Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanı Fesih Bingöl şu ifadeleri kullandı;
“Dağ fare doğurdu. Açıklamaları izleyince üzüldüm. Hayal kırıklığına uğradım. Böyle bir şey olamaz. Eskişehir için imar, altyapı, ulaşım ve sosyal hayata yönelik proje beklentileri var. Fakat o günkü programı takip ettiğimde gerçekten bu konuda arzu edilen bir çözümlerinin olmadığını ve bu konuda anlatılanların da gerçeği yansıtmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Bir kere Eskişehir’in temel sorunları var. Bugün Eskişehir’de trafik ve otopark sorunu yoktur demek, meseleye çok uzak kalındığının bir ifadesidir. Eskişehir’in en önemli sorunlarından biri trafiktir, diğeri ise otoparktır. Otoparklarla ilgili Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız, “Otoparklarımız boş, insanlar kullanmak istemiyor” diyor. Fakat insanların otoparkları kullanmamasının iki önemli gerekçesi var:Yapılan otoparklar kullanım açısından, özellikle rampalar açısından çok elverişli değil. Bir de fiyatlar çok pahalı.
İnsanlar hem fiyatlardan ötürü hem de fiziki şartların uygun olmaması nedeniyle araçlarını cadde kenarlarına, sokaklara park etmeyi daha kolay bir çözüm olarak görüyor.
Atatürk Caddesi’nin dubalarla ortadan bölünmesiyle ilgili bunun UKOME kararı olduğu söylendi. Peki, UKOME kimdir? Oradaki birimlerin Eskişehir gerçeğini bilmediklerinin kanıtı ortadadır. Düşünün; iki araç yan yana gidiyor, bir ambulans geldiğinde kesinlikle ilerleyemez. Bu da bir insanın ölümüne neden olabilir ve bütün Eskişehir halkını manevi sorumluluk altına sokar. O yüzden meseleye buradan bakmak gerekir. Ortadan yolu ikiye bölmek çözüm değildir; farklı çözümler üretilebilir.
Eskişehir’in elbette imar, altyapı, kentsel dönüşüm sorunları var ve Eskişehir buna hazır değil. Ben bir buçuk saat boyunca bu programı takip ettim ve anladım ki maalesef bu konulara hâkim değiller. Dolayısıyla arzu ediyorum ki başka bir programda, sadece o gün Emlakçılar Odası’nın sorduğu sorulara bizim bakış açımızı Eskişehir kamuoyu ile paylaşalım.
Eskişehir’in ciddi bir konut ihtiyacı var. “Eskişehir nüfusu 900 bin, 1 milyona ulaşırsa büyümenin önüne geçemeyiz” deniyor. Hayır. Eskişehir büyüyebilir ama mesele, Eskişehir’in nasıl yaşanabilir bir kent hâline geleceğidir. “Nüfus artmasın” demek şehir gerçekliğinin dışındadır. Özellikle sanayi alanları ve yeni imar bölgeleriyle ilgili yapılaşmaların olmaması, konut ihtiyacını artırıyor.
Eskişehir Sanayi Odası ile yaptığı çalışmaya göre Eskişehir’in 40 bin konut ihtiyacı var. Bunu nasıl tespit edeceksiniz? Kiralar almış başını gidiyor, daire fiyatları çok pahalı. Hep söylüyorum: Eğer arsa üretemezseniz, kat karşılığında yüzde 55 arsa payı verirseniz, daire fiyatları uçar gider. Belediyelerin arsa üretmesi şart. Arsa üretilirse çözüm bulunur.
Ama bazıları bu sorunu görmezden geliyor. Eski Milli Eğitim Bakanlarından birinin söylediği gibi: “Bu ülkede öğrenciler olmasaydı Milli Eğitim Bakanlığı’nı çok rahat yönetirdim.” Aynı mantıkla, “Eskişehir’de konut, trafik, otopark, imar sorunu yok” demek kolaydır. Ama gerçekte tüm bu sorunlarımız var. Bunlar da ayağı yere basan projelerle çözülebilir.
İddia ediyorum: Eskişehir’de ada bazlı, emsal ve kat artışlı bir kentsel dönüşüm olmadığı müddetçe dönüşüm gerçekleşmez. Olası bir depremde insanlar hayatlarını kaybedebilir. Bunun sorumluluğu da merkezi hükümet ve yerel yöneticilere aittir.
Buradan Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımıza, Tepebaşı ve Odunpazarı Belediye Başkanlarına açık çağrı yapıyorum: Lütfen programda söylediklerinizi benimle de konuşun. Ben ne söyleyeceğim çok net. Söylediklerimin gerçeklikle örtüşmesi gerekir. Ben Çukurhisar’da oturuyorum, akşam saatlerinde İlahiyat Camisi’nden Tepebaşı’na kadar yolun nasıl tıkandığını herkes görüyor. Kuşak yollar yapılmalıdır.
Sorun yok demek kolaydır ama sorunlarımız var. Trafik, altyapı, ulaşım, otopark ve sosyal hayatla ilgili ciddi sıkıntılarımız var. Zaman zaman sizin aracılığınızla Eskişehir’in dertlerini dile getiriyorum. Arzum şudur. Yerel yöneticiler siyasi mülahazaları bir kenara bırakıp bizi dinlesin. Biz Eskişehir’i seviyoruz, Eskişehir’e sevdalıyız ve projelerimiz var. Lütfen dinlenilsin; bakın biz ne söylüyoruz.”