Mustafa Kemal Atatürk’ün yokluğunu düşünmek, aslında onun varlığının büyüklüğünü anlamaktır. Cumhuriyet, bir halkın kendi kaderini eline alma cesaretidir.

Bazen düşünürüm: Eğer Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı, bugün kim olurduk?

Ne konuşurduk, hangi dili, hangi özgürlükleri? Kim bilir, belki hâlâ başkalarının yazdığı bir kaderin parçasıydık. Belki hâlâ “vatan” dediğimiz şey, haritalarda başka renklere boyanmış bir hayaldi.

Çünkü Mustafa Kemal sadece bir asker değildi. O, yenilmiş bir imparatorluktan özgür bir ulus yaratma cesaretini gösteren bir akıldı. Düşünün: Toplumun büyük kısmı okuma yazma bilmiyor, ordular dağılmış, umutlar tükenmiş… Ama o, tam da o yıkıntının içinden “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyebildi.
Eğer o olmasaydı, belki hâlâ birilerinin gölgesinde, kaderine razı bir halk olacaktık.

Cumhuriyet, bize sadece bir yönetim biçimi vermedi; bir kimlik, bir özgüven kazandırdı. Kadınların seçme ve seçilme hakkı, kız çocuklarının okula gitme hakkı, köydeki çocuğun şehirdekiyle aynı sıralarda oturma hayali… Bunların hiçbiri kendiliğinden olmadı. Birilerinin inancı, aklı ve cesaretiyle oldu.
O kişi, Mustafa Kemal’di.

O olmasaydı, belki hâlâ “padişah ne derse o” diye başlayan cümleler kuruyor olurduk.
O olmasaydı, belki hâlâ başkalarının bilimini, başkalarının kültürünü taklit ederek yaşar, kendi düşüncesinden utanırdık.
Ama o vardı.

Mustafa Kemal Atatürk bize düşünmeyi, sorgulamayı, kendi kaderini tayin etmeyi öğretti.

29 Ekim, işte bu yüzden sıradan bir tarih değildir. Bu tarih, bir halkın “artık kendi geleceğini kendi çizeceğim” dediği gündür. Cumhuriyet, yalnızca bir sistem değil, bir onur meselesidir.
Atatürk’ün yokluğunu düşünmek, aslında onun varlığının büyüklüğünü anlamaktır. Çünkü o olmasaydı, bugün konuştuğumuz her özgürlük cümlesi, birer temenni olarak kalacaktı.

O, bize sadece bir ülke değil, bir duruş bıraktı.
Bağımsız düşünebilen, sorgulayan, öğrenen bir millet olma mirasını.
Bugün hâlâ bazıları onun ilkelerini tartışıyor, bazen küçümsemeye kalkıyor. Ama bir şey değişmiyor: Her kriz anında, her karanlıkta bu ülke dönüp yine ona bakıyor. Çünkü o hâlâ bu milletin vicdanında yaşıyor.

Mustafa Kemal olmasaydı belki bir “biz” de olmazdı.
Ama o vardı.
Ve bir ulusu küllerinden ayağa kaldırdı.
O yüzden her 29 Ekim’de sadece bir bayram değil, bir mucizeyi kutluyoruz.

Cumhuriyet, onun bize bıraktığı en güzel cümledir:
“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”