Mihalgazi Demirciler Mahalle Muhtarı Kadir Şahan şu ifadeleri kullandı;
"2 yıl önce bu çevreci arkadaşlar bizleri bilgilendirmek için toplantı yapmışlardı. O ana kadar benim hiçbir şeyden haberim yoktu. Evet, bir maden sahası araştırması yapılıyor kulağımıza geliyor ama ayrıntısını bilmiyorduk. Bu toplantıda dinledim, dinledim, dinledim. Daha sonra dedim ben araştıracağım bunu. Sonra okumaya başladım. Yani elimizin, hepimizin elinin altında bir telefon var.
Araştırırken bunda, altın madeninin hiçbir şekilde olumlu bir şeyine rastlamadım. Şimdi burada en olumlu bir maden mühendisinin yazısında okudum. Altın madeni zengin bir maden. Bu böyle yerlerde denetimin olması çok zordur diyor. Denetim olursa başarıya ulaşır diyor. Ben korktum, ürktüm yani. Altın madenine denetim yapılamayacağını söylüyor. Yapılabilirse bunun çok fazla da bir sıkıntısı olmayacağını. Ama daha sonra araştırmalarımda yine başka bir şey okumadım, devamlı siyanürden bahsediyor. İşte ormanların katledilmesinden bahsediyor. Vesaire.
Buradaki üretim temel gıda. Şimdi altın temel gıda değil. Burada bir üretim varken, bu da temel gıdayken, bunun karşısında temel gıda olmayan bir üretimi desteklemenin hiçbir manası yok. Burası Orta Sakarya Vadisi, ılıman bir iklim. Burada sera bölgeleri var. Herkes buradan anasından, babasından, atasından gördüğü üretimi yapıyor. Şimdi bu üretim dururken, bunu zedeleyecek, özellikle şüpheye düşürecek bir durumda, bizim mallarımız gönderdiğimiz illerde, pazarlarda satılmama durumu var. Yani dinde bunun bir yeri var, yani bir haram var, bir helal var, bir de ortada şüpheli şeyler var. Şüphelilerden kaçınmak lazım. Herkes ona dikkat etmez, haramı bilirsin, helali bilirsin ama şüpheliler çok sıkıntılı yani. Burada şüpheye düşüyor. Alacak olan kişiler, "nereden geliyor bu? İşte maden sahası var, o bölgeden geliyor. Siyanürlü maden arama bölgesinden geliyor" dediği zamanlar, biz zarar göreceğiz. Bizim üretimimiz sekteye uğrayacak.
Şu anda reklamı yapılıp duruyor. Kış sezonu geldiği zamanlar, işte onlarca kamyon günde roka gidiyor İstanbul'a, işte marul gidiyor. Yani yeşillik gidiyor diye reklamını yapıyoruz. Ama bunun ilerde bu sekteye uğradığı zamanlar ne olacak? Tamam işçi alınacak ama buradaki üretimi yapan genç kalmıyor ki? Zaten hep 65 yaşının üzerinde üretim yapan insanlar. Bize bir pek faydası olmayacak.
Bir ikincisi, şimdi bu geçenlerde, 1-2 ay evvelinde Karadeniz Bölgesi'nde bir yağışlar oldu. Çok şiddetli yağışlar oldu Rize, Giresun tarafında. Haberlerde herkes izlemiştir. Metrekareye 302 kilogram yağmur düştü. Şimdi bu liç yığını dediğimiz yerde, burada da olmayacak böyle bir afat diye bir garantisi var mı? Rabbim döndürüverir bulutunu. 300 kilo, 500 kilo yağmur düşer mi? Düşer. Düştüğü zamanlar bu liç yığını ne olacak? Emdikten sonra patlama olayı olmayacak mı? Diğer Erzincan'da olduğu gibi? Sonra bunun olduğu yer, madenin olduğu yer rakım 800. Bizim Sakarya Nehri'nin geçtiği yer rakım 200. Yukarıdan aşağı 800 rakımdan aşağı bu patladığı zaman bunun önüne hangi güç geçebilir? Bir de dere her taraf. Şimdi tatlı su var burada.
Son yıllarda işte deniliyor ki su savaşları olacak, gıdaya erişilmiyor. Ya böyle bunlar bilinirken, bildiğimiz, "hiç kurumaz" dediğimiz göller kurumuşken, yarın bir gün Sakarya Nehri'nin kurumayacağı, azalmayacağı nerenin garantisi var bu kadar su harcarken bu maden? Şimdi burada, yani herkesin bunu araştırması gerekiyor. Bu kolay bir şey değil. Burada güzelim ormanlar yıllardır yetişmiş. Bu ormanlar katledilecek.
Şimdi madenin kimse "benim yoğurdum ekşi" demiyor. Madenin mühendisleriyle oturduğumuz zamanlar, işte anlatıyorlar ki yıllık veya işte vatandaşın yakacak ihtiyacı olduğu odunun işte bilmem kaçta kaçı oluyor. Ya vatandaşın yakacak odununu seyretme yapılıyor, ama siz tertemiz dümdüz yapacaksınız. Erozyonun önüne geçemezsiniz o zaman, erozyon olacak. İşte bunu kimse söylemiyor. Bize vatandaşın yakacağı olduğu zamanlar biz de seyretme yapılıyor.
Şimdi burada bir üretim var dedik. Şimdi büyük şirketler maden sahasına veya başka bir şey, üretim olduğu zamanlar, hükümet, devlet destek veriyor. İşte vergi borçlarını siliyor. Ya burada da bir üretim var. Bu maden sahasına verilecek olan desteği veya vergi afları vesaireyi, biz buradaki üreten çiftçilere versinler. Biz bundan daha fazla destek, vatana millete faydalı oluruz. Gayri safi milli hasılayı biz de kapatırız. O desteği bize versinler, bu çiftçiye versinler. Biraz teknolojiye yakalayalım.
Afrika ülkelerinde maden sahalarının büyük bir bölümü oralarda. E kimse zengin değil Afrika ülkelerinde. Bizim neyimize faydası olacak? Bizim Türkiye'de mesela her yerde güneş enerji santralleri kuruluyor, barajlar kuruluyor. Ya çatır, çatır elektrik üretiliyor ya. Ya benim elektrik fiyatım düşmüyor ki. Benim tarımsal üretimde o kullandığım elektrik fiyatı düşmüyor. Birim fiyatı düşsün madem. Yani altın madeni çıkacak diye benim nerem refaha kavuşacak? Yani bu vatandaşın hiçbir yerine, ne üretilirse üretilsin, bize inmiyor yani. Bu desteklemeler bize inmiyor. Bu kazanımlar bize inmiyor. Önemli olan aşağı tabandaki vatandaşın, çiftçinin, asgari ücretlinin, emeklinin inmesi. Orada bir şey üretiliyorsa bize kadar da insin bari ama bize gelinceye kadar damlama başlıyor, tamamen sızıntı kesiliyor. İnşallah bir an evvel bu hatadan dönülür."





