Aile hekimleri, 5 Kasım tarihinde başlamak üzere 3 günlük iş bırakma eylemi yapıyor.

Buna gerekçe olarak, Resmi Gazete'de yayınlanan "Yeni Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği" ile yapılan değişiklikleri gösteriyorlar. Bu konuyla ilgili Sağlık Bakanı'nın yaptığı uzun açıklamayı okudum. Bu yönetmelikle kayıtlı kişi sayısının 4.000'den 3.500'e düşeceğini, bunun dışında yeni uygulamayla hem vatandaşların hem de hekimlerin daha mutlu olacağını ve daha iyi sağlık hizmeti verileceğini söylemiş. Oysa karşı tarafın söyledikleri çok farklı.

Birtakım matematiksel formüller oluşturulup hesaplamalar yapılmış. Hekimlerin antibiyotik, ağrı kesici ve mide koruyucu ilaçları yazmalarını engellemek için sınır konmuş ve belirli sürelerde, belirli oranlardan fazla ilaç yazmaları durumunda gelirlerini azaltıcı formüller üretilmiş. Ayrıca, aile hekimine uğramadan devlet hastanesine başvuran veya sevk edilen kayıtlı kişilerin başka merkezlere başvurması halinde, aile hekiminin gelirini düşürecek şekilde bir formül geliştirilmiş. Aile Sağlığı Merkezlerinde gebe ve yeni doğan takibi yapılması istenmiş. Kronik hastaların tanı ve tedavilerinin yapılması talep edilmiş. Bunların yapılabilmesi için ASM'lerde yeterli imkanların olması gerekir. Oysa böyle bir durum yok ve olması da mümkün değil. Bunları yapmadıkları takdirde gelir kaybına uğrayacakları vurgulanmış.

Hasta memnuniyeti sağlanırsa hekimin daha çok gelir elde edeceği belirtilmiş. Kişilere istedikleri ilacı yazmazsanız ve başka merkezlere gitmelerini engellerseniz nasıl memnun edeceksiniz? Sonuç olarak, sağlıkta dönüşümün geldiği nokta maalesef özel sektör anlayışı. SGK'nın giderlerini ne kadar azaltırsanız, o kadar puan ve ciro hesabı.