Su içmek… Basit gibi görünür ama aslında vücudumuza verebileceğimiz en güzel hediyedir.
Yazın sıcaklarda terleriz, kışın soğukta susuzluğu hissetmeyiz, baharda yorgunluk artar, sonbaharda hava değişir… Her mevsim bedenimiz farklı tepki verir ama suya olan ihtiyacımız hiç değişmez.
Bir diyetisyen olarak danışanlarımdan sıkça duyarım: “Kışın susamıyorum, su içmeyi unutuyorum.” Oysa vücudumuzun suya sadece terlediğimiz zamanlarda değil, her an ihtiyacı var. Soğuk havalarda bile nefes alıp verirken, cildimizden ve idrar yoluyla su kaybediyoruz. Bu kaybı yerine koymadığımızda baş ağrısı, halsizlik, odaklanma güçlüğü ve cilt kuruluğu görülebiliyor.
Mevsim geçişlerinde ise suyun önemi biraz daha artıyor. Hava bir ısınıp bir soğuyor, bedenimiz bu değişime ayak uydurmaya çalışıyor. Bu dönemde yeterli su içmek, bağışıklığı destekliyor, yorgunluğu azaltıyor ve metabolizmayı dengede tutuyor.
Küçük ama etkili bir öneri: Su içmeyi keyifli hale getirin. Rengine sevdiğiniz bir şişe alın, içine birkaç dilim limon veya salatalık ekleyin. Gün içinde gözünüzün önünde olsun ki unutmayın. Unutmayın, bitki çayları güzel desteklerdir ama saf suyun yerini tutmaz.
Vücudumuzun yüzde altmışı sudan oluşuyor; yani aslında biz suyun ta kendisiyiz. Her yudum, hücrelerimize canlılık, cildimize parlaklık, ruhumuza dinginlik getirir. Mevsim ne olursa olsun, suyu hayatınızdan eksik etmeyin. Çünkü su, her mevsimin en sadık dostudur.