Kentsel dönüşüm, sadece binaların yenilenmesi değil; şehirlerin geleceğini yeniden inşa etme sürecidir. Ancak bugün gelinen noktada, parsel bazlı dönüşümün şehirlere nefes aldırmadığı açıkça görülüyor.
Çünkü tek tek yapılan binalar, alt yapıdan sosyal alana kadar pek çok sorunu beraberinde getiriyor. İşte bu yüzden artık ada bazlı dönüşüm konuşulmalı, hatta bir zorunluluk haline gelmeli.
Ada bazlı imar, sadece binaları değil, tüm bir çevreyi planlama anlamına geliyor. Yani yolları, otoparkları, yeşil alanları ve sosyal tesisleriyle birlikte bir yaşam alanı kuruluyor. Bu yöntemle hem şehir estetiği korunuyor hem de altyapı sorunları kalıcı olarak çözülüyor. En önemlisi, deprem riskine karşı dayanıklı, modern ve planlı mahalleler oluşuyor.
Uzmanlar da ada bazlı dönüşümün uzun vadede hem ekonomik hem de sosyal açıdan kazanç getirdiğini söylüyor. Çünkü parça parça yapılan yenilemeler yerine bütüncül bir yaklaşım sergileniyor. Bu da hem maliyetleri düşürüyor hem de mahalle kültürünün korunmasına yardımcı oluyor.
Biz müteahhitler için de bu model, sadece inşaat yapmak değil, geleceği tasarlamak anlamına geliyor. Eskişehir gibi planlı şehirlerde, ada bazlı dönüşümle daha güvenli, yaşanabilir ve modern bir kent inşa edebiliriz.
Kısacası, dönüşümün adı artık “yeniden yapılanma” değil, “birlikte yapılanma” olmalı. Çünkü geleceği ancak birlikte planlarsak gerçekten dönüştürebiliriz.