin cümlesi şu oldu: “İYİ Parti otobandan gitmeye devam ediyor. Bizim tek savunucumuz siz kaldınız. Biz evlatlarımızın katillerinin meclise getirilmesini, affedilmesini, mecliste milletvekili yapılmasını istemiyoruz. Eli kanlı terör örgütü mensuplarının iş verilmesini bu memlekette istemiyoruz. Bize söylenseydi ki evlatlarımız için bu cani başı terörist (APO) ileride affedilecek, o zaman biz bu evlatlarımızı oraya göndermezdik; bu vatan için şehit olmazlardı.” Evet, tam da şehit ailelerimizin, gazilerimizin söylediği cümle tam olarak budur.

Kolunu, bacağını, ruhunu bu topraklar için hiç gözünü kırpmadan feda eden insanlarımız — şehitlerimiz — bugün onların adına yok sayılarak, dış talimatlı ve yapı içeriğini tam bilmedikleri bir organizasyon üzerinden saldırıya uğruyorlar. Evet, biz bunlara karşı dikilen tek hareketiz. O komisyona isim vermeyen ve o komisyonun karşısında da her yaptıklarını adım adım takip eden bir yapıyız.

Biz memleketimizin altına dinamit konulmasına müsaade etmeyeceğiz. Birinci açılım rezaletini bize yaşatanlara, ikinci kez yaşatmasına müsaade etmeyeceğiz. Hatırlayın, birinci açılım sürecinde Habur'da çadır mahkemeleri kurdular. O mahkemeleri oraya götürdüler; arkada Türk bayrağı ve Atatürk vardı. Biz bundan rahatsız olduk. “Bunu indirin” dedik; indirdiler. “Pişman mısınız?” dediğimizde “Hayır, pişman değiliz” dediler. Buna rağmen biz bunları bıraktık. Hatta en ağır silahlarla Türkiye üzerinden bugün Suriye'ye geçirdik ve bugün Suriye'de seksen bin kişilik bir terör örgütünün kurulmasına vesile olundu.

Hatırlayın, valilere, askerlerimize “bunları görmemezden gelin, sırtınızı dönün” deniyordu. Unutuyor muyuz bunları? Bunları biz yaşamadık mı? Adım adım Türkiye'yi nereye götürdüklerini, federasyon ve bölünme altında ne yapmak istediklerini görmüyor muyuz? Görüyoruz ve saf tutuyoruz.

Cumhuriyetten yana, Atatürk'ten yana, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bölünmez bütünlüğünden yana saf tutuyor; Türkiye'de hangi partili olursa olsun buna izin vermeyen, bunu gönlüne sindirmeyen herkesi de İYİ Parti şemsiyesi altında birlikteliğe davet ediyoruz.

Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti kadim bir devlettir. Beş bin yıllık geleneği vardır. Evet, biliyoruz; Malazgirt'te Sultan Alparslan'ı biliriz. Evet, İstanbul'da Fatih Sultan Mehmet'i biliriz. Viyana kapılarında Kanuni Sultan Süleyman'ı biliriz. Kafkaslar'da Enver Paşa'yı biliriz. Sakarya'da, Eskişehir'de, Çanakkale'de Mustafa Kemal Atatürk'ü biliriz.

Bu ikinci açılım süreci hepsinden daha fena, hepsinden felakettir. Çünkü 556 milyar dolar dış borcu olan bir devletin kendi başına bu işlerin yapılmasına asla müsaade etmezler. Bu bir dış oyun ve dış istektir.

İki sebebi oldu: Kısa sürede, dört ay içerisinde mecliste iklim yasası ve hemen bir maden yasası çıkarttılar. Maden yasası neydi, biliyor musunuz? Kimden talep geldi? Nasıl bu ikinci açılım süreci Amerika'nın talebiyle gerçekleşiyorsa, bu da İngiltere'nin Londra'nın maden borsası tarafından Türkiye'ye dayatıldı.

7-24 saat mücadele ettik; komisyondan geçirmemek için. Meclise geldi. Sadece bir maddesini söylüyorum, ne kadar büyük tehlike altında olduğumuzu anlayasınız diye, idrak edelim diye: Diyor ki dördüncü grup madenler; altın, gümüş, bakır, çinko, krom ve dahi nitelikli ve stratejik madenler. Nedir bunlar? Brom, toryum gibi; ülkemizin geleceği için kritik ve dünyada en çok ülkemizde bulunan madenler.

Bunlar diyor, herhangi bir ÇED raporu olmaksızın ve herhangi bir bakanlığın görüşüne başvurmaksızın Cumhurbaşkanı'nın belirleyeceği dört kişilik bir üst kurul tarafından hızlıca kamulaştırılır. “Hızlıca” diyor; bu hazine yeri, orman alanı veya şahıs malı olsun fark etmez diyor. Ya kimin malını yani devletin üstünü bitirdiniz de altına mı sıra geldi?

İşte bütün mesele bir ihanet şebekesiyle mücadelemizdir bizim. Bütün bunlara baktığınızda kurumsallaştırılan kurumlar var; bütün bunlara baktığınızda devletsizleştirilen bir toplum var. Adamlar bütün geleneklerimizi tahrip ettiler. Eskiden bürokraside otuz yılını dolduramayan vali olamıyordu; şimdi altı ay özel kalemlik yapanı vali yapmaya başladılar. “Benim adamım olsun, işini öğrenir” demeye başladılar. Maalesef böyle bir yapıyla mücadele etmek her birimizin görevi.

Ve bu görev için tekrar alanlarda, tekrar insanlarımızın huzurunda olmalıyız. Onlar belki bizi anlamayacak, ama anlatacağız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ne diyor, 30 Ağustos zaferi öncesinde? “Ey milletim, ben yola düştüm; ama siz gelmezseniz bu vatana, bu topraklara düşman ayak basacak.” Siz bilirsiniz, diyor.

Biz de artık milletimize diyeceğiz ki: Bak, düşman içeride de; artık düşman sadece dışarıda değil. Dolayısıyla bu memleketi hep beraber kurtarma yükümlülüğü ve sorumluluğu her birimizin omuzlarındadır. Evlatlarımız yurt dışına gitmek arzusundalar; çünkü “nefes alamıyoruz” noktasına gelmişler. Dolayısıyla biz, bu Türkiye'yi ve bu toplumu düzeltmek mecburiyetinde olan kitleyiz. O yüzden her birimize bir görev düşüyor.

Bütün mesele, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” ifadesini kaldırmak isteyenlere karşı mücadelemizdir. “Türkiye Devleti” değil, “Anadolu Devleti” olmalı; “Türk bayrağı” yerine başka bir isimle “Anadolu Cumhuriyeti'nin bayrağı” olmalı diye safsatayla gelip ülkeyi bu duygusallığa getirenlere karşı hep birlikte yumruk gibi olacağız. Cumhuriyetimizin değerleriyle milletimizin değerlerini dövüştürenlere karşı dimdik duracağız ve Allah'ın izniyle bu Türkiye Cumhuriyeti'nin devamlılığını, milletimizin devamlılığını sağlayacağız."