Bu ülkede herhangi bir parti il binasında “Başkanım!” diye seslen aynı anda herkes dönecektir.
Çünkü bizde “başkan” demek sadece unvan değil;
çünkü bizde “başkan” unvan değil, içgüdü.
Kimin neye başkan olduğu belli değildir ama herkesin içinde bir “başkan potansiyeli” yatar.
Kimse “Kimi çağırdın?” diye sormaz.
Yıllardır sandıkla çözemediğimiz şey,
“Başkanım” kelimesiyle anında çözülür:
Herkes, kısa bir anlığına da olsa, iktidardadır.
Parti binasında bu kelime öyle yayılmıştır ki,
meşrubat kolları başkanı bile tepsiyle geçerken dikleşir,
sekreter not tutmaya başlar,
odadaki herkes liderlik provası yapar.
Gerçek başkan da döner ama o genelde
“Benim başkanlığım sorgulanıyor mu?” bakışı atar.
“Başkanım” bu ülkede saygı değil, sigortadır.
Kime söylediğin önemli değildir,
çünkü yanlış kişiye bile desen herkes memnun olur.
Kimse “Ben başkan değilim.” diyemez.
Burası Türkiye;
herkes az buçuk bir şeyin başkanıdır zaten:
mahallenin, grubun, masanın, en kötü kendi hayalinin.
Ve işin komiği, kimse bu tiyatroyu bozmak istemez.
Çünkü bir ülke düşün;
herkes başkan ama kimse koltuğu bırakmıyor.
Belki de bu yüzden,
bir “Başkanım!” sesi yetiyor,
tüm sistem anında ayağa kalkıyor.