Atatürk Bulvarı’nın paralel sokaklarında kurulan Çarşamba Pazarı, Eskişehir’in en büyük ve en yoğun pazarlarından biri. Halk arasında “Çarpa” diye de isimlendiriliyor. Ancak yeri hiç uygun değil.
Sokak aralarında kurulduğu için orada yaşayan insanların Çarşamba günleri evlerine giriş çıkışlarını etkilediği gibi, gürültüsü ve yarattığı kirlilik de cabası. O gün o sokaklara ambulansın veya itfaiye aracının girmesi neredeyse imkânsız.
Daha uygun konumlarda, kapalı pazar yerleri sistemine bir an önce geçilmesi gerekiyor. Pazarcı esnafı ve alışveriş yapanlar bu durumdan memnun. Ama orada oturanlar ve trafiğin içinde olanlar oldukça rahatsız.
Burada esas vurgulamak istediğim konu şu. Geçen hafta pazara uğradığımda, Ali Fuat Güven Caddesi tarafında meyve-sebze bölümünde boşluklar fark ettim. Şimdiye kadar görmediğim şekilde tezgâhların bir kısmı yoktu. Düşündüm, “Ne oldu da böyle bir durum ortaya çıktı?” diye. Boşluk olan tezgâh sahipleri para kazanamadığı, zarar ettiği için mi tezgâh açmamışlardı? Ya da vatandaş, pahalılık karşısında alışverişi iyice kıstığı için mi tezgâh açılmamıştı? Bu konu önemli. Üzerinde kafa yorulması gereken bir mesele olduğunu düşünüyorum.
İlkbahar aylarındayız. Çilek, yenidünya, kiraz, erik zamanı. Fiyatlar 150 ile 200 lira bandında. Zaman içinde belki biraz daha düşer ama 100 liranın altına inmeyecek gibi görünüyor. 200 lira, sanki eskisinin 20 lirası konumunda. Gelirler fiyat artışları oranında artmadığı için insanlarımız gün geçtikçe fakirleşiyor. Eskiden ‘orta sınıf’ diye bir şey vardı. Şu anda onlar da alt sınıfa, yoksul sınıfa indiler. Hâlen oldukça iyi durumda olan, en üstte mutlu bir azınlık var. Ama zaman içinde onlar da aşağıya çekilecektir.